• yapay zeka o kadar geniş bir çerçeve ki, satranç programlarından chat bot'lara, bir otomobil fabrikasının prosesini kontrol eden basit yazılımlardan bilinç sahibi olması için çabalanan yapay sistemlere kadar hepsi bu kümenin içinde değerlendiriliyor. yani yapay zeka kavramı ile bir sistemin bir zihne sahip olması kastedilmiyor bile. koyunun olmadığı yerde abdurrahman çelebi şeklinde çağırılan bendeniz de, işin en sihirli kısmını ayrı bir kavramla karşılamaya karar verdim.

    "zihin nedir?" sorusuna cevap vermeden yapay zihnin ne olduğunu tanımlamak mümkün değil elbette... içinde bulunduğu evrenle her daim tutarlı bir iletişim halinde bulunan bir sistem, ait olduğu bu dış dünyanın en azından bir kısmını kendi içinde sembollerle temsil etme kabiliyetine sahipse, yani sistemin simülasyonunu kurabiliyorsa, bu sistem bir zihne sahiptir, diyebiliriz. (bilinçten bahsetmiyoruz henüz; zira bir zihnin ille de kendisine dair bir kendilik simgesi olmayabilir. birçok hayvanın bu türden bir zihne sahip olduğunu düşünüyorum.)

    insan eliyle kurulmuş bir sistemin, dış dünyaya dair işaretleri kendi içinde sembollerle temsil edebilir kabiliyete sahip olması haline, 'yapay zihin' diyebiliriz artık.
  • insan zihninin temel bilesenleri/nitelikleri [irade, zeka, bilinc, yonelimsellik..] goz onune alindiginda, kisiliksiz bir zekadan bahsetmek mumkunken, kisiliksiz, kendisinin farkinda olmayan bir zihinden bahsetmenin mumkun olmadigi anlasilabilir. bu acidan bakildiginda yapay zihnin gerceklesebilmesi icin atilmasi gereken onemli adimlardan birinin yapay bilincin tamamlayani olan yapay irade oldugu gorulebilir zira ancak bu ikisinin etkilesimi sayesinde insan zihnine benzer bir sistem elde edilebilir. bilissel bilimciler yapay zeka hakkinda calisirken duygulanima olan vurgunun azaltilmasi gerektigini anlatirlar ama ayni strateji, soz konusu insanin sadece zekasi degil de zihninin tamami oldugunda cuvallayabilir.

    burada sorulabilecek sorulardan biri irade ve bilincin nasil bir iliski icinde oldugudur. ilkel canlilara baktigimizda irade [istenc'i, isteme'yi kastediyorum] sahibi olmanin bilincin varligi icin yeterli olmadigini gorebiliyoruz. ise bilinc tarafindan bakarsak durum nasildir? istemesiz bir bilinc mumkun mudur? su, godel'in ve bircok dinin, cilecilik pratiklerinin ideali, yuksek bilinc durumu, gercekten, tam anlamiyla mumkun mudur? yapay bilinc belki de tek basina, iradesiz olacak sekilde mumkundur, kim bilir.
    [hayal gucunu zorlamak lazim]

    iste boyle, bir schopenhauer muridi olarak isin icine hemen iradeyi de sokar ve hizla gacharim. selametle. bye.

    edit: bane uyardi. irade filan diyince biraz isler karismis, schopenhauer kismini fazla takmayiniz. her irade gordugum yere schopenhauer yapistirmak gibi bir hastaliga bulastim, kusura bakmayiniz.
    [burada kastettigim schopenhauer'in gercekligin temeli olarak gordugu buyuk "irade" degil de, onun insandaki disavurumu, yani isteme duygumuz. (yakinda bir edit daha gelebilir)]

    edit: aylar sonra geldi abi o edit. flekz, dostum, o aralar aklin epey karisikti biliyorum ama, yine de.. ne bileyim la, olmamis iste.

    edit 2016: bi onceki edit notundaki hakaret kaldirildi.
hesabın var mı? giriş yap