• (bkz: old lady)
  • (bkz: abuşka)
  • yaşlı kadın, toplumsal açıdan genellikle zor durumda olan, genellikle ekonomik ya da sosyal açılardan bağımlı olan kadındır.

    yaşlı kadınların genel olarak yaşlı erkeklerden daha fazla risk altında olması nedeniyle, yaşlı kadınlara ilişkin çok sayıda çalışma yapılmıştır. bu çalışmalarda genellikle yaşlı kadınların ekonomik durumları (o’rand 1984; rix 1984), sağlık durumları (finler ve williams 1979; van mering ve o’rand 1981), sosyal statüleri (kasper 1988), yeniden evlenmelerini kısıtlayan nedenler (backman ve houser 1982; hess ve waring 1983) gibi konulara odaklanılmaktadır. bu literatüre göre istismara uğrayan yaşlıların çoğu 75 yaşın üzerindeki, hastalık ya da sakatlık yüzünden savunmasız durumda olan ve istismarcı ile aynı evi paylaşan kadınlardır (geredeli 2005:20).

    yaşlı kadınlar nüfusta en hızlı artan bölümü oluşturdukları için, yaşlanan toplumun giderek kadınlaşacağından bahsedilmektedir; yaşlılığa ilişkin sorunlar giderek artan bir şekilde kadın sorunları haline gelmektedir. sosyal güvenlikten yoksun olma, sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanamama, yetersiz emekli aylıkları sadece yaşlı kadınların değil, her yaştaki kadının sorunudur. ayrıca yaşlı kadınlar, sağlık hizmetlerinin ve sosyal hizmetlerin sadece alıcısı değildirler, çocuklarına ya da torunlarına bakarak bu hizmetleri kendileri de vermektedirler. kadınların bakım rolleri, ekonomik, toplumsal ve sağlıksal statüleriyle bağlantılıdır. yaşamını çocuklarının, eşinin ya da kendinden daha yaşlı akrabalarının bakımına adamış olan kadınlar yaşlılıklarında genellikle yalnız, düşük gelirli, sağlıksız, uygun olmayan evlerde ve istihdam olanağından büyük ölçüde yoksun olarak yaşamaktadırlar.

    yaşlı kadınların yaşlandıklarında daha fazla sorun yaşamalarının bir nedeni erkeklerden daha uzun yaşamaları, bir diğer nedeni de yaşamlarının çoğunda ücretsiz ya da düşük ücretli bakım hizmetlerinde -veya genel olarak hizmet sektöründe- çalıştıkları için yeterli emeklilik aylığına ya da sağlık sigortasına sahip olamamalarıdır. örneğin amerikan toplumundaki yaşlı yoksulların dörtte üçünü kadınlar oluşturmaktadır. özellikle etnik azınlık mensubu olan ve yalnız yaşayan 75 üzeri kadınlar için risk önemli ölçüde artmaktadır. kendilerine bakacak kimseleri olmayan bu kadınlar, bakım evine gitmek için gerekli finansal kaynaklara da erkekler kadar ulaşamamaktadırlar.

    türkiye’de yaşlıların yoksulluğu, yaşlılık öncesi sahip olamadıkları ekonomik, sosyal ve kültürel olanaklara dayanmaktadır. yaşlı kadınlar ise yoksulluk düzeyi açısından erkek yaşlılardan daha kötü durumdadırlar. sosyal güvencesizlik, düşük dulluk maaşları ve kronik hastalıkların görülme eğiliminin kadınlarda daha yüksek olması nedeniyle yaşlı kadınlar, kadın yoksulluğunu daha derin yaşamaktadırlar. türkiye’de yaşı altmışın üzerinde olan 3,2 milyon kadının yüzde doksanından fazlasının yoksulluk sınırının altında kalan bir gelirle yaşadığı belirtilmektedir (kılıç 2007). ayrıca yaşlı kadınlar sadece ekonomik yönden erkeğe tam bağımlı olmayıp, aynı zamanda sosyal ve kültürel yönden de kısıtlanmaktadırlar (tufan, 2007).

    yaşlı kadınlarla ilgili önemli bir nokta da genel olarak yalnız yaşayan etnik azınlık mensubu yaşlı kadınların, toplumdaki en yoksul grup olduğunun kabul edilmesidir (kasper 1988).
  • bir bayan kaç yaşında göteriyorum diye soruyorsa cevap sabit olmalı beyler : '18 bilemedin19'
  • ara sıra gelirdik sana. annem, ben ve kızkardeşim. çocuktuk, sâdece misafirliğe gittiğimizi bilirdim. sen kafamda istanbulun dar sokaklı mahallelerin birinde yalnız başına yaşayan bir kadındın. yaşlıydın. çok yaşlıydın. o zamanlar zili çaldığımızda kapıyı bize neden bu kadar geç açtığını anlayamamıştım. herşey bir yana, şimdi anlıyorum seni neden sık sık andığımı. bana hiç hitap etmiyordun oysa, ne yaşıdımdın, ne de seni tanıyordum yaşlı kadın. bir bayram günü size geldiğimizde, bize gülen yüzünle açtığın çikolata kutusunundan ikramda bulundun. ama sonra kutuyu önümüzde bıraktın. annem: "önlerinde bırakma, diğer misafirlere birşey bırakmazlar, hepsini yerler" dedi. ama annemi dinlemedin. dedin ki: "onlar çocuktur, canları ne kadar istiyorsa o kadar yesinler." bu asâleti ve cömertliğini de anlayamamıştım o zaman, sadece sevinmiştim. tüm kutuyu cebime doldurmuştum, kutu tamâmen boşalmıştı.

    evet, bana o zaman verdiğin mutluluk sana sık sık hatırlanarak geri döndü. kuru kuru hatırlanmak değildi bu. benliğimi bulup yapılan küçük bir iyiliğin bile sahibinie dualara boğduğumdan beri aklımdasın. hep dualarımdaydın; "allahım, o kadına sağlık, huzur ve mutluluk ver. her iki dünyada felâhını ver. sevdiklerini ona, onu sevdiklerine bağışla. tüm işlerini kolaylaştır. cehennem ve kabir azâbından koru. onu cennetinde sabit tut." hep dualarımaydın çünkü sen bir çocuğu mutlu etmiştin. işte bir insan bir insanın gönlünde böyle yer edinir; küçük bir iyilik, küçük bir içtenlik, bir cömertlik. bir cömertlik ki ardını düşünmeden vermek, geriden rızıklandırılacağına dair hiçbir şüphe duymadan vermek...

    şimdi o çikolatalar bitti, cebimdeki son tâneyi açalı 14 yıl kadar geçti. çikolalar bitti ama senin tadın kaldı damağımda. küçük bir iyiliğin ardından kalbime açılan açılan pencere, bana çok şey öğretti. ama o da ne? bir süre önce haberin geldi, sıran gelmiş. alıp götürmüşler seni! çok kolay teslim olmuşsun, rahat olmuş, uykuda olmuş! bunu duyduğuma ne çok sevindim, ah... gittiğin yerde mutlu ol. adını bile bilmediğim kadın, gittiğin yerde mutlu ol! tekrar görmek istiyorum seni, bu defâ ben güzel ikramlarda bulunmak istiyorum sana. hiçbiri seninki kadar değerli olmasa da sohbetine mazhar olmayı ne kadar da çok isterim! afiyet üzere kal...

    30 ağustos 2008 - cumartesi.
  • “güzelliğini bir badem gibi, içinde gizleyerek kurumuş yaşlı kadınlar. zarafetleri gitmiş, güçlü kuvvetli olmuş, yılgınlıkla güçlü kuvvetli olmuş ve kendilerini erkeklerine benzemeye bırakmış ama içeride, aşklarının çalıştığı o karanlık yerde bambaşka olan kadınlar.”

    (bkz: malte laurids brigge'nin notları)
  • bir iki başarısız evlilikten sonra kendini salan kadındır.
hesabın var mı? giriş yap