• herhangi bir şeyin yıkıldıktan sonra kalan bölümü. enkaz.
  • bursa' nın istanbul çıkışında küçük bir derenin kıyısına kurulumuş bir et lokantası.
  • 1986 yılında burada işlenen ve gemlik'i birbirine karıştıran ve kamuoyunu uzun bir süre meşgul etmiş bir cinayet ile gündeme gelmiş olan, yalova'dan bursa'ya giderken sağda bulunan restoran. tam karşısında ise ikincisi bulunmaktadır.
  • yalova'dan gelirken gemlik'e girmeden önce görebileceğiniz restorandı. di'li geçti, çünkü geçen kurban bayramı dönüşü geçerken bir hevesle uğradık ama kapalıydı. galiba tabelası bile değişmişti.

    biz buraya yıllarca babamla gittik. oldukça etobur bir aile olduğumuzdan yollarda belli noktalara kilitlenir, acıkma ve mola zamanını oralara denk getirirdik. yıkıntı genelde istanbul'dan yola çıktığımızdaki hedefimiz olurdu. muhteşem kuzu tandır yaparlardı. o kadar uzun ve yavaş pişerdi ki et, lif lif dağılır, adeta ağızda erirdi. ve yanında gelen bulgur pilavı, arabayı ben kullanıyorsam yiyemediğim yoğurt ve basit çoban salata da (bırak özenti konserve mısırı rendelenmiş havuç, marul bile yok. o derece basit salata) gayet güzel olurdu. sanırım mangal da yapıyorlardı ama tandır dururken ızgara et yemek makul gelmezdi bize. hâlâ da aynı fikirdeyim.

    bahçesinde tavuklar, ördekler, kedi ve köpekler dolanır ya da uyuklar, duvarlarında yemeğe gelen ünlülerin yazdığı notlar dururdu. bir aralar çarli adında konuşan bir kargaya denk gelmiştik hatta. su kenarında pek güzel de çiçekleri falan olurdu. hani böyle süslü bir mizansen değil de doğal, kendiliğinden ve mütevazi çiçekler. teneke kaplarda aslanağzılar, papatyalar, şebboylar...

    yıkıntı'da en ilginç şey ise yapı. ve burada artık di'li geçmişi bırakalım, çünkü yapı halen duruyor. tüm binalar yatık vaziyette konmuş içki şişelerinin arasının toprak rengi, ilkel bir harç ile doldurulmasıyla yapılmış. rivayet / şehir efsanesi o şişelerin mekan sahibi tarafından içildiğini söylüyor ama akıl bunu kabul etmeye razı değil. yolun iki yakasında iki kallavi yapı! bir de kendime bakıyorum, içtiklerim tek göz odanın duvarlarını bile çevirmez. gerçi şişeleri attım, sadece şişe mantarlarını biriktiriyorum şarapların. onları da yapı elemanı olarak kullanmak fikri hiç içime sinmiyor bir inşaat mühendisi olarak.

    geçmişte istanbul-ayvalık yolunda severek yemek yediğimiz yerler birer birer kapanıyor. ben her kaybolan restoranda babamı hatırlıyorum. yerlerine yenilerini koyamıyorum.

    (bkz: kartallar et lokantası)
  • ibradı ve ormana tarafında tol galiba yıkık, yıkıntı anlamında kullanılan bir sözcükmüş. (bkz: eynif yaylası)

    "bir kadın eğer budalaysa, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu kurtarmaya çalışır. kimi zaman da başarır bu işi. ama bir kadın, eğer budala değilse, eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu yıkıntıya çevirir. her zaman başarır bu işi." cesare pavese - il mestiere di vivere

    (bkz: yıkık)
    (bkz: döküntü), çöküntü, göçük, enkaz
    (bkz: ören), harabe/@ibisile
hesabın var mı? giriş yap