• bilimüm üniversitelerde* * ve tarih vakfinda osmanlıca dersi veren bilge insan.
    anlattıgı anekdotlarla, rakı sofrasındaki muhabbetiyle, komik laflarıyla insanların kalbinde yer eden bir hoca.
    okuyamayacagı metin, yazıt, el yazması.. yoktur denir. oyledir de.
  • gayrıresmi tarih'le ilgisi olan ya da eski yazı öğrenmek isteyen herkesin bu arkadaşa bir şekilde yolu düşer. güzel rakı içer.
  • `yky`'nda osmanlıca dersi veren zat-ı muhterem. kendine has öğretim tekniğiyle, hiç öğrenemeyeceğim sandığınız osmanlıca'yı bir bakmışsınız, bayağı okumaya başlamışsınız. hem de bunalmadan, daralmadan...
  • ilk derste herkese sorduğu, ilgi alanlarınız neler? neden buradasınız? sorularına, yıllar önce bir öğrencinin osmanlı'ya olan borcumu ödemek için buradayım, deyip 5.dersten sonra gelmemesini; borcu o kadarmış demek ki*, diye yorumlayan ve dersi, anlattığı kısa anılarla, açtığı parantezlerle eğlenceli hale getiren, osmanlıca öğrenmek için en doğru adreste olduğunuzu hissettiren sevimli adam.
    ayrıca; ".... mi? diye sormayın ben ses tonunuzdan emin olmadığınızı anlarım"
    -evet bu "okuyamadım ses tonu", diyerek kendinizi en çaresiz hissettiğiniz anda güldüren insan*.
  • deniz ve tekne merakı olan insandır aynı zamanda. son dersinde bu yaz 11 haftayı teknede geçirdiğini belirtti, konukları arasında cengiz onural da varmış.
  • "hocam" demekten gurur duyduğum güzel insan.
  • keyifli ama ilginç huyları olan bir insandır kendisi. bir şeye canı sıkkınsa hiç içinde saklamaz, ders mini mini kara bulutlarla geçer. aksine, keyfi yerindeyse de dersin tadından yenmez. her durumda da ayrı ve güzel bir deneyim zannımca ondan osmanlıca dersi almak. farkına varmadan gelişiyorsunuz, öğreniyorsunuz. gelip geçer, vav'lı türkler, "harf harfe benzer"ler, "nereden baksan"lar, "oradaki lam'ı gördünüz mü"ler, çizgi "ler"ler, kaymış noktalar ama osmanlıca bitmez valla.

    velhasılı mini kelam, pek severim kendilerini... ah bir de o rakı sofraları yok mu grupçanak yaptığımız...
  • bir iki gün önce facebook sayfasında paylaştığı iki satırlık eski türkçe bir yazıdaki "yanlış"
    sözcüğünü, "ya keleş" olarak okuyan ve bu sözcüğün doğru okunuşunun "ya keleş" olduğunu ısrarla savunan bir hanım kızımız kendisine " hocam" diye hitap ediyordu. bunu gördüm ama, ötesini bilemiyeceğim.
  • eski yazı yeni rakı.

    yücel demirel hoca'nın çeyrek asıra yakın osmanlıca bahsinde yüzlerce çeşit çeşit öğrencisi oldu. olmaya da devam ediyor. bir önceki entry'de hocanın bir öğrencisinin okuyamadığı bir kelimeden dem vurulmuş.

    siz hiç yücel demirel hoca'nın dersine katıldınız mı? ya da siz hiç yücel demirel hoca ile rakı içtiniz mi?

    bir dersine ya da sofrasına icap etseydiniz ne demek istediğimi daha iyi anlardınız.

    yücel hoca'nın derslerinde kimi sıfırdan zehir gibi osmanlıca öğrenir, kimi sıfırdan rakı içmeyi ya da single malt viskilerle tanışmayı, kimi paylaşmayı öğrenir kimi bir osmanlıca mektupta inkişaf eden alelade bir sırrı, kimi gazi'yi, kimi nâzım hikmet'i.

    herkes mezhebince, herkes heybesinin yettiğince.

    kimi hocaya aklını, kimi karaciğerini emanet eder müdavimlerinin aşina olduğu nokta-i nazarda.

    yücel demirel hoca türk edebiyatının kadri bilinmemiş kimseler manzumesinin ilk 11'ine sol açıktan girer. formanın da hakkını sonuna kadar verir. edebiyatın abc'sini bilen, sayıları azalan hikmetli, yüce gönüllü ve kendine has bir insandır.

    hocanın dersine girmiş ya da aynı rakı sofrasını paylaşabilmiş ölümlüler bunu bütün açıklığıyla bilir, sezer, öğrenir, tanık olur. ve hocayı hatırlar. ("beni hatırlayınız")

    entryimiz hitam bulmuştur.

    sormadan edemedim, siz hiç hocadan şiir dinlediniz mi? bir beyit?

    eski yazı yeni rakı.
hesabın var mı? giriş yap