• bir tenacious d şarkısı.

    high above the mucky-muck, castle made of clouds,
    there sits wonderboy, sitting oh so proudly.
    not much to say when you're high above the mucky-muck.
    yeah, yeah.
    wonderboy, what is the secret of your power?
    wonderboy, won't you take me far away from the mucky-muck man?

    now it's time for me to tell you about young nastyman,
    archrival and nemesis of wonderboy, with powers comparable to wonderboy.
    what powers you ask? i dunno how 'bout the power of flight?
    that do anything for ya? that's levitation, holmes.
    how 'bout the power to kill a yak from 200 yards away...
    with mind bullets! that's telekinesis, kyle.
    how 'bout the power to move you?

    history of wonderboy and young nastyman,
    riggah-goo-goo, riggah-goo-goo.
    a secret to be told, a gold chest to be bold,
    and blasting forth with three-part harmony, yeow!
    wonderboy, what is the secret of your power?
    wonderboy, won't you take me far away from the mucky-muck man?

    well, wonderboy and young nastyman joined forces;
    they formed a band the likes of which have never been seen,
    and they called themselves tenacious d. that's right,

    me! and kg!
    that's me.
    we're now tenacious d!
    come fly with me, fly!

    wonderboy, what is the secret of your power?
    wonderboy, won't you take me far away from the mucky-muck man,
    oh!
    take my hand!
    young nastyman, and we'll fly!
    bring out your broadsword.
    there's the hydra.
    slice his throat!
    and grab his scroat.
    you take the high road,
    i'll take the low.
    there, the crevasse,
    fill it with your mighty juice.
  • wonderboy, what is the secret of your power?
    dizesindeki ses yanlisligiyla tenacious d'nin amaci belli bir grup oldugunu belli eden sarki.
  • cok eski bir sega oyunu, game gear'da filan mevcuttur wonderboy'un maceralari. klasik bildigimiz arcade oyunlari gibidir. amac muz toplamak, elma yemek ve guclenmek, sonra da prensesi kurtarmaktir. bu ugurda ormanlarda katil sumukluboceklerden kacilir, daglara tirmanilir.
  • sarki guzel, klip muhtesem.. karli daglar, gecitler, kiliclar vs. doruklarda gecen bi fantazi-macera filmi ayarinda bi klip, oldukca da kaliteli bi calisma.. sitelerinden izlenebilir.. (bkz: tenacious d)
  • 1989 yapimi, tek oyunculu sega oyunu. sahsimca oynanmıs versiyonu wonder boy3:the dragon's trap olmakla beraber, donemin diger sega oyunlarina gore cok farkli bir havasi vardir. zar zor ulastiginiz anahtarlarla acilan kilitli kapilarla boyut degistirilir. wonderboyun ilk amaci timsah-dinazor arasi bir yaratik olmaktan kurtulup yesil sacli kilicli kalkanli pek bir minyatur savasciya donusmektir, ancak bunun icin salamander cross'u bulup onunla savasmalidir.
  • bu şahane şarkının şahane klibi spike jonze tarafından çekilmiştir.
  • the natural filminde geçmişi gizemli bir beyzbol oyuncusu olan roy hobbs'un sopasına kazıdığı isim.
  • daha mahallenin en sümüklü veledi ünvanını üzerimde bulundurduğum yıllarda (ki 8-9 yaşlarındayım) mahallemizin yakınlarına ateri salonu konuşlanmıştı. henüz bursada hiç ateri salonu açılmadığından mahalle veletleri durumu ilgiyle karşılamıştı. fakat, benim yazları kumlada geçirmişliğimin verdiği ayrıcalıkla ateri salonunun ne olduğunu bildiğimden (hepsi kara kutu tabir edilen makinelerden ibaret salonlardı) ağır yapıp ilk günden değil, ikinci günden gittiydim. salona girdiğimden ağzım açık kalmıştı, burdaki hiç bir oyun kara kutu oyunu değil, her biri süper grafikli oyun makinalarıydı. jetonu alıp ilk gözüme çarpan oyuna atladım. bütün paramı, sürekli koşup salyangozların üzerinden atlayıp, tuhaf yaratıklara taş atıp koşturduğum bir oyuna harcadım. gerçi oyundaki hırsım oyunu bitirmek değil de ara sıra bulduğunuz kaykay a binip bölümü daha hızlı bitirmeye çalışmaktı, çünkü her hangi bi düşman size vurursa kaykayı kaybediyordunuz ki acaip moral bozan bir şeydi. oyunun adı hafızaya kazındı "von der boy". oyunu bir türlü bitiremediğim için ve atari salonunda başka güzel oyunlar olduğu için ilgimi çabuk kaybetmiştim. aradan 1 sene ya geçti geçmedi tam hatırlamıyorum ama mahallede çok önemli bir cilli maçı ortasında, bir arkadaş koşarak yanımıza gelip, salona yeni oyun geldiğini söyledi. cilliler cebe sıkıştırıldıktan sonra hemen salona varıldı. oyun bizim von der boy'un ikincisi, en azından bunu ekrandaki yazıdan çıkardık, ama, oyunun öncekiyle alakası pek yoktu. bu sefer genç bir velet var. hoplayıp zıplayıp, elindeki kılıcıyla garip yaratıkları öldürüyor, yaratıklardan düşen paraları toplayıp, dükkanlardan yeni silah, zırh, ayakkabı artık ne bulursa alıyordu. aslında gayet hoş olan bu olaylar bizim gruba biraz karışık geldiğinden tek başımıza oynamaya cesaret edemiyor onun yerine 2-3 kişi makine başına toplanıp öyle kafa patladıyoduk. boru mu lan, suya düşünce ölen karakter, kimi yerlerde suya girip yep yeni yerlere gidebiliyordu. oyun epey eğlendiriyordu ama zorluğu ağır geliyordu, hatta bir yerde ani bir panikle hareket edince gizli bir dükkan bulduk ve ordan aldığımız silahla bir çok düşmanı kolayca kesebileceğimizi gördük. hobaa, herkes sırayla oyuna girip gizli kapamaya başlamıştı. yeni gizli kapı bulan, kapının yerini 1 jetona başkasına öğretiyordu. blokların üstünden atla, yaratık kes, para topla, gizli dükkanları bul, kimi kapılarda çıkan büyük düşmanları öldür, anahtarları bul, git kapıları aç, en başa sar. ağır geldi bizim tayfaya. artık abilere bıraktık oyunu onları seyrediyoduk. tek jetonla koca oyunu bitiren abiler vardı ki, sanki hayatımızın sinema filmini seyreder gibi hiç sıkılmadan tekrar tekrar oyunun bitirilmesini seyrediyoduk. yaklaşık bir yıl kadar sonra serinin üçüncü oyunuyla tanıştık. tam ikincisini becermeye başlamıştık ki bu sefer daha zoruyla karşılaştık. önceki oyundaki tüm olaylar burda da vardı ama daha fazla özellikler de vardı. öncelikle ikinci ama sınırlı sayıda silahlarımız daha fazla ve daha da önemli olmuştu. yetmezmiş gibi, artık oyun tam anlamıyla lineer değildi. oyuna köyümüzde başlıyor, her boss öldürdüğümüzde köyümüze geri geliyor ve köyün farklı yerlerinin açıldığını keşfediyorduk. daha ilerde ise, oyunun bir yerinde bulacağımız anahtar, oyunun geride bıraktığımız bölümlerin birindeki kapılardan birini açabiliyordu. hepsinin üstüne, büyük bossları kestikçe, karakterimiz farklı tiplere ve haliyle yeteneklere kavuşabiliyordu. gizli kapılar, bulduğun anahtarın nereye ait olduğunu bilememe garipliği, büyülerin gerçekten uygun yerde kullanma zorunluluğu, eski bölümlere geri dönme gerekliliği vs. vs. bu da o zamanki yaşımıza ağır gelmişti. yine abilerin başarılarıyla eğlenmek zorunda kalmıştık.

    sonuç olarak sega'nın zamanında yaptığı epey kompleks bir hopla zıpla oyunuydu. tabi şimdiki oyunlarla karşılaştırıldığında kompleks demeye bin şahit istediği aşikar. yine de bir yerlerde bulsam oynamayı becerebilirmiyim diye şüphe içindeyim. öle tırsmışım oyundan.
  • harika bir alphaville şarkısı. 2003 yılında sınırlı sayıda çıkan (2500 adet) crazy show albümünde yer alıyordu. marian gold'un olağanüstü yorumu hayranlık uyandırır. kitlelere ulaşamadığı için değeri anlaşılamayan pek çok alphaville şaheserinden biri.
  • insanı kendi kendine sinirden siktirtecek düzeydeki platform oyunlarından biriydi. bu oyunu oynarken kudurduğumu, hayasızca küfürler salladığımı net bir biçimde hatırlıyorum. amına koduumun sarı pipisi elma yiyecek atlayıp sıçrayacak diye ben aklımı oynatacak gibi oluyordum yeminle. siktiğim oyunu ya akşam akşam sinirimi bozdu.
hesabın var mı? giriş yap