• elektronik öğelerin oldukça arttığı 2010 tarihli 4. 65daysofstatic albümü.

    1- mountainhead
    2- crash tactics
    3- dance dance dance
    4- piano fights
    5- weak4
    6- come to me
    7- go complex
    8- debutante
    9- tiger girl
  • eğer yamulmuyorsam ilk defa vokal kullanılan bir 65daysofstatic albümü olmuştur, come to me sayesinde.

    edit: yamuluyormuşum elbette, 386 dx hatırlattı: (bkz: the conspiracy of seeds)

    arşive şöyle bir dalayım dedim, sample kullanılanların haricinde güzide bir arkadaşın da yardımıyla dance parties, i am robot vokal kullanılan diğer 65dos parçaları olduğunu farketmiş bulunuyorum.
  • şöyle de güzel bir albüm kapağı resmi vardır:
    http://www.thelineofbestfit.com/…4/65days_cover.jpg
  • 65daysofstatic'in the destruction of small ideas'ın (ayrıca bu nasıl ironik bir albüm ismi seçimidir) üstüne hiç bir şey koymadığı albümdür. 65daysofstatic dendiğinde artık aklıma çok az şey geliyor. eskiden oturup saatlerce icra ettikleri müziğin gelişim mi, yoksa aynı yerde sekmek mi olduğunu tartışabilirdim, ama şimdi ne o heves kaldı, ne de 65daysofstatic'in kanıtlayabileceği bir şey kaldı. we were exploding anyway amiyane tabirle "boş" bir albüm. the destruction of small ideas'ın benim için sadece primer'den oluştuğunu varsayarsak, bu albümde hayli gerileme olduğunu söyleyebiliriz.

    şimdi 65daysofstatic dediğimiz grubu niye sevmiyormuş gibi görünüyorum, neden münferit bir garezim varmışçasına yazıyorum bunun üzerinde duralım. the fall of math'in çıkışı 2004 yılına tekabül ediyor. global bir boyutta dinlediğin müziğin janrını kimliğine yapıştırıp kişilikselliği bir öteki boyutuna taşımak gençlerin en büyük zevki, statü göstergesi. 65daysofstatic tüm naifliğiyle ve müzikal aşkıyla (ben hala buna inanmak istiyorum) the fall of math'i piyasaya çıkarıyor ve albüm ciddi anlamda iyi notlar alıyor. burada 65daysofstatic'in ilk olarak yapmadığı, fakat gayet güzel şekilde kotardığı elektronik altyapıyı post-rock'a yedirmek idi. bunu yaparak ilk sıyrılmayı yaşadılar -ki bu sıyrılma ileriki yıllarda çok işlerine yarayacaktı- işte bu dışındalığın getirdiği popülerlik 65dos'un müzikal anlamda mezarını kazmaya başladı. maybeshewill'in -ki japanese spy transcript sound olarak 65daysofstatic'in the fall of math'ine yakındır- tamamen progresif bir deneyselliğe aldığı müzikal eğilimini, 65dos piyasaya oynamak olarak kullandı ve the destruction of small ideas geldi.

    bu albüm aslında yukarıda söylenmiş her şeyi doğrular nitelikte bir albümdü. aynı müziğin biraz yumuşak, biraz bpm'ini azaltıp çoğaltmak suretiyle aynı müziğe imza attılar. bu albüm ciddi anlamda 65dos'un müzikal çöküşünü simgeliyordu. ama işler prodüksiyon ve dağıtım müzikaliteden çok daha farklı bir kulvarda işliyordu. müziği kimlikleştirme sorunsalına paralel olarak gençlerin yeni çılgınlığı post-rock'tı ve ironik şekilde(!) gençler 65dos'u kale olarak görüyordu. the destruction of small ideas deliler gibi sattı, müziğe devrimsel bir bakış açısı getirmişçesine övüldü. (örneğin the silent ballet albüme kimseye vermediği 7.5'u vermişti, ama daha kötüsü de geliyor)

    bu albümden (aradaki ep'yi ve live albümü saymazsak) 4 yıl sonra we were exploding anyway geldi. bu müziğin kimliksel etkisinden hala kurtulamamış insanlar yine çılgınlar gibi albümü bekledi ve albüm çıktığında kimse eleştirel bir gözle (zaten ne zamandır 65dos mevzu bahis olduğunda yapılmıyordu bu) bakmadan "mükemmel, harika, 65dos yapmış yapacağını" yorumlarını yaptı -ki bu da 65dos'un güttüğü politikaya birebir uygun düşüyordu. beni yine dumur eden şey silent ballet albüme 8.5 verdi ve yılın en iyi 50 albümüne aldı bu albümü. elektronik alt yapı falan kalmadı bu albümle, tamamen elektroniğe ve sample'lara geçildi. şu noktada artık müzikleri herhangi bir şey vaadetmiyordu aslında. the american dollar ambient'in post-rock'a nasıl yedirileceğine dair akademik kurslar veredursun, 65dos the cure ile turluyordu. (popülaritenin geldiği nokta)

    65dos belki düzelir, belki düzelmez, ama benim kulaklarımın algıladığı kadarıyla bu albümlerinde gerçekten bir şey yok. kendini tekrar eden bir müziği dinleyicilerine sunmak onları açıkça aptal yerine koymaktır sanıyorum. burada aslında 65dos'u totaliter bir rejim olarak kabul edersek dinleyicileri stockholm sendromuna tabi oluyorlar. bu benzetme biraz ağır olmuş olabilir, ama bugün 65dos'a baktığımda gördüğüm bu.
  • böyle albümlere 'kendini tekrar ediyor :(' diyen mallar ile iyice güzelleşen albüm.

    sen dinleme ulan ayı.
hesabın var mı? giriş yap