• sentencedın son albümü the funeral albumün 3. parçası.. hayli hüzünlü ama güzel.. bir nevi dead leaves devamı üzüntü kokan bir parça...
    (bkz: adamlar yapmış)
  • think of your lifetime as one day
    it's fading away
    the shadows are growing long
    think of existence as a flame
    that as rainstorm clouds they ride along

    ?at last see? if our flames will cease
    eternally, unavoidably
    eventually all paths will lead
    to the cemetery

    we are but falling leaves in the air hovering down
    on our way we are spinning around
    scattered fragments of time
    like beams of the light we are
    that's all we are

    think of your lifetime as one year
    look autumn is here
    getting colder, the winter's impending
    your conclusions throwing me, certain ?is tear?
    yet is only the circles on ending

    ?at last see? if our flames will cease
    eternally, unavoidably
    eventually, all paths will lead to the cemetery
    to the prior deceased
    we are but falling leaves in the air hovering down
    on our way we will hit the ground
    scattered fragments of time
    like beams of the light we are

    just when we realize that we are alive, we die
  • sentenced'ın son albümünde end of the road'dan sonra hayata küsmeye sebebiyet veren ikinci şarkıdır. sabah sabah dinlememek lazım, insan kendini depresyonda sanıyor.
  • sentenced'in çoğu şarkısı birbirine benzer ama güzeldir.
    bu da birbirine benzeyen ama ufak nüanslarla kendine bi farklılık inşa eden parçalardan.
    intronun bitiminde çalan birkaç saniyelik muhteşem melodinin şarkı boyunca ara ara tekrarlanması mesela.
  • hayatı öyle güzel anlatan bir şarkı ki. "just when we realize that we are alive, we die" ne güzel bir cümledir ya. çıplak bir gerçeklikle karşılaşıyor insan bu cümleyle ama ben bu gerçekliğin bir kısmına karşı gelmeye çalışıyor ve hayatımı böyle bir cümle kurmamak üzerine kurguluyorum. yaşadığımı ölmeden önce hissedebilmek adına attığım her adımı "yarın ölmeyeceğimin garantisi yok" diyerek çok düşünmeden atıyorum. şimdiye kadarki bölümde geriye dönüp baktığımda "yok lan, bu hayatı hakkını vererek yaşadım" diyebiliyorum bu kafa yapısı sayesinde. tabii bu cümlede kast ettiğim salt bir bencillik değil. insanların çok karmaşık hale getirdiği şeyleri baside indirgeyebiliyorum, kast ettiğim şey bu. o mesajı atmak mı istiyorum? atıyorum. beni çok kıran birini affetmek istiyorum ama bu çok mu yanlış? affediyorum. bir yere gitmek istiyorum ama oraya gidersem ertesi gün parasız mı kalacağım? gidiyorum. çok üzüldüğüm bir olay mı yaşanıyor? kendimi hızlıca toparlayıp mutlu olacağım şeyler bulmaya çalışıyorum. zaman, mekan fark etmeksizin, insanları zerre umursamadan eğleniyorum. kimseye karşı maske takmıyorum. ben, benim ve bu hayatı içimden geldiği gibi yaşıyorum. özetle "yapabilirdim ama yapmadım" dediğim bir şey kalmasın istiyorum. zararsız şeyler yani kast ettiğim. bu sayede kendime baktığımda her konuda elinden geleni yapmış, yaptığı her şeyin sorumluluğunu alabilen, saçma sapan şeyler yüzünden kendisini baskılamayan, hayata hep bir şekilde tutunmaya çalışan bir insan görüyorum.

    belki saçma ama bu şekilde yaşayan biri olduğum için bu şarkı beni üzmüyor. aksine yaşadığımı hissetmem gerektiğini hatırlatıyor bana. bu hayat nefes alıp vermekten ibaret değil çünkü. her güne bir şeyler katıyorum. çünkü yarın ölebilirim ve öldüğümün bilincinde olduğum bir ölümüm olursa son günümün bir hayal kırıklığı olmasını istemiyorum. yaşadığım sikik hayata rağmen neşeli olmaya çalışmam, insanlara iyi davranma çabam, birini kırdığımda telafi etmek için kırk takla atmam da bu yüzden muhtemelen. diyorum ya, yarın ölmeyeceğimin garantisi yok. ben kahkahalarımla, hiç kapanmayan çenemle, dürtüsel ama zararsız oluşumla yer edinmeyi diliyorum sevdiğim insanların zihninde.

    mesela babam ölmeden önce kavga etmiştik. daha iyi bir veda etmek ister miydi merak ediyorum bu yüzden, belki bana hayatında ilk kez beni sevdiğini falan söyleyebilirdi, sanırım daha iyi bir seçenek olurdu. gerçi ne yaparsa yapsın bizim hikayemiz tatlıya bağlanmazdı muhtemelen. neyse, belki o da kimseyi umursamadan yaşadığı hayatı dolu dolu yaşamış ve yaşadığını hissetmiştir. yine de ben bunu tercih etmem çünkü arkada birileri kalıyor neticede.

    sonuç olarak evet, finlandiya'nın bağrından kopup gelen bu abilerimizin de belirttiği gibi dökülen bir yaprak gibiyim, yolun sonu da hakikatten hep mezarlık. ama düştüğüm yoldaki maceralarımın bazılarını ben seçebiliyorum, her günümü dolu dolu ve istediğim şeyi yaparak geçirmeyi tercih edersem düştüğümde pişmanlık yaşamam en azından.

    konumuza dönecek olursak çok güzel, yaşadığımızı hatırlatma görevini üstlenmiş bir şarkıdır. yağmurlu havalarda bu şarkıyı dinleyerek yürüyüş yapmak bir yenilenme yöntemidir benim için. teşekkür ediyorum kendilerine.
hesabın var mı? giriş yap