vesiletü'n-necat
-
süleyman çelebi tarafından 15. asırda yazılmış olan tasavvufi eser. halk arasında mevlid-i şerif olarak bilinir.. hz. muhammed'in hayatını konu alan eser; tevhid, veladet, merhaba bahri, mirac ve münacaat gibi beş ana başlık altında toplanmıştır. tam metni:
tevhid bahri
allah âdın zikredelim evvelâ
vâcib oldur cümle işde her kulâ
allah âdın her kim ol evvel anâ
her işi âsân ider allah anâ
allah âdı olsa her işin önü
hergiz ebter olmaya ânın sonu
her nefesde allah âdın de müdâm
allah âdıyle olur her iş temâm
bir kez allah dese aşk ile lisân
dökülür cümle günah misl-i hazân
ism-i pâkin pâk olur zikr eyleyen
her murâda erişür allah diyen
aşk ile gel imdi allah diyelim
dert ile göz yaş ile âh îdelim
ola kim rahmet kıla ol pâdişah
ol kerîm-ü ol rahîm-ü ol ilâh
birdir ol, birliğine şek yokdürür
gerçi yanlış söyleyenler çokdürür
cümle-âlem yoğ iken ol var idi
yaradılmışdan ganî cebbâr idi
vâr iken ol, yok idi ins-ü melek
arş-ü ferş-ü ay-ü gün hem nüh felek
sun' ile bunlârı ol, vâr eyledi
birliğine cümle ikrâr eyledi
kudretin izhâr edüp hem ol celîl
birliğine bunları kıldı delîl
"ol" dedi bir kerre vâr oldu cihân
"olma" derse, mahv olur ol dem hemân
bâri ne hâcet kılavuz sözü çok
birdir allâh andan artık tanrı yok
haşredek ger denilirse bu kelâm
nîce haşr ola, bû olmaya temâm
pes muhammeddir bur varliğa sebeb
sıdk ile ânın rızasın kıl taleb
ey azizler; işte başlarız söze
bir vasıyyet kılarız illâ size
ol vasıyyet ki derim her kim tuta
misk gibi kokûs canlardâ tüte
hak-teâlâ rahmet eyleye anâ
kim beni ol bir dua ile anâ
her ki diler bir düâda buluna
fâtiha ihsân ede ben kûluna.
veladet bahri
âmine hâtun muhammed ânesi
ol sadeften doğdu ol dür dânesi
çünkî abdullah'tan doldu hâmile
vakt erişdi hefte vü eyyam ile
hem muhammed gelmesi oldu yakîn
çok alâmetler belirdi gelmedin
ol rebiûl evvel âyın nîcesi
on ikinci gîce isneyn gîcesi
ol gîce kim doğdu ise ol hayrûl-beşer
ânesi anda neler görde neler
dedi gördüm ol habîbin ânesi
bir acep nûr kim, güneş pervânesi
berk urup çıktı evimden nâgehân
göklere dek nûr ile doldu cihân
gökler âçıldı ve feth oldu zulem
üç melek gördüm elinde üç âlem
biri meşrik bîri mağribde anın
bîri dâmında dikildi kâbenin
bildim anlardan kim ol halkın yeği
kim yakîn oldu cihâna gelmeği
indiler gökden melekler sâf sâf
kâbe gibi kıldılar evim tavaf
kâ'be savt etdi o demde nâgehân
dedi doğdu bû give şems-i cihân
geldi hûriler bölük bölük buğûr
yüzleri nûrundan evim doldu nûr
hem havâ üzre döşendi bir döşek
âdı sündüs döşeyen ânı melek
çün göründü bâna bû işler ayân
hayret içre kalmış idim ben hemân
yârılıp dîvâr çıktı nâgehân
geldi üç hûrî banâ oldu ayân
bazıları derler ki ol üç dilberin
âsiyeydî bîri ol meh peykerîn
biri meryem hâtun idi âşikâr
bîrisi hem hûrilerden bir nigâr
geldiler lutf ile üç mehcebin
verdiler bâna selâm ol dem hemîn
çevre yânıma gelip oturdular
mustafâ'yı birbirine muştular
dediler oğlun gibi hiç bir oğul
yâradılâlı cihân gelmiş değil
bû senin oğlun gibi kadr-ı cemîl
bir anâya vermemiştir ol celîl
ûlu devlet buldun ey dildâr sen
doğiserdir senden ol hulk-ı hasen
bû gelen "ilm-î ledün" sultânıdır
bû gelen tevhîd ü irfân kânıdır
bû gelen aşkîna devreyler felek
yûzüne müştâkdürür ins u melek
bû gîce ol gîcedir kim, ol şerîf
nûr ile âlemleri eyler latîf
bu gîce dünyâyı ol cennet kılar
bû gîce eşyâya hakk rahmet kılar
bû gîce şâdân olur erbâb-ı dil
bû gîceye can verir eshâb-ı dil
rahmeten lil'âlemindir mustafâ
hem şefîal müznibîndir mustafa
vasfınî bû resme tertib ettiler
ol mübârek nûru tergib etdiler
âmine eder çü vakt oldu temâm
kim vücûda gele ol hayrül enâm
sûsadım gâyet harâretden katî
sundular bir câm dolusu şerbeti
şerbeti karşımda tutdu hûriler
bûnu sana verdi allâh dediler
kardan ak îdi ve hem soğuk idi
lezzeti dâhi şekerde yok idi
içdim ânı oldu cismim nûra gark
idemezdim kendimi nûrdan fark
geldi bir akkuş kanâd ile revân
arkamı sîgâdı kuvvetle hemân
doğdu ol sâatde ol sultân-ı dîn
nûra ğark oldu semâvât-ü zemîn
sallû aleyhi ve sellimû teslimâ
hatta tenâlû cenneten- ve naîmâ
esselâtü vesselâmü aleyke yâ resûlallâh
esselâtü vesselâmü aleyke yâ habîbellah
esselâtü vesselâmü aleyke yâ
seyyidel-evvelîne ve âhırîn.
ve selâmun alel mürselin vel hamdülîllâhi rabbîl'âlemin.
merhaba bahri
yâradılmış cümle oldu şâdümân
gam gidûp âlem yenîden buldu cân
cümle zerrat-ı cihân idûb nidâ
çağrışûben dediler kim merhabâ
merhabâ ey âli sultân merhabâ
merhabâ ey kân-ı irfan merhabâ
merhabâ ey sırr-ı fürkân merhabâ
merhabâ ey derde dermân merhabâ
merhabâ ey bülbül-i bâğ-ı cemâl
merhabâ ey âşinâ-yi zülcelâl
merhabâ ey mah-ı hurşîd-i hüdâ
merhabâ ey hakk'dan olmayan cüdâ
merhabâ ey asî ümmet melceî
merhabâ ey çâresizler eşfeî
merhabâ ey cân-ı bâki merhabâ
merhabâ uşşâkâ sâki merhabâ
merhabâ ey kurretü'l-ayn-i halîl
merhabâ ey hâs-ı mahbûb-ı celîl
merhabâ ey rahmeten lil-âlemîn
merhabâ sensin şefîa'l-müznibîn
merhabâ ey pâdişah-i dû cihân
senin için oldu kevn île mekân
ey cemâlî gün, yüzü bedr-i münîr
ey kamû düşmüşlere sen dest-gir
dest girisin kamû üftâdenin
hem penâhı bende-vü azâdenin
ey gönüller derdinin dermânı sen
ey yarâdılmışların sultânı sen
sensin ol sultân-ı cümle enbiyâ
nûr-i çeşm-i evliyâ-yü asfiyâ
ey risâlet tahtının sen hâtimi
ey nübüvvet mührünün sen hâtemi
çünki nûrun rûşen etdi âlemi
gül cemâlin gülşen etdi âlemi
oldu zâil zulmet-i cehl-ü delâl
buldu bağ-ı mâfiret ayn-i kemâl
ya habîballâh bize imdâd kîl
son nefes didârın ile şâd kîl
ger dilersiz bûlasız od'dan necât
aşk ile derd ile edin es-salât.
allâhümme salli alâ seyyidinâ muhammedinillezî
câe bilhakkıl mübîn ve erseltehû rahmeten lil âlemin.
mirac
sâhibü'l-hulleti ve't-tâç ve râkibü'l-bürâkı fi leyleti'l-mirac, hazret-i ahmed ü mahmûdu muhammed mustafâ râ salevât.
söyleşirken cebrâil ile kelâm
geldi refref önüne verdi selâm
aldı ol şâh-ı cihânı ol zamân
sidre'ye gitti ve götürdü hemân
bir fezâ oldu o demde rûnümâ
ne mekân var anda ne arz-u semâ
kim, ne hâlidir, ne mâli, ol mahal
akl ü fikr etmek o hâli fehmü hal
ref' olup ol şâha yetmiş bin hicâb
nûr-ı tevhîd açtı vechinden nikâb
her birisinden geçerken îlerû
emr olundu yâ muhammed gel berû
çünki kamûsun görüp geçti öte
vardı îrişdi ol ulû hazrete
şeş cihetden ol münezzeh zülcelâl
bî kemû-keyf âna gösterdi cemâl
zâten ol sultân-ı mâzâgal-basar
eylemişdi hakk'a tahsîs-i nazar
âşikâre gördü rabbü'l-izzetî
âhiretde öyle görünür ümmeti
bî-hurûf-ü lâfz-u savt ol pâdişâh
mustafa'ya söyledî bî-iştibâh
dedi kim matlûb ü maksûdün benem
sevdiğin cân ile mâbûdün benem
gece gündüz durmayub istediğin
nola kim görsem cemâlin dediğin
gel habîbim sâna müştâk olmuşam
cümle halkı sâna bende kılmışam
ne murâdın vâr ise kîlam revâ
eyleyem bir derde bin türylü devâ
mustafâ dedi: "eyâ rabbe'r-rahîm
vey hatâ pûş ü atâsı çok kerîm
ol zaîf ümmetlerim hâlî nola
hazretîne nîce anlar yol bula
gece gündüz işler isyân kamû
korkarım ki yerleri ola tamû
yâ ilâhî, hazretinden hâcetim
bûdurur kim ola makbûl ümmetim"
hak-teâlâdan erişdi bir nidâ:
yâ muhammed ben sâna kıldım atâ
ümmetini sâna verdim ey habîb
cennetîmi anlara kıldım nasîb
yâ habîbim nedir ol kim dîledin
bir avuç toprağa minnet meyledin
ben sanâ müştâk olunca ey şerîf
senin olmaz mî dün-âlem ey lâtif
zâtıma mir'at edindim zâtıni
bîle yazdım âdım ile âdıni
hem dedi kim: "yâ muhammed ben seni
bilûrem görmeğe doymazsın beni
avdet edûp davet et kullarımı
tâ gelûben göreler dîdârımı
sen ki mi'râc eyleyûb etdin niyâz
ümmetin mîrâcını kıldım namâz"
her kaçan kim bû namâzı kılalar
cümle gök ehli sevâbın bûlalar
çünki her türlü ibâdet bundadır
hakk'a kurbiyyetle vuslat bundadır
sıdk ile beş vakt olundukça edâ
elli vaktin ecrin eyler hakk atâ
mâhasal ol anda doksan bin kelâm
sebk idüp bulduktan encâm ü hitâm
tarfetül-ayn içre ol fahr-i cihân
ümmühân'ın evine geldi hemân
her ne vâki oldu ise serteser
cümlesin eshâbına verdi haber
dediler: "ey kıble-i islâmü dîn
kutlu olsun sâna mîrâc-i güzîn
biz kamûmuz kullarız sen şâhsın
gönlümüz îçinde rûşen mâhsın
ümmetin olduğumuz devlet yeter
hizmetin kıldığımız izzet yeter!"
allâhümme salli alâ seyyidinâ muhammedin in
nebiy-yil ümmiyyî ve alâ âlihi ve sahbihî vessellim.
münacaat
yâ ilâhî, ol muhammed hakkı çün
şefâat kân-ı ahmed hakkı çün
sidrevü arş-î muallâ hakkı çün
süluk-i seyr-i âlâ hakkı çün
gece söyleşîlen söz hakkı çün
gece hakk'ı gören göz hakkı çün
sırr-ı fürkân nûr-i âzam hakkı çün
kuds ü kâbe merve zemzem hakkı çün
gözü yâşı hakkı çün âşıkların
bağrı bâşı hakkı çün sâdıkların
aşk odundan ciğeri püryân içün
derd ile kan ağlayan giryan içün
sıdk ile yolundan kâim kul içün
hazretine doğru vâran yol içün
şol zaman kim müddet-i ömrü hayât
âhir ola ere hengâm-i memât
yâ ilâhi, saklagıl îmânımız
verelim îman ile tâ cânımız
biz günâhkâr âsî mürîm kulları
yarlıgâyüb kıl günâhlardan berî
kabrimiz imân ile pür-nûr kıl
mûnisi ğilmân ile hem-hûr kıl
hem dahî mîzânımız eyle sakîl
cennete girmeğe lütfun kıl delîl
mustafa'ya hem civâr et, yâ kerîm
cennetü'l-firdevs içinde, yâ rahim
lutf ile göster bize didârını
nimetinle topla-gıl kullarını
afvedüb isyânımız kıl rahmeti
ol habîbin yûzü sûyû hörmeti
sâna lâyık kullarınla hemdem et
ehl-i derdin sohbetine mahrem et
hem süleymân-ı fakîre rahmet et
yoldaşın îmân makâmın cennet et
yâ ilâhi, kılma bizi dâllîn
bu dûâya cümleniz deyin âmîn
ümmetinden râzı olsun ol muîn
rahmetullâhi aleyhim ecmâin... -
(bkz: süleyman çelebi)
-
süleyman çelebi'nin, güftesi anlaşılmadığı için halkımızca kuran muamelesi gören eseri. bestesi de beni pek açmadığından, mısır usülu kuran okuyan "kâri"lerin sahne alacağı ana kadar zaplama sebebi.
-
merhaba bahri kısmını ismail coşar hocadan dinlemek ayrı bir tat verir,mest eder, düşündürür...
http://www.youtube.com/watch?v=vnmshk0pe_o -
-
(bkz: #22785387)
-
vezni fâilâtün fâilâtün fâilün'dür.
-
süleyman çelebi, vesiletü'n necat'ı hz. muhammed'in (s.a.v) diğer peygamberlerden fazilet ve mertebece üstün en son peygamber olduğunu anlatmak için 1409 yılında kaleme almışıtr. hz. peygamber'in hayatını;
1- münacat: allah'a yalvarma,
2- veladet: peygamber efendimizin doğumu,
3- risalet: peygamber oluşu,
4- mirac: mirac'a çıkışı,
5- rıhlet: vefatı,
6- dua
olmak üzere altı başlık altında 732 beyitle anlatmıştır. -
süleyman çelebi, tek eseri mevlid adı ile bilinen "vesiletün necat"ı yazan şairdir. mevlid 1409 senesinde yazılmıştır. kuran 23 yılda indirilmiş 632 yılında tamamlanmıştır. süleyman çelebi şair ise mevlid bir şiirdir. ilgilisi için sanatsal değeri olan edebi eserdir.
saygılarımla, -
"kurtuluş vesilesi" anlamına gelmekle birlikte birini imanla tanıştıran kişilere islam'da verilen genel adtır. birine -icbar olmaksızın- kelime-i şehadet getirten kişi, kelime-i şehadet getiren kişinin vesiletü'n necatı olmuş olur.
maruniler yahut diğer arapça konuşan hıristiyan topluluklar bu sözü, anlam itibarıyla, isa için kullanıyorlar mı çok merak ediyorum. yahut birinin imanına vesile olan kişi için de bu deyim kullanılıyor mu acaba. böyle bir şey varsa bu, varaka'nın bu sözü kullanıp kullanmadığını ve eğer kullandıysa hiç onunla paylaşıp paylaşmadığını araştırmayı gerekli kılar.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap