• varoluş açısı ise 120 derecedir herhalde...
    biri size kucağını açtığında ya da anneniz sizi doğurmaya çalıştığında...

    türk bir dişi tasarımcı ofis masalarını 120 derece açılandırıp ödül kazanmıştı.
    kübikıl denen şeyleri sanırım.
  • almancada yine buna özel bir kavram vardır:weltschmerz
    dünyadaki nefes alan bu bedenle, buralara hiç ait olmayan ruhun bir tutulmak zorunda olmasıdır.
  • ruhun gezinmesi, insanın içinin daralmasına neden olur, sanki ruhu maddi zevkler tatmin etmiyordur artık delicesine göğsü yarıp çıkacak yada ateşe verecek evini.
  • acının adlandırılmış hali.
  • geçtiğimiz haftalarda doğum günümdü. ilk gençlik yıllarımdan itibaren hiçbir zaman hoşuma gitmedi doğum günümün kutlanması. insanlar hep sebebini sordu, hep geçiştirdim. yakın olanlar, pek tabii, sebebini az çok kestirebiliyorlardı: varoluş acısı.

    ilk ne zamandı hatırlamıyorum; büyük ihtimalle on altı - on yedi yaşlarındayken bu kavramın ne anlama geldiğini idrak edebildim. o idrak anı daha sonra genişledi ve bir yerden sonra tüm benliğimi ele geçirdi. mutsuzsdum, melankoliktim, acı çekiyordum. şu an tabii geriye baktığımda o dönemler sıkıntı dediğim şeylerin yaşıtlarım gibi sikko şeyler değil de hâlâ üstünde düşündüğüm varoluşsal/felsefi sorunlar olduğunu görünce kendimle gurur duyuyorum. daha doğrusu genç halimle. ben artık otuz yaşımdayım; yaşımı kategorilendirirken "yirmili yaşlarımın sonunda" değil "otuzlu yaşlarımın başındayım" diyorum. ciddi bir fark var bu ikisi arasında
    --her ne kadar yıl farkı sadece bir olsa da.

    bugün annemle konuşurken konu intihar eden bir akrabadan açıldı. o an anneme yıllar boyu hep gizledigim bir şeyi dedim: "ben lisenin son senesini çok zor atlattım." doğru (ya da duruma göre yanlış) yöne doğru ufacık bir iteleme olsaydı büyük ihtimalle bugün burada olmazdım. annem çok etkilendi. tabii ki benim on yedi yaşındaki hallerime (melankoli, kayıtsızlık, depresyon, ilaçlar...) birinci elden şahitti; ancak hiçbir zaman uçurumun kıyısında bu denli seyirttiğimin farkında değilmiş belli ki.

    doğal olarak birkaç soru sordu, doğal olarak cevap alamadı. hayatta her zamankinden daha ketumum kendime dair bir şeyler anlatma konusunda. ingilizce yazdığım bir blog'um var sadece; ama onda dahi ser verip sır vermiyorum. (bir tek ekşi sözlük var türkçe yazdığım; onda bile amk levent'i bulmuş beni, mesaj atti "kanki naber?" diye. bunu okuyorsan yarrramı ye.)

    dolayısıyla annem, her ne kadar yaşlandığı için bu konularda bendeki kredisi inanılmaz artmış olsa da, bir kez daha cevapsızlığın o aşılmaz duvarıyla karşılaştı. sonra ben konuyu değiştirdim, öptüm falan. "zaten bu gece gidiyorum," dedim, "boşver güzel şeylerden konuşalım," dedim. sonra tam kapıdan çıkarken de "hakkını helal et," dedim salak gibi. nasıl üzülmüştür kadın allah bilir. yemin ederim tamamen refleks ile çıktı kelimeler ağzımdan. ama uzun yolculuğa çıkmadan önce bir anneden, hele ki yaşlı ve bir daha görmenin her geçen yıl daha da riske girdiği bir anneden, helallik istemek çok kötü bir ruh haline sokuyor anneyi. otuz yaşında bunu öğrenebilmiş olmak iyi; ancak uygulamaya koyamamak tam bir gerizekalılık.

    ...öyle ya da böyle hayat bir şekilde hep ilerliyor. hatta mutlu olduğun zamanlar bile oluyor. yine, öyle ya da böyle, ertesi gün hep geliyor. varoluş acısı ile yaşayabilmek de mümkün işte. gençliğimde bir hata yapıp bunu fark edemeden gitmediğim için çok mutluyum.
  • bilmem kaç zaman sonra gelen edit: artık tamamen kabul ediyorum sözlük, bu acıyı geçirecek hiçbir şey yok. ölseniz bile, bu acıyı yaşarken ölüp yok olacaksınız. bundan kurtuluş yok. üzerine konuşulacak, yazılacak da hiçbir şey yok. bunu sadece deneyimleyebilirsiniz. anlatımla aktaramazsınız.

    bu sebepten bu noktadan sonra yazdıklarım tamamen anlamsız. bu acıyı yaşıyorsanız, sadece bunun kendinize ait olabileceğini bilin.

    var olmak, bir haldir. bu hal nesne veya özne anlam kazanmadan önce oluşur. çekiç henüz yokken bir anlam kazanamaz, çünkü maddi olarak yoktur. anlam kazanması için ise var olması gerekir. insan için bu anlama öz deniyor. insan önce doğuyor sonra ya özüne ulaşmak için bir hayat geçiriyor ya da özden uzak, tamamen yaşamak için çalışılan, yemek yenen ve öze yaklaşmadan ölünen bir yaşam sürüyor. her iki durumda da öznenin anlamına ulaşması imkansız durumda. bunun iki sebebi var: anlamın dinamikliği ve kapitalizmin sömürüsü.

    anlamın dinamikliğini evrim ve bilinçle bağdaştırabiliriz. öz, hiçbir zaman bir anda bulunmaz. çünkü hareket eder. bunun sebebi de doğal bir kanun olan evrim ve bilinçtir. ortamlar değişir veya ortam değişmese de birbirinden farklı insanlar aynı ortamda bulunabilir. bu da iki sonuç doğurur: kıskançlık veya değişme zorunluluğu. her ikisi de temelinde bir dönüşümü ele alır. her ikisinde de insan "kendi kafasında" daha iyisi için çabalamış olur. ancak kafasındaki olamaz. bunun sebebi, insan kendisi için en iyi noktaya gelene kadar hiç daha iyisi olacağını düşünmez. ama en iyisi her zaman vardır. bu sebepten elinizi anlamınıza ne kadar yaklaştırsanız da asla dokunamazsınız.

    öze ulaşmayı imkansız kılan bir diğer sebep ise kapitalizmin sömürüsüdür. burada bahsettiğim sömürü farkında olunan sömürü değildir. insanın farkında olmadığı sömürüdür. bu sömürünün farkında olunmaması varoluştan uzaklaştırmaz. sizi olduğunuz yerde bırakır. yani var olmanın ne anlama geldiğini düşünecek vaktiniz olmaz. çalışır, yemek yer, uyursunuz. bu durumda bir hayvandan tek farkınız daha komplike işler yapıyor oluşunuzdur. bir anlam aramıyor duruma getirilmenin sonucunda ise asla anlayamadığınız bir acıyla yüz yüze gelirsiniz. vardır ve oradadır ancak silik, sisler ardında bir yerdir. ulaşılamaz ve fark edilemezdir.

    var olma isteğini ister yaşayın ister yaşamayın, farkında olun veya olmayın varoluş acısı insanların tek ortak acısıdır. ama bu acı var olma sebebiyle değil, var olmaya yaklaşma, var olmanın farkında olmama veya var olamama gibi sebeplerden doğar. hiçbir zaman özünüz olamazsınız. bir çekiç olmak, daha anlam dolu hissettirebilir. ama bir insansanız, içinizdeki karanlık bir boşlukta o acı yer etmiştir.

    esas tanım ise şudur: insanı diğer canlılardan ayrı kılan acıdır. öldürmez veya güçlendirmez. anlamlı kılar.
  • zor zamanlar yaşamaktan ibaret. elbet geçecek.
hesabın var mı? giriş yap