• cemil kavukçu'nun "perişanız gecenin karanlığında" ve "uzak noktalar" adlı 2 bölüme ayırdığı öykü kitabı, can yayınları'ndan ilk basım yılı 1995. kamyonlar, eski otomobiller, motosikletler, bira, sigara, orman köyleri, yetmişli yıllardan çağrışımlar, düşler, çizgi roman kahramanları, iki üç günlük sakallı kırık karakterlerle dolu, ılık bir hüzün hissedilen öykülerdir bunlar. (boş bkz görünce doldur.)
  • cemil kavukçu'nun bir çırpıda okunuveren, insanı duygudan duyguya sürükleyen, okuyanın damağında buruk bir lezzet bırakan öykü kitabı. uzak noktaları düşleyen insanlara daha bir dokunuyor satırları, şarap var, rakı var, martılar değil de kargalar var. kamyon var, orman var, bisiklet var, ölüm var, kalım var. cidden güzel ve lezzetli.
  • cemil kavukçu'nun bir erkin koray ve çizgi roman hayranı olduğunu açık ettiği öykü kitabı. özellikle "perişanız gecenin karnlığında" adlı bölümü harika öyküler barındırır.
  • bazı kitaplar bittikten sonra kapağını kapatıp ön kapağını şöyle hafifçe okşarsınız ya hani, işte bu kitap öyle bir kitap.

    anlattıkları daha derin bir kere. söylemek istediklerini hemen veren türden değil. her okuyan başka başka manalar çıkarıp yorumlar yapabilir. aldığı ödülü sonuna kadar hak eden ve şanssızlığı bu ülkede yazılması olan edebi eserlerden biri.

    yazarı da bir mühendis üstelik.
  • "yitiren insanların yüzünde yaşamın çözülmemiş gizlerinden biri oluşuyor. çünkü hızla değişip prizmanın öbür yüzünü görüyorlar. kişinin kendi olma sınavının en zor basamakları."
  • okumasi ve takip etmesi kolay olmayan bir oyku kitabi. oyku iste, baska ne olabilir ki dememek gerekiyor. icerigindekilere biraz asina olmak, cocukluk boyutunda da olsa, unutulmus goruntuleri hatirlatiyor.

    sanirim, muhendisler yazdiklarini karistirmayi ve okurlarini zorlamayi seviyor. oguz atay okudugum zamanlarda da benzer bir dusunceye kapilmistim. belki biri roman, digeri oyku; ama hic fark etmiyor. onlarin yazdiklarindaki o zorluk, bana o kadar dogal geliyor ki, bir ozlem karmasasi gibi sanki. anlatinin sahibi de, muhatabi da bir seyler ariyor. ariyor, ariyor ve bulamiyor. onu kavradigini veya buldugunu zannettigi anda, bir hah istelik; oylece, yalniz ve kendi basina cisimlesiyor. bir yerde yazmak, sozsel ve duygusal olabilenin istek dolu tasarisiyken, yazilastiginda; bir sonrakine dogru yol aliyor. olsun, yazar da okur da bulusmalarin boylesinde, birbirlerine gosterdikleri yuksek anlayisla, kendi alemlerine daliyorlar. buyulu bir uzlasi bu.
hesabın var mı? giriş yap