• paris te görev yapan bir komiser, banka soygunu ve mavi tonların hakim olduğu çok da akıcı olmayan bir polisiye.
    maket trenle yapılmış çekimler dışında güzel kareler..bir de otomobilin içinde sıkça yinelenen diyalog var:
    " 8 nolu devriye.
    dinliyorum.
    hemen veriyorum.

    geliyoruz.
    sizi sonra ararım."
  • 1972 mahsulu fransa / italya ortak yapımı bir jean pierre melville filmi.

    başrollerde alain delon (komiser edouard coleman), richard crenna (simon) ve catherine deneuve (cathy) var.
    bol mavi ağırlıklı muhteşem karelerin eşlik ettiği bir soygun sahnesi ile başlıyor film. dört silahlı soyguncudan biri soygun esnasında yaralanır. ama para ile beraber kaçmayı başarırlar. ve rahat duracak gibi de durmuyorlardır. komiser coleman verebileceği en cool pozlarla soyguncuların peşine düşer.

    komiser coleman (delon) suç mahallerinden birini gezerken üzerine isimler kazılmış bir duvara bir süreliğine bakar. duvardaki isimlerden biri tanıdıktır: jeff costello (1967 tarihli başyapıt le samouraiın gene alain delon tarafından canlandırılan anti kahramanı)

    melville - delon ortaklığının son halkası. beraber kotardıkları üç gangster filminden sonuncusu. (daha önceki ikisi le cercle rouge (1970) ve le samourai (1967) oluyor) açıkcası gangster filmleri ele alındığında bu üç filmin üzerine film tanımam.

    tadından yenmeyen filmlerden.
  • iki sahnesini cok severim. ilki, filmin açılış sahnesi ki izlediğim en güzel açılış sahnelerindendir; birazdan bastıracak yağmur öncesi kış rüzgarının hareketlendirdiği denizin devasa dalgalarla sahildeki herşeyi dövmesi ve onun sesi eşliğinde, önünden yol geçen hakikaten büyük ve uzun, kış geldiği için boşalmış büyük otellere mahsus heyula bir otelin önündeki hiç bitmeyecekmiş görünen bir yolda içinde dört adam olan siyah bir plymouth yavaşça hedefteki bankanın önüne süzülür, süzülen arabayla beraber bizde süzülürüz melville kaydırmalı çekimin mucidi godard'a` : weekend` selam etmektedir. ama godard'ın tersine kaydırmayı, öylece kalakalmış çılgınca kalabalık bir yolda[dünyada] soldan sağa doğru değil, dalgalı bir denizle devasa bir otelin arasından süzülen boş hem de bomboş bir yolda sağdan sola doğru yapmaktadır bunu.
    dört dörtlük, melville sevmek için bir neden daha...

    ikinci sahne, alain delon, catherine deneuve ve richard crenna'nın bir bara oturdukları anda ortaya çıkan aşk üçgenin bakışlarla, belli belirsiz yüz mimikleriyle sahneye yüklediği telaşsız gerilim ki melville, bu telaşsız gerilimi sağlamak için üçünün bara yöneldikleri anda arkadaki gösterinin müziğinin sesini kısar.
    deneuve'la delon'nun -her an kontrol altına alınmaya hazır- heyecanları ve -aşk'ın verdiği ama toparlanabilir- acemiliklerinin nedeni birbirlerine aşık oluşlarından kaynaklanıyordur. crenna anlar durumu, anlayan insanlara özgü sakinlikle renk vermez.
    o bir kaç dakikalık bölüm bunu bize verir.
  • sıkı kadrosuna rağmen tat vermeyen film. filmin açılış sahnesinin dışında hiç bir şey aklımda kalmamış keza.
  • filmin başında ve sonunda olmak üzere sokaklarda kimsecikler yoktur, alem oyuncu olmuş sokaklar sahne'dir. bir soygun filmi olsa da sofistikedir, melville kan göstermez. haydutların biri sanata meraklı, diğer polis de piyano çalan biridir ve ortada bir menage a trios bile vardır. her yönüyle melville'in sinemasının olgunlaştığını gösteren bir filmdir. le samourai'den de le cercle rouge'dan da çok şeyler taşır. misal polisin piyano çaldığı barın dizaynı, soygun sahneleri hep saydığım iki filmle etkileşimin sonucudur.

    ve melville alameti farikası, iki soygun sahnesinde dakikalar diyalogsuz akarken, ki yaklaşık 20 dakikayı bulan sahneler bunlar, siz yönetmenin sinema sevgisini damarlarınıza kadar hissedersiniz.
  • melville hakkındaki olumlu görüşümü değiştirebilecek film. başlangıç sahnesi dışında oldukça sıradan ilerliyor, buram buram homofobi ve yabancı düşmanlığı hissediliyor, oldukça da sıkıcı.
  • (bkz: #19053314)
  • fr. polis

    _______________

    sinema;

    çok iyi başlayan, büyük beklentiler yaşatan, sonrasında sanki yönetmen değiştirmiş, kurguda parçaları kaybolmuş gibi garip duran film.
  • melville gene neredeyse sessiz bir film çekmiş. ekürisi delon gene cool'luktan vefat edecek. bazı mekânlar (bembeyaz bar) melville'in gangster üçlemesinin en değerli yapıtı le samurai ile aynı. melville'in 15 dakikaya varan diyalogsuz sekansları gene şapka çıkartırıyor. başlangıç sahnesi mükemmel. catherine hanfendi gene muhteşem. ama o kadar. melville'in ortalama filmlerinden ne yazık ki.

    herkesi etkileyecek o giriş (soygun) sahnesinden sonra film ivme kaybediyor. sağlam başlayan, heyecanlandıran, mükemmel çekilmiş bu sahneden sonra tempo düşüyor, film sıkıcılaşıyor. bir süre sonra trendeki soygun sahnesiyle gene heyecanlandırıyor ama o kadar. melville'in soğuk anlatımı le samurai'da işe yarıyordu, burada ise olmuyor. bu anlatımın izleyiciye -seyir zevki açısından- yardımcı olduğunu söylemek zor. asıl sorun öyküde. melville bu kez epey klişe bir suç öyküsü anlatıyor bizlere. bankayı soyan soyguncuların izlerini kaybetme çabaları, sessiz dedektifin (delon) bunları bulma çabası anlatılıyor. valla sorry ama delon'un 2 saatlik filmi bakışlarıyla tamamlamasından, en fazla 10-15 dk konuşmasından, gene cool cool takılmasından hoşlandığımı söyleyemem. le samurai'ın sessiz, yalnız, cool katilini almış dedektif haline getirmiş. yalnızlık, sessizlik ve cool'luk bâki kalmış. haliyle tekrar hissi yarattı bende bu film. öykü ortalama. bir-iki enfes çekilmiş sahne dışında akılda yer edemiyor bu film. karakterlerin işlenişi de iyi değil. catherine çok az görünüyor ve rolü de epey yüzeysel. hakeza delon'un karakterini de, suçluları da pek tanıyamıyoruz. üstüne bir de yabancı düşmanlığını ve transfobiyi de ekleyelim. kalite epey düşüyor.
  • soğuk neo-noir mavisi:

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    sinematografi: walter wottitz

    fransız kara filmindeki mavi saplantısı amerikan sinemasında michael mann, ridley scott, james cameron ve daha birçok sinemacıyı doğrudan etkilemiştir. örnek olarak blade runner (scott), manhunter (mann) ile terminator 2 (cameron) anımsanabilir. sayılan üç film de mavi sinema ekolüne ait üst düzey örneklerdir.

    ayrıca;
    (bkz: blade runner /@hanging rock)
    (bkz: manhunter /@hanging rock)
    (bkz: terminator 2 judgment day /@hanging rock)
hesabın var mı? giriş yap