• farklı bağlamlarda farklı anlamlara gebe olmasına rağmen genelde frederic jameson ın yumurtladığı "3. dünya romanlarının hepsi kaçınılmaz bir biçimde ulusal alegoridir" lafına istinaden bahsi geçer ve edebiyat, roman teorisi bağlamında incelenir.

    kısaca jameson ın demek istediği 3. dünya romanları batıda olduğu gibi bireylerin hikayelerini anlatamaz. anlatır gibi görünse de aslında karakterler ve içlerine düştükleri dramatik çatışmalar ait oldukları ulusların makro problemlerinin temsillerinden ibarettir. buna karşı aijaz ahmad jameson ı ethnocentrism ve oryantalizm ile suçlamıştır. tartışma alevlenmiştir. türkiye de ise tartışmayı murat belge ithal edip entelektüel kara sularımıza çekip çok da iyi etmiştir.

    işin ilginç yanı tanzimat ve cumhuriyet dönemi romanlarını sittim senedir doğu batı çatışması üstünden okuyan bu coğrafyanın, jameson ın argümanını kanıtlar nitelikte olması. yakup kadri nin, halide edip in, tanpınar ın ve hatta oğuz atay ın ve orhan pamuk un romanları bu ulusal alegori okumasına büyük oranda izin veren örnekler teşkil eder.

    bu şaşırtıcı tekabül, yine de serinkanlılığı terk etmeden; ulusal alegori okumasının en azından türk romanında baskın ve geçerli bir niteliği olduğunu kabul etmemize yol açar.

    (bkz: ukteydi doldurdum)
  • dünya edebiyatı tartışmalarından bağımsız düşünülemeyecek alegoridir.
    (bkz: #10104771)
  • (bkz: srpski film)
  • fredric jameson’ın ortaya attığı terim. ona göre “bütün üçüncü dünya metinleri, zorunlu olarak alegoriktir; üstelik son derece özgül bir biçimde alegoriktir.”

    besim dellaloğlu bizim romanımızdaki ulusal alegorinin üç yazarda kendini belirgin bir şekilde gösterdiğini söyler: ahmet hamdi tanpınar, oğuz atay ve orhan pamuk ona göre türkçe romanın ulusal alegorisi batılılaşma ve modernleşme olarak tespit edilebilir.
hesabın var mı? giriş yap