• son derece sıkıcı, uyku getiren, yine de yılmayıp okunması durumunda kitabı kapattıktan sonra akılda hiçbir şey bırakmayan, bi sürü anlatım bozukluğu içeren, onları düzeltmekten konuya yoğunlaştıramayan* erik jan zürcher kitabı. üstelik gayet taraflı. yani bakıldığında "aa adam araştırmış yazmış diyosunuz" ama kelime bazında incelendiğinde* anlıyosunuz ki taraflı. farklı dönemlerin ortak durumlarını farklı kelimelerle anlatıyo ve o ince ayrıntı duruma da farklı bi anlam katıyo.
  • tarafsız tarih yazarı olmadığını kabul ederek okuduğunuzda cumhuriyet tarihini yukarıdan aşağıya, baştan sona, enine boyuna, vb şekillerde güzel bir anlatım diliyle tek bir eserde toplanması ile oluşmuş bir kitaptır kendisi. bu kitabın yanında bir de içinde geçen dönemlere ait veya anlatan diğer yazarların çalışmaları da okunursa cumhuriyet tarihi konusunda okullarda öğretilmeyen bir çok konuya farklı açılardan yaklaşılmış olur ki bu ülkede yaşayan herkese böyle bir bilinç lazımdır kanımca.
  • hollandalı tarihçi erik jan zürcher'in tanzimat döneminden 1980'lere kadar olan türkiye tarihini inceleyen kitabı.

    okullarda bize öğretilenden farklı ve daha tarafsız bir perspektif sunması bakımından herkese okumasını tavsiye edeceğim bir kitap.

    kitabın en önemli tezlerinden biri, cumhuriyetin ilanının, halifeliği kaldırılmasının ve takip eden reformların tek başına atatürkün eserleri olan yenilikler değil de tanzimat zamanından beri süregelen modernleşme harekletlerinin doğal bir devamı olduğudur.

    modernleşen türkiyenin tarihi isminde türkçeye de çevrilmiştir. ancak duyduğuma göre çeviri daha özenli yapılsaymış daha güzel olurmuş.
  • ermeni soykırımı ile ilgili iddialarından dolayı açılacak bir davadan en az zararla kurtulmak için kitabın ilk baskılarında çevirmenin adının belirtilmediği söylenir. aynı nedenle ben de belirtmiyorum.
  • ışık universitesi gençlerine zorunlu tarih dersinde okutulan kitap.
  • kitaptaki tüm sayfalar boyunca dipnot kullanılmamıştır. ki bu durum bazı hassas konularda verilen sayıların nereye dayandırıldığını, bazı yerlerde kimden yararlanıldığını görmemizi engellemektedir. bir ders kitabında* böyle geniş ve iddialı bir alanda dipnot kullanmayarak referans bölümünde su dönemler için su kitapları öneririm şeklinde bir yöntem izlemek talihsizlik olmus. ayrıca kitabın sonunda bazı kişilerle ilgili bilgilerde hatalar sözkonusu*.
  • eric jan zurcher'in, 19. yüzyıldan bu yana gerçekleşen türk modernleşmesinin siyasi, toplumsal ve ekonomik boyutlarını tarihsel bir süreç içinde anlattığı kitabıdır. kitapta türk modernleşme tarihini, türkler’in kapitalist dünyaya 19. yüzyıldan itibaren kesintisiz bir eklemlenme çabası olarak ele almış, bunu toplumun ve devletin modernleşmesi şeklinde yorumlamıştır.

    bu incelemeyi yaparken zürcher, modern türk tarihini üç ana bölüme ayırmıştır. bunlardan ilki 19. yüzyıldaki modernleşme çabalarını içermekte ve avrupa’nın osmanlı imparatorluğu üzerinde artan nüfuzundan, bunun osmanlı devleti ve toplumunda yarattığı tepkilerden bahsetmektedir. burada vurguladığı önemli noktalar şunlar olmuştur: avrupa’nın artan nüfuzu ile birlikte osmanlı ekonomisinin kapitalist sisteme adapte olmaya başlaması; siyasal olarak etkisi artan avrupa’nın osmanlı imparatorluğu’nu bölmek amacıyla siyasi ve askeri olarak çabalaması, aynı zamanda da ‘ayrı siyasal bir varlık olarak onu muhafaza etmeye’ çalışması, son olarak da fransız ihtilali etkisi ile ortaya çıkan milliyetçilik, liberalizm, laiklik ve pozitivizim gibi ideolojilerin osmanlı’da hızla yayılmaya başlaması.

    osmanlı imparatorluğu’nda ise bu etkilere karşı olarak merkezi yönetimin ve onun hizmetindekilerin merkezi yönetimi kuvvetlendirme çabaları ile halkın çeşitli kesimlerinin merkezi otoritenin siyasi baskılarına karşı çıkışını görmekteyiz. güçlenen milliyetçilik hareketi ve emperyalizm karşısında osmanlı yönetimi çok geniş alanlarda çeşitli reformlara gitmiş ve modernleşme çabaları ile merkezi yönetimin gücünü hem içte hem de dışta artırmayı planlamıştır. zürcher, bu dönem içinde sultan 3. selim, sultan 2. mahmut ve sultan 2. abdülhamit döneminde yapılan reformlardan ve tanzimat fermanı’ndan bahsetmektedir. özellikle 2. abdülhamit dönemini tanzimat’ın hem devamı hem de tanzimat’tan kopuş olarak ele alması ilginçtir. bir yandan ulaşım, haberleşme gibi teknik konularda sağlanan gelişmeler, vergi toplanmasında, asker yazımında ve kamu düzenine dair konularda yönetimin artan başarısı, eğitim alanında sağlanan ilerleme ve genişleyen osmanlı basını ile 2. abdülhamit döneminin aslında tanzimat’ın bir devamı olduğu; ancak diğer yandan da sert sansür uygulamaları, padişahın liberalizme, milliyetçiliğe ve meşrutiyetçiliğe tamamen karşı çıkması, devlet ideolojisinde islam’a ve geleneğe yapılan vurgunun artması ile dönemin tanzimat’tan bir kopuş olduğu anlatılmaktadır.

    tarihsel olarak kitabın ikinci bölümü ise jön türk hareketini temel almakta ve türkler’in modernleşme tarihinde jön türkler’in etkili olduğu dönem 1908 devrimi’nden 1950 genel seçimlerine kadar kesintisiz bir dönem olarak kabul edilmektedir. jön türkler milli kültür ve milli ekonomiyi amaçlamış, modernleşme ve laikleşme yönünde reformlar gerçekleştirmişlerdir. bu dönemde baskın olan iki unsurdan ilki ittihat ve terakki cemiyeti (1908-1918), diğeri ise kurtuluş savaşı sırasında ve sonrasında cemiyet’in yerini yalan kemalistler (1919-1925) ile cumhuriyet halk fırkası’yla özdeşleşen tek parti iktidarı olmuştur (1925-1950). jön türkler’in iktidarı sırasında türkler’in aynı siyasi dönemden iki kere geçtiği, her iki dönem içinde de liberal ve çoğulcu bir aşamadan sonra tek parti sistemi altında otoriter bir baskı aşamasının geldiği vurgulanmaktadır. zürcher, ayrıca jön türk hareketinin ve 1908 devrimi’nin geniş tabana yayılmış bir halk hareketi olmadığını, bu durumun 2. abdülhamit’in "osmanlı aydın zümresine sadakat aşılayamamış olmasından" ve bu zümre içinden çıkan genç bürokratlar ile subayların liberal, milliyetçi ve anayasal düşüncelerinin ittihat ve terraki cemiyeti’nce temel alınmasından kaynaklandığını belirtmiştir. kemalist devrim de dahil olmak üzere türkiye’deki tüm jön türk rejimlerinin, "ilgisiz bir topluma kendi siyasalarını yukardan zorla" dayattıkları, ancak hiç bir zaman halkı, halkın kendi amaçları için harekete geçirmedikleri de kitapta vurgulamıştır. zürcher ayrıca 1908 devrimi gibi kemalist devrimin de daha yavaş bir demokratik süreçtense, kökten değişimleri gerçekleştirebilecek kararların daha hızlı alınmasını sağlayan otoriter bir rejimi tercih ettiğini, bu nedenle jön türkler için bir bütün olarak 1908-1950 döneminde amacın demokrasi değil, devletin güçlenmesini ve devamını sağlamak olduğunu, demokrasinin ise sadece bir araç olarak kaldığını yazmıştır. 1915’teki ermeni tehcirini ve türkiye cumhuriyeti kurulduktan sonra kürtlerin bastırılışını bu duruma örnek olarak vermiştir.

    zürcher, ermeni sorununda 1915-16’daki tehcirin gerekliliği, ölü sayısı ve olayın kasıtlı olup olmadığı konuları üzerinde durmuştur. tehcir sırasında ermeni cemaatindeki ölü sayısının büyük olasılıkla 600.000-800.000 civarında olduğunu belirtmiştir. olayın “osmanlı hükümetinin politikalarından çok onun denetim zaafına” bağlı olduğunu, osmanlı hükümetinin bir politika olarak soykırım yapmadığını, ancak ittihat ve terrakki cemiyeti içindeki bir kadronun doğu sorununu ermenileri yok ederek çözmeyi planladığını, bunun için de tehcirden yararlandığını iddia etmiştir. zürcher, ayrıca olayın cemiyet tarafından planlanmış ve merkezden yönetilmiş bir kırım politikası olduğuna inandığını yazmıştır. bu tartışma sırasında hem ermeni hem de türk tarafın kaynaklarına karşılıklı olarak yer vermiş, ancak bu kaynaklarla ilgili herhangi bir referans bilgisi veya dipnot vermemiştir.

    zürcher son olarak 1950’den günümüze kadar olan süreyi ‘huzursuz bir demokrasi’ başlığı altında inceleyerek, bir önceki jön türk döneminin aksine 1950’den sonra askeri elit tabakanın dışında farklı bir kesimin iktidara geldiğini, bu nedenle dönemin demokratik çoğulculuk olduğunu ve buna bağlı olarak da kitle siyasetinin geliştiğini vurgulamaktadır. yazar ayrıca, bu dönem içinde gerçekleşen üç askeri darbeden, türkiye’nin batı’yla, özellikle amerika ile artan ilişkilerinden ve bunun sonucu olarak türkiye ekonomisinin küresel ekonomiye entegrasyonundan, avrupa birliği ile gerçekleşen ikili ilişkilerden, orta doğu’daki problemlerden, kürt sorunundan, islami hareketten, ekonomik krizlerden ve artan politik istikrarsızlıktan bahsetmektedir.
    kitapta kemalist reformlar, tanzimat ve ittihatçı reformların bir uzantısı olarak anlatılmıştır. laikliğin jön türk ideolojisinde 1913’ten beri varolduğu, kemalist reformların sultan 2. mahmut zamanında başlatılarak, ittihat ve terakki cemiyeti yöntemi sırasında neredeyse tamamlanmış olan devlet, eğitim ve hukukun laikleştirilmesi sürecine son noktayı koyduğu belirtilmiştir. bu duruma başka bir örnek de latin harflerinin kabulü olarak verilmiştir. 19. yüzyılda yazılı dilin önem kazanmasıyla birlikte, harflerde yeniliğe gitmenin şart olduğunu ilk olarak tanzimat devlet adamlarından münif paşa’nın 1862’deki bir konuşmasında belirttiği anlatılmıştır.

    sonuç olarak zürcher, türk modernleşme tarihini, rasyonalist batı sisteminden etkilenen yenilikçiler ile ilerlemeye karşı olan gelenekçiler ve gericiler arasındaki bir mücadele olarak görmekte, bunun hem osmanlı imparatorluğu’nda hem de türkiye cumhuriyeti’nde gözlenen kesintisiz bir süreç olduğunu belirtmektedir. kitap ayrıca zaman zaman resmi tarih söylemlerinin dışına çıkarak türkiye tarihi ile ilgili farklı bir bakış açısı da sunmaktadır. 1789’dan başlayıp 1992 yılına kadar ulaşan, kitabın kapsadığı geniş tarih süreci, yazarın sade anlatımı ve kitabın sonunda yer alan kapsamlı ‘biyografiler’ bölümü de dikkat çekmektedir.
  • erik jan zürcher'in 1800 lerden 1990 başlarına türkiye’deki modernleşmeyi anlatan kitabı.avrupa ve amerika’daki belli başlı üniversitelerde ders kitabı olarak okutulduğu arka sayfasında belirtilen kitap 1993’te yazılmış,ilk türkçe baskısı 1995’te iletişim yayınları tarafından yapılmış.

    batı etkisiyle gelişen 19. yüzyıl modernleşme hikayesini osmanlı’nın kronik sorunlarına projeksiyon tutarak anlatan kitap,bir yandan osmanlı neden yıkıldı sorusuna içten içe bir cevap ararken bir yandan da ittihat ve terakki cemiyetini ve onun hala süregelen zihniyetini derinlemesine analiz ediyor ilk olarak.daha sonra, dış dünyadaki siyasi,ideolojik ve sosyo-ekonomik gelişmeleri de ihmal etmeden 1. dünya savaşı’nı, kurtuluş savaşı’nı ve tek parti dönemini anlatıyor.özellikle 1923-1950 dönemine ilişkin çarpıcı tespitleri ve sert yorumları dikkat çekiyor.
    “2. cumhuriyet” diye adlandırdığı ve huzursuz bir demokrasi diye tanımladığı 1950 sonrası dönemde ise demokrasiye geçişi ve darbeler nezaretinde modernleşmeye çalışan ülkemizin yakın tarihini, yine küresel konjonktür ışığında ele alıyor.

    tarihsel gerçekler ve yazarın yorumları akıcı bir dille okuyucuya sunulan kitap sıkmıyor.
    1800-1990 hattında bir bellek tazelemeye bire bir.bir de ezber bozmaya…
hesabın var mı? giriş yap