*

  • cok unlu bir bar munazarasidir.herkes bir kac ornek bulur kendi mesrebince, bi kac kurbanlik ekler bunlara,ve bok atmak yoluyla yanlislari, kendi bildiklerinden baskasina goz kirpmamak yoluyla ise olmasi gereken dogrulari muhabbetten 15 er dakika calarak izah ederler.kimse kimseyi dinlemez.cok alkol alindigina numayis cikar.bardan atilinir, dayak yenilir.
  • (bkz: yesilcam)
  • "hükümet türk sinemasını kalkındırma projesini * hayata geçirdiği zaman" şeklinde cevap verilebilecek soru.
  • “ohoo kızımız kenar mahalle dilberliğinden çoktan kurtulup pretty woman izdivacı yaptı, 26 beyazlatılmış dişini birden ortaya dökerek stretch elbisesinin fermuarını kapattırmaya uğraşıyor.” diye cevaplanması gereken soru.
    ifistanbul’un yaratıcısı kolektif’in meleklerinden pelin’in mavi gözlerini fazla kırpıştırmadan söylediğine göre en çok kendi filmlerini seven mastürbatif fransızların sinemalarında %40 oranında fransız filmleri oynarmış ve bu sene biz bu rekoru ya kırmışız ya kıracakmışız. ne iyi değil mi? set işçimiz sülo, sesçimiz memo daha rahat iş bulacaklar, yeni rakı parasını denkleştirirken eskisi kadar zorlanmayacaklar. halkçı sinema severler, yerli malı yurdun malı diye bağırıp beslenme çantamızdan ülker ürünlerini eksik etmeyenler olarak sevinçle zıplıyoruz, hep beraber.
    bunu test etmek için üşenmedim, ancak kendimi ghost world’deki patlamış mısırın üzerine dökülen kimyasal tereyağı bozuntusu olarak hayal ederek içlerindeki varlığımı sürdürebildiğim toplu sinema komplekslerinden bir kaçını gezdim. 8 salonlu büyük sinemalarımızdaki dağılım şu şekilde idi: 2 salon hababam sınıfı üçbuçuk, 2 salon keloğlan kara prense karşı, 2 salon organize işler, 2 salon babam ve oğlum.
    sülo ve memo rakı paralarını denkleştirsinler tabii, gönülden isterim ama dedim ya ben de sinema severim ve sinemaların bizler ve hizmet ettiğimiz kurumlar gibi birer kar merkezi olmaları nedeniyle ben eternal sunshine of the spotless mind ve 2046 ve broken flowers ve brokeback mountain’ı sinema salonunda izleyemeyeceğim. çünkü o salonda mehmet ali erbil’in cırlak sesi, yapay sırıtışına eşlik ediyor tam bu sırada yılmaz erdoğan giderek yükselen dolar demetinin verdiği güvenle isabetli yatırım kararları alıyor olacak.
    bu durumda ben de iki karışlık ekranda sinema izlemektense mecburen sülo ve memo’ya katılıp efkar dağıtmayı seçeceğim.

    edit: biricik ang lee’den taşaklısından hollywood aşkı brokeback mountain’ı oscar kontenjanından, hakkındaki 600 entryden korkumdan yorum yapmaya cüret edemeyeceğim tasmalı bağımsız eternal sunshine of the spotless mind’ı ise gazı epey kaçtıktan sonra misafir ettik. yine de tezim çürümedi, sülo hâlâ hop hokkabaz, hop eve dönüş, hop dünyayı kurtaran adamın oğlu, setten sete zıplıyor, siz mehmet ali erbil ve yılmaz erdoğan’ın yaz yaramazlıklarını dev ekran televizyonunuzdan takip ederken, işsiz yönetmen wes’le biz sidik kokulu alkazar’da 5 milyona iyi film seyredip rakıya gidiyoruz.
  • izleyicinin tercihleri değişmeden düzelmesi mümkün değil. adamlar leş gibi filmlerden deli gibi para kazanıyor. neden kaliteli film yapıp para kazanamasın?
hesabın var mı? giriş yap