• (bkz: gideri var)
  • editlenecek.
  • “aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar bütün tarih kitapları avcılar tarafından yazılacaktır” sözünün bir yansıması olarak, daha önce japonya ve çin (dongjing shenpan ) tarafından beyazperdeye aktırılan 3 mayıs 1946-12 kasım 1948 tarihleri arasında iki yıl süren tokyo uluslararası yargılaması konu alan kanada-japon-hollanda ortak yapımı (2016) netflix’de yayınlanmaya başlayan 4 bölümlük mini dizi.

    uzak doğu uluslararası askeri mahkemesi veya tokyo savaş suçları mahkemesi; 2.dünya savaşı sonrasında imparator hirohito ve prens asaka dışındaki tüm japon yetkililerinin yargılandığı, başbakan hideki tojo ve üst düzey komutanların idam cezasına çarptırıldıkları, 2. dünya savaşının kazanan tarafı olan müttefik devletler tarafından belirlenen 11 yargıcın görev aldığı, tarafsız ve yenik devletlerden yargıç bulundurmaması sebebiyle tarafsızlık ilkesine ve adil yargılanma hakkına gölge düşürdüğü sebebiyle eleştirilen bir mahkemedir.

    dizi 11 yargıcın ülkelerinden gelmesi ile başlayıp 2 yıl süren yargılamanın daha çok yargıçların farklı dünya görüşlerine, üzerlerindeki politik baskılara ve dünyanın gelecekte 3. bir dünya savaşı yaşamaması adına atılması gereken adımlara odaklanıyor. bu anlamda yargıçlar arasındaki münazaraları izlemek büyük keyif veriyor. özellikle hollandalı yargıç röling ile hintli yargıç pal.

    hindistan’dan gelen yargıç radhabinod pal; gandi devriminin henüz birinci yılında özgür bir ülkenin temsilcisi olarak, insanlık suçu adına çıkarılan yasaları geçmişe dönük uygulayarak japon askerlerin yargılanamayacağını savunuyor. bu sav ise; aynı yasalarla nürnberg mahkemesi'nde nazi savaş suçlularının mahkum edilmesi ile ters düşeceği için diğer yargıçları tedirgin ediyor.

    hollanda, ingiltere ve fransa gibi diğer sömürge ülkelerinin yargıçları ülkelerinin sömürgelerinde de benzeri katliamlar yaşanmışken , japonlar’ı neredeyse aynı suçlarla hangi gerekçeyle ve niçin yargıladıklarını; “ama biz o ülkelere özgürlük eğitim ve medeniyet götürdük” cılız savı ile karşılamaya çalışıyorlar.

    dizide altı çizilen önemli bir diğer husus ise yine yargıç pal tarafından dikkat çekilen, japonların imparatorlarına asla karşı gelemeyeceği, dolayısıyla imparator hirohito’nun aklanıp generallerin ve diğer politikacıların yargılamasının meşru olmadığı hususudur.

    imparator hirohito’nun japonya’nın savaşa dahil olmasından ne ölçüde sorumlu tutulması gerektiği yargıçlar arasında tartışmalı olsa da bu konuda abd’nin isteğine göz yumulmuştur. bunun gerekçesi general douglas macarthur raporundaki “onlar için imparatorlarının asılması bizim için isa’nın çarmıha gerilmesi ile aynı şey olur, hepsi karıncalar gibi ölümüne savaşır.” sözlerinden de anlaşılmaktadır. bu yüzden abd imparator’a dokunmaktansa, onun yerinde kalıp kontrol edilmesini arzulamış bu nedenle sanıklar arasında imparator yer almamıştır.

    bu tür meşruiyet sorunları arasında 2 yıl süren yargılamadaki mahkeme sahnelerini ise siyah beyaz çekimlerle izliyoruz.

    yargıçlar arasında oluşan görüş farklılıkları, politik baskıları da beraberinde getirmiş, tüm görüşlere eşit şans vermek isteyen avustralyalı mahkeme başkanı william webb, sudan bir bahaneyle ülkesine geri çağrılmış ve kontrol bir an önce idam kararı vermek isteyen yargıçlar tarafından ele geçirilmiştir. bu konuda pek tabii ingiliz hakim’in incelikli kurnaz oyunlarla amerikalı ve kanadalı hakimi de ikna ederek istifa blöfünü ileri sürmesi etkin oluyor.

    yer yer japon halkının savaş sonrası yaşadığı sefalet görüntülerine de yer veren dizinin 4 bölüme sığdırılmış olması tüm detayları hak ettiği şekilde veremese de özellikle kafalarda yarattığı yargılamanın meşruiyeti ve devletlerin ikiyüzlülüğüne dem vuran sahneleri ile insanı düşünmeye ve araştırmaya sevk ediyor.

    son sahnede yer alan 11 yargıcın fotoğraf çekiminin ardından verilen gerçek fotoğraf ise oyuncu seçimindeki isabetli tutumu takdir ettiriyor.

    sonuç olarak adaletsiz ve hatalı uygulamalara yol açsa da uluslararası ceza hukuku bakımından yeni bir çığır açan, insanlığın bugün sahip olduğu değerlere bir ilk basamak olarak değerlendirilebilecek yargılamalardan birine ışık tutan ikinci dünya savaşına ve ceza hukukuna ilgi duyanların zevkle izleyebileceği kaliteli bir yapım.
  • uzak doğu uluslararası askeri ceza mahkemesi'ni konu edinen, kostümleri, çekim açıları, diyaloglarıyla kendine bağlayan dizi. netflix üzerinden izlenebilir.

    --- spoiler ---

    yargılamada -nürnberg uluslararası askeri ceza mahkemesi'nde de olduğu gibi- ceza hukukunun temel ilkelerinden olan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ve doğal hakim ilkesi ihlal edilmiştir. kişiler fiili işledikleri zaman suç olmayan eylemlerinden dolayı, sonradan kurulan mahkemelerde yargılanmış ve cezalandırılmıştır. mahkeme idari bir kararla kurulmuştur. üye yargıçlar, karar yazılırken mahkeme başkanını aradan çıkartmış ve kendi ülkeleriyle ilgili olan kısımları kendileri yazmıştır.
    tüm bunlar göz önüne alındığında, galiplerin adaleti olarak adlandırılan yargılama, intikam duygusuyla yapılmış olup, hukuka uygun değildir.

    hindistan temsilcisi radhabinod pal büyük bir hukukçuluk göstererek karara şerh düşmüş, yargılamanın hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.

    --- spoiler ---
  • bu kadar iyi yapımlar, yine netflixde yer alan popüler içerikler arasında kaybolup gidebiliyor. internette gördüğüm bir yorum üzerine izledim ve çok beğendim. hukuk her zaman örümcek ağı gibi malesef. sadece zayıf olanları yakalayabiliyor. güçlüler ise o ağı parçalayıp geçiyor. bu devletler bağlamında da bu şekilde. yenilmiş bir japon devleti yöneticilerini savaş suçlusu olarak yargılamak kolay. ama şu an bile güçlü devletler daha güçsüz devletlere saldırıyor. ırak, afganistan ve libya'ya saldıranlar savaş suçlusu olarak yargılanabilir mi?
  • uzun zamandır izlemeyi planladığım, ikinci dünya savaşında japonyanın işlediği fiilerin kazanan devletlerin seçtiği hakimler tarafından yargılanmasını işleyen 4 bölümlük netflix dizisidir.

    öncelikle yapım için konuşmak gerekirse, ikinci dünya savaşı yargılamaları denilince akla gelen ilk yapımlardan biri nürnberg mahkelemeleri'nin konu alındığı judgment at nuremberg'tir, dolayısıyla izlerken ister istemez bu yapımla kıyaslama yaptım. judgment at nuremberg hukuk felsefesi başta olmak üzere gerek ahlak gerek siyaset felsefesi ile örülü metin/ diyaloglarla işlenmiş bir filmken; tokyo trial, beyaz adam, devletlerin egemenlik haklarının sınırları, doğu ve batı toplumlarının farkları üzerinden ilerlemiş bir yapım. yargılama başlarken 6 ay içinde hüküm verilmesi beklenirken yargıç radhabinod palsavaşın da bir politika enstrümanı olduğu, batının asker göndermesi suç değilken asyalı bir ülkenin askeri hareket yapmasının suç olarak addedilemeyeceği fikri yargılamada başka soruları doğurmuştur.

    radhabinod palhakkında sözlükte yazılmış güzel bir entry var; #97221622
    zamanın haklı çıkardığı insan, yargılamanın yapıldığı odada sesini pek duyuramasa da geçmişten çıkarımları, geleceğe yönelik tahminleri en muteber olan yargıçtı.

    beni en şaşırtan isim ise fransız yargıç henri bernarddı. filmde çok ağırlığı olan bir karakter değil ancak başkenti naziler tarafından işgal edilmiş, kıta avrupasında dökülen kanı görmüş olmasına rağmen "ölüm cezasına prensip olarak karşıyım" demesi beni şaşırttı. film başlamadan ölüm cezasına karşı olan biri var tahmin et deseler, fransız yargıç derdim sanırım. peki beni şaşırtan ne? fransızların toplum olarak insan haklarında ortak duyarlılıklara sahip olması. 1900 doğumlu bir adamın idam cezasına karşı olması.

    en sevdiğim, öğrencisi olmak istediğim kişi ise bert rölingti. önyargılı olmaması, dinlemeye açık olması, tarihe/ medeniyetlere bakış açısı, commonwealth- ingiliz milletler topluluğu gibi kendini medeniyet nişanesi görmemesi, geleceğe dair duyduğu sorumluluk duygusu... bu adamı fakültedeyken tanımak isterdim

    sonuç olarak izlemesi, takip etmesi kolay, derinden sarsmasa da kafasında acabalar oluşturan bir yapım. geride bıraktığımız 60 yıl, roma statüsü, uluslararası ceza mahkemesi olmasına, insan hakları düşüncesinde önemli kazanımlar elde edilmiş olmasına rağmen, uluslararası toplum/ düzen/ cemiyet hala insanlığa karşı işlenen suçlar da efektif bir koruma sağlayamıyor. aslında zaman yargıç radhabinod pal'ı fazlasıyla haklı çıkarıyor.
  • yetmişli yıllarda, yargıtay bir kararında: "hâkim; insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalıplar içinde sıkışıp kalmadan, uyuşmazlığa insan kokusu taşıyan bir çözüm getirmek zorundadır." değerlendirmesini yapmış.

    dizide, hâkimin yargılama yapıp karar verirken, bu değerlendirmenin çevresel faktörler ve ülke politikaları ile nasıl kuşatıldığını tüm gerçekliği ile ortaya koymaktadır. ayrıca statükonun büyük devletler için önemi ve hukuka yansımaları daha net vurgulanmış. sömürgeciliğin bir ülkenin sadece ekonomik ve doğal kaynaklarına değil, sömürgeci devletin kendi vicdanını da nasıl kararttığı anlatılmış.

    hukukun evrensel ilke ve esasları ile ilgili diyaloglar ise dikkate değer. öyle bazı diyologlar vardı ki durdurup üzerine bir süre muhakeme etmem gerekti. bugünleri anlamak için izlenilesidir, önemle tavsiye etmekteyim.
  • 4 bölümlük, derine inmese de keyifli bir anlatım sunan bir netflix yapımı.

    hintli yargıç hakkında diyecek birkaç şeyim var. öncelikle dünya tarihinde görülmüş en kanlı savaştan muzaffer çıkan bir devletin kurduğu mahkemede görev alıp sonra bu devletin mahkemesinde -adı her ne kadar uluslararası mahkeme olsa ve farklı milletler temsil edilse de bir abd mahkemesiydi, hatta son bölümde sanırım röling belki karar amerikan yüksek mahkemesinden geri dönebilir diyordu japon yazara- gerçekten 'hukuk' temelli bir karar alınacağını mı düşünüyordun? bu devrim mahkemelerine benzeyen bir durum. sonuç önceden belli, orada bulunan yargıçlar formaliteden bulunuyorlar. yargıçlığın ve ifade özgürlüğünün pelerinine sarınmak onları bu durumdan azad etmiyor. devrim mahkemesinde bir yargıcın ne kadar söz hakkı varsa bunda da o kadar var. burada şunu da söylemem gerek ancak: nürnberg gibi tokyo mahkemesi de batı'nın tamamen kendi toplumsal ve entelektüel kamuoyunu konsolide etmek, sovyetler ve diğer ayrıksı rejimlerden kendilerini ayrıştırarak 'yüce adalet'i ve 'batı'nın yüce değerleri'ni tecelli ettirmek amacıyla kurulmuş mahkemeler. yani, hintli yargıç bu mahkemelerin meşruluğunu sorgulamakta sonuna kadar haklı. ancak mahkeme sonucunda çıkan kararların meşruluğu bir yana 'haklılığı' bence çok tartışmaya açık değil. japonya olarak bir işe kalkışıyorsun, çin'de soykırımlar yapıyorsun, nazi'lerden bile bazı yerlerde daha iğrenç olabiliyorsun ve savaşı kaybediyorsun. istediğin kadar kolonyalizm, sömürgecilik, siz de yapıyorsunuz diye çağırın sonuçta kaybettin. ve daha az masum olarak kaybetmedin, eşit derecede suçlu olarak kaybettin. sömürgecilik, kolonyalizm gibi meşru savların arkasına saklanarak japon üst yönetiminin suçlanamayacağını söylemek bana pek 'hukuki' gelmedi. hintli yargıç da oradaki herkes gibi davaya hukuki değil politik bakıyordu. davanın kendisi politikti zaten. bilmiyorum bence hak verdiğimden değil ama davanın ve mahkemenin varlık amacına en uygun davranan ingiliz yargıçtı. sonucu baştan belli davanın nürnberg ile benzer bir yol izleyip onu bir anlamda tasdik etmesi bir zorunluluktu. ve ayrıca politik açıdan bir 'milestone' görevi de görmeliydi tıpkı nürnberg gibi.
  • hafif belgesel tadında ve temposu çok ağır. girişte nürnberg ile bağlantılandırılmıştı, sıkılınca oturup nürnberg'i okumaya başladım. o kadar akmıyor. sonra tekrar denerim belki.
hesabın var mı? giriş yap