• paul gallico diye bi adamın romanı. küçükken defalarca okumuş, çok etkilenmiştim. thomasina sarı bir tekir kedi. kendi hayatını daha doğrusu hayatlarını anlatıyor. geçmişe, eski mısırda tanrı olduğu zamana gidiyor, insanları nasıl hakir gördüklerini anlatıyor büyük bi nefretle, sahibinin babası tarafından uyutulmuş olmanın da bunda payı olsa gerek. kedinin kollektif bilinci aslında bu konuşan. miyavın altında neler yattığını, esasında ne söylemek istediklerini anlıyorsunuz.
  • kucukken okuyup da en cok etkilendigim kitapti thomasina.
    cocukken hatiri sayilir derecede uzun bir muddet "lori" olmayi hayal etmistim bu kitap yuzunden. bir kir evinde hayvanlarimla yasamak ve hepsi tarafindan cok sevilmek kadar mukemmel bir fantazim hala yok, evet, hala lori olasim var.
  • bir de fin de siecle adinda bir köpek olmalı bu romanda...
  • thomasina kendini tanrı sanan kedi diye geçer bu kitap. kedi kendini tanrı mı sanar, yoksa gerçekten tanrı mıdır bilemezsiniz. herşeyi unuttuğu , sahibinin onun yokluğu yüzünden ölmek üzere olduğu bir durumda bir anda, koşa koşa ismini hatırlayamadığın sahibinin yanına gelmesi, kedinin olan bitene bu kadar duyarlı olması ya da ne bileyim, o güçlü karakterin gerçekten de tanrısal bir tarafının varlığına işarettir ama tüm bunların yanında da o sadece bir kedidir aslında.
    thomasina, sevdiğim, sevebildiğim tek kedi.
  • çocukluğumda komşu teyzenin anlattığı "bilmemkim hanım ölmüş, birkaç gün sonra bulmuşlar, kedileri yemiş o arada, yaa" hikayesi yüzünden ölesiye korkmam bir yana, körpecik dimağımda kedilerin korkulası, ilginç, bir şekilde güçlü varlıklar olduğuna inandıran ve mısır takıntımı da pekiştiren kitap. altın kitaplar'dan çıkmıştı, hala durur evin bir yerlerinde.
  • kitabevinde tanıştığım bir dostun önerisiyle aramaya koyuldum thomasina'yı. sonra yine önünden geçtiğimiz sahafta ben bulunmaz dediğim halde eski bir dostumun sen yine de sor diye beni ittirmesiyle buldum(bilir ki iç güdülerim hep tam tersini söyler) ve nihayet okudum. baştaki sayfalarda biraz ağlayıp zırladım tabi ama sonra birden ufkum biraz daha genişledi. sevgiye inancımı tazeledi belki de. ama bir kedinin her zaman diğer canlılardan sıyrılan bir tılsımı olduğunu düşünenler için bu kitap çok daha fazla şey ifade ediyor. kitaptaki hainler haini veteriner baba duygusuzluğuyla insanı çileden çıkartır. fakat her cümlesinde tanrıyı sorgularken kullandığı mantık takdire şayandır. işte bu mantığın ihtiyacı olan tek şey sevgidir. kısacası mesaj all you need is love
    minik kedi tanrıça thomasina'nın canlıların birbirlerine duydukları ihtiyacı konusundaki tespiti de bunu destekler:
    'yalnızlık duygusu ancak tüylerin tüylere, tenin tene ya da tüylerin tene yakınlığıyla, dokunmasıyla alt edilebilir.'
hesabın var mı? giriş yap