*

  • vilfredo pareto tarafından yazılmış kitap. zamanında kitabın özetini not almıştım, siz suserlarla paylaşıyorum. kitap hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler, kitaba hiç elini sürmeden buradaki özeti esas alabilirler. özetime de o denli güveniyorum.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    kitabın ilk bölümü- önsöz
    pareto’nun savunduğu şey şudur: muhalifler zafer kazandıklarında, kendi insancıl platformlarını gerçek anlamda hiçbir zaman temsil edemeyecekleri için ahlaki değerlerin hiçbiri hümanist argümanları kabul etme yoluyla elde edilemeyecektir.
    pareto insanların birbirlerinin yerine geçmeleri ve toplumsal konumlarının yeniden organize edilmesi anlamındaki sosyal değişimin-gezgin işçiler hariç-yüksek sınıflara, düşük sınıflara oranla daha hızlı olduğunu vurgular. aynı zamanda pareto’ya göre seçkinler arasında yaşanan olaylar ve alınan kararlar, toplumun tarihi bakımından, büyük halk kitlelerinde alınan kararlara ve yaşanan olaylara nazaran, daha fazla öneme sahiptir.
    pareto olguları açıklamak için öne sürdüğü iki yasa mevcuttur. bunlar:
    -insan eylemleri mantıksal düşünceden ziyade duygularla şekillenir.
    insa akıl dışı güdülerle hareket etmeye itilse de eylemlerini mantıksal olarak kesin prensiplere bağlamaktan hoşlanır. pareto insan eylemlerinin çeşitliliği karşısında bir sınıflandırma yaparak “türev” olarak isimlendirilmiş çok sayıdaki değişken unsurla birleşerek insan eylemlerinin muazzam repertuarını oluşturan daha az sayıdaki ana değişkenleri “tortu” olarak adlandırmıştır. tortular, insan eylemlerinin temel güdüleridir. türevler ise insan eylemlerinin dışsal ayrıntılarıdır. pareto, sosyal eylemlerin ardından yatan altı ana tortudan bahseder. bunlar:
    -uyuşma: macera yaratma ve maceraya başlama eğilimi
    -korunma:güvenliği oluşturma ve sağlamlaştırma eğilimi
    -anlamlılık:hissedilenleri çeşitli semboller aracılığıyla açıkça gösterme eğilimi
    -sosyalleşme:diğer insanlarla ilişki kurma eğilimi
    -bütünlük:kişinin kendisi için oluşturduğu iyi imajı sürdürme eğilimi
    -seks:sosyal olayları erotik anlam kalıplarıyla değerlendirme eğilimi
    pareto esas olarak seçkinler ile ilgili bu analizinde ilk iki ana psikolojik temeli; yenilik ve birleştirme duygusunu- yani, kaba bir şekilde ifade edilecek olursa, yığınların kaynaşma ve korunma içgüdüsünü-kullanır. kavramları kişilere uyarladığımız zaman karşımıza yenilikçiler ve konsolidatörler(var olan düzeni meşrulaştırmak isteyen, eski düzeni savunan) çıkmaktadır. bu iki tipten biri, bir şeylere sahip olmak için dışarı açılır; diğeri ise sahip olduklarına tutunur. türemler, pareto tarafından bacon’un piyasa idollerini anımsatan dört genel kategori içersinde toplanmıştır: 1)doğrulama 2)otoriteye başvurma 3)prensiplere başvurma 4)lafazanlık.
    seçkinlerin dolaşımı ; sadece, paranın ve gücün ortaya çıkardığı yeni seçkinlerin eskilerin yerini alması demek değildir.
    tüm bunların ötesinde, seçkinlerin dolaşımı seçkinlerdeki baskın tortunun değişmesi anlamına gelir. yenilikçiler, konsolidatörlerin; konsolidatörler de yenilikçilerin yerine geçer.
    “insanlık tarihi seçkinlerin durmadan devam eden yer değiştirme tarihidir: biri yükselirken diğeri alçalır.”
    seçkinler savaşta, genel nüfusun verdiğinden daha büyük oranda kayıp verirler. seçkin aileler toplam nüfusa göre daha az oranda çocuk sahibi olduklarından, yok olma eğilimi göstermektedir.
    seçkinler yaşamın sıradan gereksinimlerini etkili bir şekilde karşılayabilmek için, bazen yenilikçi bazen de var olan düzeni meşrulaştırıcı eylemler gerçekleştirmek zorunda kalırlar. bu yüzden hem uyuşma hem de korunma tortusunun var olması gereklidir.
    pareto’ya göre, özellikle belirtilmesi gereken önemli husus; konsolidatörlerin mevcut düzeni korumak için fiziksel güç kullanmada daha istekli olmalarıdır.
    yenilikçiler ve düzen savunucularının arasındaki dengesizlik, yeni üyelerin seçkinlerin arasına serbestçe girişi sağlanarak önlenebilir. büyük ölçüde düzen savunucularından oluşan seçkinlerin, zeki ve başarılı yenilikçileri aralarına kabul etmeleri özel bir önem taşımaktadır. bu politikayı sürdürürken başarısızlığa uğrarlarsa bazı zorluklar hatta devlerimler bile ortaya çıkar. devrimler, toplumun yüksek tabakalarında ya sınıf dolaşımındaki yavaşlamadan ya da başka nedenlerden ileri gelen bir birikim sonucu ortaya çıkar.
    dini-insani duygular yükseldiğinde, seçkinler daha ılımlı, daha insancıl ve kendi güçlerini korumaya daha az eğilimli olurlar.
    bir toplumda insani duyguların yükselişiyle, seçkinler içinde yenilikçilerin üstünlüğü ele geçirmeleri aynı zamana rastlarsa, bu durumun sonuçları kötü olur.
    eskilerin yerine geçmek için çabalayan veya sadece gücünü ve itibarını arttırmak isteyen yeni seçkinler, böyle bir niyetleri olduğunu açıkça kabul etmezler. bütün bu baskının liderliğini üstlenmek yerine, kendi iyilikleri yerine, çoğunluğun iyiliği peşinde koşacaklarını, bunun büyük bir mücadeleye yol açacağını fakat bu mücadelenin sınırlı bir sınıfın hakları için değil; neredeyse bütün vatandaşların hakları için olacağını ilan ederler.
    eski seçkinlerin düşüşü, insani ve fedakarca duyguların yükselişi olarak ortaya çıkar; yeni seçkinlerin yükselişi ise, acizlerin ve zayıfların, nüfuzlu kişilere ve güçlülere karşı üstünlük sağlaması olarak kendini belli eder.
    zafer bir kez kazanıldı mı, yeni seçkinler eski dostlarını ya buyrukları altına alırlar ya da en fazla onlara bazı resmi ayrıcalıklar sunarlar.
    galip gelen seçkin ayrıca, bütün ganimetleri tekeline alma eğilimindedir.
    seçkin, başarısından sonra daha katı ve kendi içine kapalı hale gelir.

    kitabın ikinci bölümü-bazı sosyolojik kurallar
    kısa aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık tarafından yönetilmişlerdir. oysa önemli doğal bir yasa nedeniyle seçkinler sürekli bu halleriyle devam edemez, tükenirler. bu yüzden insanlık tarihi seçkinlerin durmadan devam eden yer değiştirme tarihidir. biri yükselirken diğerinin alçalması gibi…
    gerçeği üç kategori altında sınıflayabiliriz:
    -krizin tırmanış döneminde olduğumuzu ispatlayan yükselen dini duyguların yoğunluğu
    -eski seçkinin düşüşü
    -yeni bir seçkinin yükselişi
    eski seçkinlerin düşüşü, insani ve fedakar duyguların yükselişi olarak gözükür. yeni seçkinin yükselişi ise aciz ve güçsüzün, nüfuzlu ve kuvvetliye karşı haklı çıkması olarak görünür.

    kitabın üçüncü bölümü-dini krizlerin yükseliş dönemi
    almanya’da yurtseverlik, fransa’da milliyetçilik ve abd’de şovenlik en yüksek noktalara kadar tırmanmış ve dini bir şekil almıştır.
    eski dinlerin dirilişi sırasında ve yeni ve güçlü bir dinin yükselişinde kendini gösteren bu büyük fenomenlere ek olarak daha az öneme sahip olan diğer fenomenler dini duyguların insan faaliyetlerini nasıl istila ettiklerini açığa vurur.
    örneğin alkollü içeceklerin tüketiminin insan ırkına zararlı olduğunu savunan dürüst kimseleri ele alalım. bu insanlar sağlık için gerekli ve yeterli olan koşulları sağlamakla yetinmezler. dini coşkuya ulaşmak için bu hijyenik ölçütleri aşarlar. bunda başarılı olurlarsa hıristiyan havarilerinin bir insanın ruhunu kurtardıklarını söylemeleri gibi bir insanı kurtardıklarını iddia ederler.
    bir krizin çıkış döneminde değilsek iç karışıklıklar küçük bir grup insanın ötesinde kimseyi etkilemez ya da sadece küçük bir etki yaratır fakat bir krizin yükseliş döneminde bu insanların faaliyetleri geniş bir alana yayılır ve genel bir hareketlenme başlatır.

    kitabın dördüncü bölümü-eski seçkinin düşüşü
    bir seçkin düşerken eş zamanlı olarak kendini gösteren iki işaretten söz edebiliriz:
    -düşen seçkin daha yumuşak, ılımlı ve kendi gücünü kullanmaya daha az eğilimli olur.
    -diğer yandan açgözlülüğünü ve başkalarının mallarına olan hırsını kaybetmez, mümkün olduğunda gayrimeşru yollardan zimmete geçirme ve ulusal mirası gasp etme eğilimindedir.
    romalı ve ingiliz seçkinler boyun eğmesi gereken yerde boyun eğerek kendi güçlerini devam ettirdiler. öte yandan imtiyazlarını koruma güçleri azalırken bu imtiyazları koruma ve hatta arttırmaya hevesli olan fransız aristokrasisi 18. yüzyılın sonuna doğru şiddetli bir devrimi ateşledi. kısacası sosyal bir sınıfın sahip olduğu güç ile onu savunmak için emrinde olan güç arasında belirgin bir denge olmalıdır. bu güç olmadan egemenlik uzun süremez.
    seçkinler düşüşleri esnasında insani duygular ve merhamet sergilerler fakat bu iyilik bir zayıflık olmamak koşuluyla gerçeğe göre daha aldatıcıdır.

    kitabın beşinci bölümü-yeni seçkinin yükselişi
    yeni seçkinlerin politik liderlerinin neredeyse istisnasız burjuva olmaları ve ahlaki anlamda karakterleri çökmüş olan ama zekaları öyle olmayan eski aristokrasi sınıfların ortaya çıkmaları da dikkat çekicidir.
    pratik bir zeka, yüksek ahlak standartları ve eğitim, sendika liderlerinin başarısını sağlamlaştıran üç ana özelliktir. bunlar tam olarak seçkini geri kalan diğer insanlardan ayıran özellik değil midir? (pareto’nun seçkin kavramından anladığı şey)
    yeni seçkinin ortaya çıkışı dini krizle bağlantılı olarak anımsadığımız olaylarda kendini gösterir.
    şimdi demokrasi ve sosyalizmde daha fazla ilerlemiş ülkelere dönelim: örneğin fransa. çok geçmeden eski ve yeni seçkin arasındaki savaşın şüpheli olmadığını anlayacağız. yeni seçkin, güç ve enerji doludur, eski seçkin ise çözülmüştür. yeni seçkin atılgandır, cesurdur ve sınıf çatışmasını açığa vurur. eskisi çocukça, dayanışmayı metheder. yumrukların karşısında başını eğer ve bu yumruklara aynı şekilde karşılık vermek yerine teşekkür eder.
    basına bakın. yükselen seçkin ortak ve ahlaki çıkarları korumak için gazete sahibi olur. burjuva basını ahlaki çıkarlardan çok kişisel çıkarlara hizmet etmektedir.
    grevlere bakın. işçiler arkadaşlarına güven duyarlar ve diğer bütün arkadaşları işe yeniden kabul edilene kadar kederli bir sefalet ve açlık çekerler. diğer yandan işverenler onlara güven duymaz. grev yapan işçilerin yerine yeni işçiler alırlar. herhangi bir tereddütleri, utanmaları olmadan eski içleri kurban ederler.
    şimdilik yeni seçkin esnek ve her şeye açıktır fakat zaferden sonra, diğerlerinin başına gelen şey onun da başına gelecektir. zaferinden sonra seçkin daha katı ve kendi içine kapalı hale gelir.
    zaferinden sonra yeni aristokrasi yeni proleterlere şekli ayrıcalıklar ve sözde belli imtiyazlar tanıyacaktır. bunlar zayıf, tedbirsiz veya aciz, kabiliyetsizlere göredir ama aslında bu aciz insanlar şimdi taşıdıklarından daha da ağır bir yükü taşımak zorunda kalacaklardır.
    hükümetler müteahhitlerin ve sermayedarların belli bir miktar kazanç sağlamalarına izin verirler ve ekonomik üretim alanında onların entelektüel yeteneklerini ve zenginliklerini kullanmalarından vazgeçmemelerini sağlayarak mümkün olduğunca onlardan faydalanmaktan memnundurlar. böylece onları en uygun usulle tıpkı efendinin köleyi sömürmesi gibi kendi çıkarları doğrultusunda kullanırlar.

    altıncı bölüm-öznel fenomen
    yönetici sınıf, halkı kontrol altında tutmak için eski dini inançları kullanmak istemiştir ancak öyle bir şey olmuştur ki, insanlar bu eski inançlardan kurtulmuş ve yenilerine başvurur hale gelmişlerdir.
    dini duyguların ikincil belirtilerine gelince, insanlar şu an sadece bilimsel düşünceyle hareket ettiklerine inanırlar. bu yüzden böyle durumlarda gerçek fenomenler özen olarak çarpıtılmış bir şekil alır.
    mevcut seçkinler 1850-1870 yılları arasında özgürlüğe, akla ve sağduyuya bel bağlamayı denediler. fakat bu kişiler insanların akılla değil duygularıyla idare edildiklerini keşfettikleri için şimdi yanlışlarını anlamışlardır. bu yüzden mümkün olan tek seçim biraz duygusallık veya dinselliğe başvurmaktır.
    istilacı sosyalist dine ne kadar karşı çıkabilirdi? fransa’daki yüksek sınıfların aralarında tercih edeceği çok fazla seçenekleri yoktu. eski dini şekilleri güçlendirmeye, canlandırmaya çalışıyorlardı. bilhassa katolik olanını… sosyalizm karşıtlığının ifadesi olan büyük nefreti kendileri için avantaja dönüştürmeye çalıştılar, böylece anti-semitizmin yükselişine ivme kazandırdılar ve nihayetinde milliyetçilik kisvesi altında yeni bir dine sahip oldular.
    öznel ve nesnel fenomen arasındaki kopukluk birçok yanılsama yaratır. bu yüzden bu insanlar, tıpkı bazı insanların incil’deki bilimsel hatalara işaret ederek hıristiyanlıkla mücadele etmenin mümkün olduğuna inanmaları gibi, marx’ın teorileriyle mücadele ederek sosyalizmle etkili bir şekilde savaşabileceklerini sanıyorlardı. buna rağmen şu ana kadar hıristiyanlığa ne kadar zarar gelmiştir? hiç. hıristiyanlık her zamankinden daha çok büyümektedir. sosyalistleri yaratan marx’ın kitabı değildir, marx’ın kitabını ünlü yapan sosyalistlerdir. 18. yüzyılın sonuna doğru kuşkuculuğu yaratan voltaire’in çalışmaları değildi, voltaire’in yazılarını ünlendiren kuşkuculuktur.
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
  • "machiavelli'den bu yana, siyasetin doğası zayıflarla güçlülerin mücadelesi şeklinde tasvir edilmiştir. bu sefer bir başka ünlü italyan, iktisatçı ve sosyolog vilfredo pareto, xx. yüzyılın başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. pareto'ya göre insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer değiştirme tarihidir: biri yükselirken diğeri alçalır. kısa aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık tarafından yönetilmişlerdir. pareto seçkin (elite) kelimesini (it. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.

    "seçkinlerin yükselişi ve düşüşü" konulu, yüzyılın sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden sosyolojiye dev bir adım atar. bu kitap pareto'nun siyaset sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir. pareto ileride bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.

    seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları yöntemler birbirini anımsatır. tüm seçkinler benzer davranış kalıplarını sergilerler. ve tarih birçok kez tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir."

    şeklinde bir kitap tanıtımı olan eserdir.
  • (bkz: seçkinlerin dolaşımı)

    önsözünde vilfredo pareto'nun "[...] kendini, tarihi bir tiyatro oyununda diğer seyirciler bazı jestlerle, ahlaki konuşmalarla ve oyuncuların geliş gidişleriyle hâlâ yanlış yönlendirilirken, hikayenin ana konusunu önceden keşfetmiş, derin bir bilgiye sahip bir seyirci olarak düşün[düğü]" ve "o bilgisinin derinliğiyle övünürken bunu saklamak için bir neden bulama[dığı]"; bu kendinden eminliğinin de kendini beğenmişlik derecesine varmasının okurları rahatsız ettiğinden bahseden hans l. zetterberg'i muazzam tespiti için kutlamama sebep olan kitap.

    gerçi beyefendi beni katiyen rahatsız etmedi, bilakis güldürdü. *

    (bkz: elit)
    (bkz: sosyalizm)
    (bkz: fenomen)
    (bkz: asketizm)
    (bkz: dreyfus olayı)
    (bkz: pierre waldeck-rousseau)

    pareto'ya göre "sosyalizm [...] neredeyse yalnızca burjuvanın uğraşları ve çabaları sonucu güçlenmiştir." ve "kaçınılmaz bir şekilde felaketlerine yol açacak bir şeyi başarmayı akıllarına koyduklarını" belirttiği burjuvalar için şunu der: "[...] gayretlerinin kesin bir şekilde nerede son bulması gerektiğinden tamamıyla haberdar olsalardı kahraman veya şehit olurlardı fakat kendi felaketleri peşinde koştukları için onlar sadece budaladırlar."

    ayrıca der ki:
    "her yerde kazançlı işlerden kâr sağlayan işçiler belli bir zanaatı öğrenmeye imkan tanıyan mesleklerin sayısını şiddetle sınırlayarak, geri kalan nüfusu bu mesleklerin dışında tutmayı denerler. cam üfleyicileri, matbaacılar ve diğer benzer mesleklerin çalışanları kapalı kastlar oluştururlar. birçok grev, örgütlü emeğin, örgütlü olmayan çalışanları dışarıda bırakması gerçeğinden doğmaktadır. kısacası daha üst sınıflar yeni seçkine şekil verirken, biçimsiz özün nasıl ayrılıp katmanlaştığını gözlemleyebiliriz."

    merve zeynep doğan çevirisinin birtakım hatalar ve eksiklikler dışında (özellikle italyanca ve latince alıntılar) düzgün bir çeviri olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.*
hesabın var mı? giriş yap