• 1917 tarihli 25 dakikalık film, american dream'in karakterimizi neden the tramp haline soktuğuna delalet. chaplin'in 1918 rönesansının berisinde. edna purviance allahın emri.
  • charlie chaplin'in en büyük başarılarından biri. chaplin bu hikayede bir grup göçmeni aynı gemide buluşturmakla kalmıyor; mizahı, romantizmi, gerilimi ve sosyal eleştiriyi de aynı potada ustalıkla eritiyor. üstelik tüm bunları 25 dakikaya sığdırıyor. bundan yalnızca 3 yıl öncesine kadar chaplin'in film yapımı alanında yeni yetme bir çırak olduğunu düşündüğünüzde, 1917'ye kadar ne kadar uzun bir yol kat ettiğini anlıyorsunuz.
  • nino rota'nın zaferi. the godfather üçlemesinin meşhur temalarına göre daha az bilinen ama melodide ve derinlikte hiç de geri kalmayan fonlarından. şaheser.
  • 66. cannes film festivali'nde palme d'or için yarışacak olan yeni james gray filmi.
  • marion cotillard'ın, 1920’lerde abd’ye göç eden ve bütün amacı kız kardeşini tutulduğu karantinadan kurtarmak olan bir polonya göçmeni olan ewa cybulski karakterini canlandırdığı 2013 yılı yapımı film.
  • ilk fragmanı düşen marion cotillard, joaquin phoenix, jeremy renner filmi.

    http://www.youtube.com/watch?v=zayh0g1n-nu
  • allahim ne bayik film ne bayik film. marillon cotillard icin bile tahammul edemedim.
  • 2013 yapımı marion cotillard, joaquin phoenix ve american hustle'dan hatırladığımız vali jeremy renner'li kadrosuna rağmen olmamış film. kötü kere kötü. oyuncu kadrosunu görüp izlediğim fakat hayal kırıklığına uğradığım film.

    --- spoiler ---

    film için gizem ve gerilim içerdiği söylense de maalesef film bu iki ögeyi barındırmıyor. net bir drama filmi. onu da izleyiciye yeterince hissettiremiyor. cotillard, olmaması gerektiği kadar donuk. bazı sahnelerde robot gibi. bu donukluğun bir sebebi, ilk kez ingilizce konuştuğu bir filmde başrol oynaması olabilir; ama bence asıl sebebi, yönetmenin cotillard'ı vurgulamak için az tepkili, yavaş konuşan ve durağan bir karaktere büründürmesi. joaquin phoenix, diğer oyunculardan bir adım önde. zaten üç kişinin ağırlığını taşıdığı filmde, kısır senaryo da devreye girince, onun göreceli iyi performansı filmi bir yerlere taşımaya yetmiyor.

    film, 1920 new york'unda geçiyor. genel olarak sahneler gerçeklikten uzak. dekor olduğunu bağıra bağıra söylüyor. fakat kıyafetler, filmin puslu havası ve seçilen renkler oldukça iyi. genel olarak kahverengi tonları hakim olan karanlık bir film. cotillard'ın yüzünün temizliği, doğal güzelliği ve beyazlığı bazı sahnelerde iyi vurgulanmış ve filme hakim olan renklerle iyi tezat oluşturmuş.

    konuya geçmeden önce; filmin yönetmeniyle ilgili birkaç bilgi vermek iyi olabilir. yönetmen james gray, muhtemelen bir new york aşığı. daha önce çektiği tüm uzun metrajlı filmler, we own the night, two lovers, the yards ve little odessa new york'ta geçiyor. aynı şekilde bu film de new york'ta geçiyor. aynı zamanda, joaquin phoenix'i little odessa hariç tüm filmlerinde kullanmış. yönetmen bu filmi sadece cotillard ve phoenix için yaptığını ve ikisi birden kabul etmeseydi, filmi yapmayacağını söylüyor.

    konuya gelecek olursak; 1920 yılında avrupa'daki savaşta babası ve annesi öldürülmüş polonyalı ewa (cotillard), kardeşi magda ile new york'taki teyzesinin yanına gelmek için ellis adası'ndaki göçmenlik binasına gelirler. burada kardeşine tüberküloz teşhisi konur ve kardeşini alıkoyarlar. halasının adresinin yanlış olduğu söylenen ewa'yı da sınır dışı etmek için ayırırlar. buradaki polislerle arası iyi olan bruno (phoenix), ewa'nın ingilizce biliyor olmasının ve güzelliğinin kendi işi için uygun olacağını değerlendirip polislere rüşvet vererek ewa'yı kurtarır ve evine götürür. bruno, ewa'nın kardeşini karantinadan çıkarabileceğini fakat bunun için çok para gerektiğini söyler. umutsuz ve tek başına kalan ewa, bruno'dan iş isteğinde bulunur. ilk başlarda bruno'nun ne iş yaptığını anlamakta zorlanan ewa, bruno'nun kadınları gece kulübünde pazarlayan biri olduğunu görür, bu durumu kabullenemese de kimsesiz ve parasız olduğu için gece kulübünde çıkmaya ve erkeklere hizmet etmeye razı olur. bu arada, ewa, teyzesini bulur ve yardım ister. fakat eniştesi, oturma izni bulunmayan ewa'nın itibarını zedeleyeceğini düşünüp polislere haber verir ve ewa'yı evinden uzaklaştırır. polis, ewa'nın sınır dışı edilmesi için, onu tekrar ellis adası'na götürür fakat yılbaşı olması sebebiyle, sınır dışı işlemleri ertesi güne kalır. adadaki yılbaşı gösterisinde, bruno'nun kuzeni sihirbaz orlando (renner) ile tanışır. orlando, ilk kez burada ewa'dan etkilenir.

    bruno, ewa'nın sınır dışı edileceğini öğrenip, ewa'nın yanına gelir ve onu oradan ikinci kez çıkarır. nefret ve minnet duygularını aynı anda yaşayan ewa, orlando'nun bruno'nun kuzeni olduğunu ve aralarının pek iyi olmadığını öğrenir. orlando, bruno istemese de aynı gece kulübünde sihirbazlık gösterilerine başlar, fakat aralarındaki gerilim ewa'nın devreye girmesiyle tırmanır ve bir gece, ewa yüzünden gösteride kavga ederler ve ikisi de gece kulübünden kovulur. işsiz kalan orlando, ewa'yı da yanına alıp kaliforniya'ya gitmek istediğini ve ona aşık olduğunu açıkça ewa'ya söyler. kardeşini kuratarmak ewa için herşeyden önemli olduğu için ne kadar çok istese de teklifi geri çevirir, ve orlando tek başına gider.

    orlando, belli bir süre sonra tekrar ewa'nın yanına gelir. artık dayanamadığını ve ewa'yı ne pahasına olursa olsun bu hayattan kurtarmak ve beraberinde götürmek istediğini söyler. bu sırada, bruno gelir ve aralarındaki kavga sonucu orlando'yu bıçaklayarak öldürür. bruno, telaşla, orlando'nun cesedini yakar ve bu olayın ewa ile arasında bir sır olarak kalmasını ister. fakat hesap etmediği bir şey vardır. bu olayı, ewa'yı çekemeyen bruno'nun kızlarından biri görmüştür. bu kız, bruno'yu sevmekte ve bruno'nun ewa'ya yakınlaşmasından dolayı ewa'yı kıskanmaktadır. polise, orlando'yu ewa'nın öldürdüğü söyler. polis, ewa'yı hapse atmak için ewa'yı kovalamaya başlar. bruno da ewa'yla beraber bu kovalamacada polisten kaçmaktadır. polis, bu kovalamacada bruno'yu yakalar ve cebindeki tüm parasını alarak ewa'yı teslim etmezse bu paraları geri alamayacağını söyler. bu para, ewa'nın kardeşini kurtarmak için kullanacağı paradır. ewa, bir yandan yakalanacağı için endişe duymakta, bir yandan kardeşini kurtaramayacağı için üzülmektedir. bruno, her ne kadar parayı polislerden geri almak istese de ewa'nın bu haline üzülür ve kardeşini geri almak için ewa'ya yardım edeceğini söyler. ewa son bir çare teyzesinin yanına gider, ondan kardeşi magda'yı kurtarmak için para talebinde bulunur. teyzesi ewa'nın durumuna acır ve ewa'ya istediği parayı verir.

    bruno, ewa'nın teyzesinden aldığı parayla, ellis adası'ndaki polislere rüşvet vererek, ewa'yla birlikte adaya gider. burada, ewa'ya kardeşiyle beraber kaliforniya'ya gitmeleri için bilet verir. polisler, ewa'nın kardeşini çıkarırlar. ewa ve magda buluşurlar ve ikisi beraber kaliforniya'ya yol alırken; bruno, biraz da hüzünle, evine döner.

    --- spoiler ---

    şu anki imdb puanı 6.7. oylayan sayısı arttıkça 6.0'lara gerileyeceğini düşünüyorum. bence, filmin puanı 5 olmalı.
  • 4. uluslararası suç ve ceza film festivali kapsamında gösterime girecek olan 2013 yapımı james gray filmi.

    --- alıntı ---

    göçmen, 2013 yılında new york film festivali’nde en iyi film, münih film festivali’nde en iyi yabancı film ödül adaylıklarını ve 2014 yılında newport beach film festivali’nde onur ödülünü kazanmıştır. 2013 ve 2014 yılında ıcs (international cinephile society) tarafından çeşitli ödüller verilen filmin aynı zamanda bir çok festivalde adaylıkları bulunmaktadır.

    film, 1921 yılında daha iyi bir yaşam beklentisi ile ülkesi polonya’daki savaştan kaçan ewa’nın (marion cotillard) kardeşi ile birlikte göçmen olarak ulaştığı new york ellis adası’nda başlayan öyküsünü anlatmaktadır. ciğerlerinden hasta olan kardeşinin karantinaya alınması ile yalnız kalan ewa, yardımcı olacakları için sığınma hakkı alacağına inandığı teyzesinin gelmemesi üzerine geri gönderilme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. ellis adası’nda kendisine yardım eli uzatan ve ülkeye kabulünü sağlayan bruno (joaquin phoenix) ile birlikte başlayan zor göçmen yaşantısı, bruno ve kuzeni emil ile (jeremy renner) olan karmaşık ve dengesiz ilişkisi ile çok daha zor hale gelir.

    (bkz: http://www.icapff.com/filmdetay.php?id=318)

    --- alıntı ---
  • film bana kalırsa bahsedildiği kadar kötü ve sıkıcı değil. çok daha sıkıcı filmler de gördüm. evet, sıkıcı ama bir parça. filmle ilgili en temel sıkıntı şu: marion cotillard'ın oynadığı göçmen kız ewa karakteri yeteri kadar derinleştirilemediği ve cotillard da bu karakteri kotaramadığı için ewa'yla duygusal bağ kurma noktasında problem yaşıyoruz. halbuki yönetmen james gray izleyicinin kendisini ewa'yla özdeşleştirip 1920'lerin new york'unda bir göçmenmiş hissiyatı edinmesini amaçlamış, ancak çok başarılı olamamış. zira dönem filmi dediğimiz şeyin gereklerinden biri de dönemin iyi yansıtılmasıdır. ben birkaç ayrıntı dışında dönemle ve o dönemin new york şehriyle ilgili çok fazla fikir sahibi olamadım.

    dediğim gibi, çok kötü diyemem bu filme ama yönetmeninin amaçladığı kadar iyi de değil. oyuncular isimlerine rağmen başarılı değiller. belki joaquin phoenix biraz başarılı denebilir ama onun da abarttığı çok noktalar vardı.
hesabın var mı? giriş yap