296 entry daha
  • --- üçlemenin fragmanlarla tümü ---

    wayne'den batman'e, çatıdan the dark knight'a
    nolan batman serisini aldığında, 2 filmde de batman'in en önemli özelliğinin üstüne gitti. aslında özel güçleri olmayan bir insandı batman. ışınlar çıkarmayan, etten kemikten olan biri. gerçi nolan'dan öncede bunu zorunlu olarak şu ana kadarki tüm yönetmenler denedi diyebiliriz. ama o duyguyu verebildiler mi bence hayır. nolan bunu yaparken tüm öğeleri birlikte kullandı ve hikayenin altını mükemmel doldurdu.

    ilk filmde o kostümü giyene kadar bay wayne’nin yediği dayaklarını, korkularını, intikam duygusuyla yüzleşmesini izletti bize. hatta gordon ile ilk görüşmesinde çatıdan ilk atlamasının ne kadar beceriksizce olduğunu bile izledik.
    2. filmde artık kostümlü bir kahramana dönüştüğü halde, ailesi gibi, sevdiği kadının da ölümüne engel olamayan, travmalarına yenilerini ekleyen, üzülen, demoralize olan, gotham sırtını döndüğünde duyguları incinen biriydi batman. bunlar olurken bir süperkahraman gibi davranmadı. ya da zaten süper güçlere sahip olmadığı için davranamadı. ve böylece 2. filmde batman halk tarafından kara şovalyeye dönüşmüş oldu. bu dönüşüm hiçbir kimyasal reaksiyon ile meteorla, böcek ısırığı ile falan kazanılmadı. sadece gotham halkının bakış açısı ile oldu. tıpkı gerçek hayatta bizim kahramanlarımıza olanlar gibi.
    3. filmin ilk fragmanında da yine dimdik ayakta, rakibini yok etmek için ışınlar kullanan bir süperkahraman yerine, bane karşısında nefes nefese kalmış bir kara şovalye görüyoruz. yine çözüm için dostları ile aforizmalar eşliğinde sohbetler eden bir insan olarak.

    karanlık gezegen gotham'dan, aydınlık amerika'nın aydınlık şehri gotham city'e
    gotham, wayne/batman'in hikayesinin en önemli unsurudur aslında. nolan’ın en büyük başarılarından biri de bunu fark ederek onun da hikayesini batman ile paralel olarak anlatması bence. bu zamana kadar yapılan tüm batman filmlerinde ele alınan gotham hiçbir zaman güneş doğmayan yalnız bir gezegen iken, nolan ile bu değişti. ve her filminde batman ile daha evrildi, biraz daha aydınlandı. biraz daha sokaklarına indik. günlük yaşamı, hatta okul otobüslerini, bankalarını gördük. kısacası gotham şehrinin gündüzüne de tanıklık ettik.

    üçlemenin son fragmanına bakarsak nolan buna yine devam ediyor.
    gotham artık o karanlık yalnız gezegen algımızdan çok uzakta. tam bir amerika birleşik devletleri şehirlerinden. fragmanın başlangıcına dikkat edin. amerikalıların her zaman gurur duydukları, haz aldıkları ulusal marşları ile ve o marşın söylendiği yine o çok övündükleri amerikan futbolu müsabakası ile başlıyor. ve kötülük onları kendilerini en güvenli zannettikleri, en keyifli oldukları zamanda hines ward'ın touchdown’ında vuruyor.

    aslında ilk filmden beri kimsenin derdi batman de değildi. gotham şehri idi. hatta batman'in, gordon'un, rachel'in, harvey'in derdi de aynıydı. gotham city
    ilk filmde kendine göre gotham şehrinin artık bir pislik yuvası olduğunu ve bu gibi yozlaşmalar olan tüm dünya şehirlerine * farklı zamanlarda müdahaleler ettiklerini söyleyen bir ra's al ghul vardı.
    2. filmde de kara şovalyenin ölmesini isteyen bir joker yoktu. gotham’ın ruhunu isteyen bir joker vardı. fragmanda bane de işine yine gotham’ın ruhu ile başlıyor ve öyle de devam ediyor gözüküyor.
    when gotham is ashes, you have my permisson to die*

    kötüler-villain insanları
    nolan bu filmde de mümkün olduğunca fazla batman karakterini bizle tanıştıracak gibi gözüküyor. allah’tan kendisi joel schumacher’in yaptığını yapacak ve bunu yüzüne gözüne bulaştıracak biri değil.
    ilk filmde bence ra's al ghul ile sadece tanıştık. bence tüm film neredeyse ana kötü karakter wayne’nin çocukluk travmaları yani kendisiydi. 2. filmde de aslında bana göre yine böyle gitti. joker ve batman aslında harvey dent’in yüzü misaliydiler. aynı kişinin kişilik bölünmeleri gibi. unbreakable'da m night shyamalan'ın dillendirdiği gibi "bir kırılmaz kemiklere sahip süper bir adam varsa mutlaka bir de kemikleri kırılgan kötü biri vardır. ve birbirlerini tamamlarlar." peki bu filmde niye bane? bir sürü kötü karakter varken? ilk aklıma gelen bane’nin batman’e ettikleri ve sonrasında da zekası.
    ayrıca yeni bir joker performansı ile karşı karşıya kalacağız gibi.
    tom hardy muhtemelen yüzünde maske ile bile mimikler gözükmeden de bir karakter nasıl izleyiciye aktarılır konulu dersi itina ile verecek gibi.

    çok çok önemli birini atlamışım.
    alfred pennyworth; batman filmlerinde gotham dışında derdi olan tek karakter sanırım bu adam. zira tek derdi bruce idi. batman de değil.
    bu karakter de nolan ile kaçınılmaz bir evrime girdi. michael gough'un canlandırdığı alfred de batman gibi yenilmez ve cool tavırlı biri idi. michael caine'nin ki çok daha kanlı canlı. misal fragmanda da bunu dile getiriyor. "onlara seni koruyacağıma dair yemin ettim ama başaramadım" diyor. dediğim gibi nolan karakterleri o kadar iyi anlattı ve onları bize, insan olmaya o kadar yaklaştırdı ki yaptığı batman serisi bir efsaneye dönüştü.

    bu kadar laftan sonra molossusların kanat sesleri hans zimmer sayesinde yine sinemalarımızı doldurduğunda, bu bıdı bıdılarımız kesilecek ve sukunet içinde inşallah efsanenin keyfini çıkartacağız.

    bonus: nolan her filmde wayne’nin verdiği partiyi kötü adamlarca baskına uğrattı, şehirdeki mahkumları saldı. bu filmde de bunları göreceğimiz bence kesin
    gibi.
    edit : sadece fragmandan yola çıkarak yazdıydım. hiç fena olmamış bence.
    --- üçlemenin fragmanlarla tümü ---
1438 entry daha
hesabın var mı? giriş yap