• (bkz: thebroken)
  • başrolünde terminator: the sarah connor chronicles dizisinin güzel annesi lena headey'in oynadığı korku/gerilim filmi.
    trailer buradan izlenebilir;
    http://www.traileraddict.com/…er/the-broken/trailer
  • yonetmenligini cashback'le tanidigimiz sean ellis'in yaptigi film.. ingiliz elinin degdigi anlasiliyor. her ne kadar film mirrors ve invasion of the body snatchers'i hatirlatsa da. korku turune yarasir bir film olmus.
  • çekirdek fikir itibariyle güzel ama sanki işlenememiş bir film. çalan telefonlarla, arkadan zorlanan kapılarla vs. izleyicisini germeye çalışıyor ki maalesef buna imdb'deki sinema budalası ergenler gibi "vaav hitchcock ve kubrick ve hatta lynch bir araya gelip bir film yapmış sandım öylesine bir atmosfer" diyecek değilim. film lynch'i ya da hitchcock'u yalnızca durağanlığı ve seyrek diyaloglarıyla andırabilir ki bunu da tercih meselesi bir tarzdan çok "normalde 15 dakikada anlatılacak bir konuyu bir buçuk saate yayma çabası" olarak gördüm. film bu açıdan hayli sıkıcı ve tatminsiz..

    --- çok çok ağır spoiler ---
    konuyu açacak olursak aslında hiç öyle görüldüğü gibi karmaşık falan da değil. bir baba, oğlu, kızı, müstakbel gelini ve müstakbel damadı akşam yemeği yerken durduk yere salonun aynası kırılır ve masadakilerin başına tuhaf olaylar gelir. gerçeklik ve zaman olgusunda bir kırılma yaşanır her biri çok kısa zaman farklarında hareket eden kendi double' larını (ya da duplicate'lerini) üretir. double'lar haliyle ruhsuz, robotik, fizik kuralları gereği bir cisim aynı yerde ve aynı zamanda iki adet bulunmayacağı için origin'lerini istem dışı yok ediyorlar. aslen tüm konu bundan ibaret. dolayısıyla lynch'in öyküleri ve kurgularıyla kıyaslamak biraz saçma olur. son olarak filmin geçtiği zamanla ilgili büyük sıkıntılar var. yemek masasında çiftler dijital fotoğraf makinesiyle birbirlerinin resmini çekiyorlar. tıp günümüzün tıbbı. binalar günümüze ait. ama filmde cep telefonu kullanan yok, sabit telefonlar otuz yıllık. siyah beyaz fotoğraflar ve eski arabalar falan var. anlayan bana da açıklarsa güzel olur. gerçi bir gün sonra unutucam filmi ama olsun. ya herşeyi geçtim kendimi metroda bir gün önce giydiğim kıyafetlerle gördüğüm ve kalakaldığım birkaç ay önceki rüyama benziyor. adi hollywood rüyamı çalmışsın.. bunu da yaptın sonunda.
    --- çok çok ağır spoiler ---
  • twistini anlamanin cok zor olmadigi after dark horrorfest* filmi; ozellikle son yarim saatinde anlamamak mumkun degil sonunu.
    88 dakikalik filmi doldurmakta da bayagi zorlanilmis gibi duruyor; fazla sakin, sessiz ve uzun cekimler mevcut zira filmde. utu yapayim, dikis dikeyim, olmadi camasir dureyim, cocuk pispislayayim, bir yandan da kafami dogrultur dogrultur film izleyeyim diyorsaniz izlenebilir bu ozelligi sayesinde. "ev isi bundle'i" olarak onerilebilir yani; onun disinda gerilim filmi olarak herhangi bir orjinalligi yok, izlenmemesi kayip degil.
    imdb linki icin; http://www.imdb.com/title/tt0906734/
  • gina adlı hatun arabasıyla gitmekte iken kendisinin tıpkısının aynısı bir kadın görür. onu takip edip evine gittiğinde babasıyla çekilmiş bir fotoğrafını bulur. bu şok ile evine dönerken yolda bir kaza geçirir. ve tabiki olaylar gelişir.

    konu olarak iyi bir film. özellikle ilk yarım saatte gerilim iyi hoş kıvamda amma sonlara doğru, birazda olayı çakozladığınızdan olsa gerek film biraz yavan gelmeye başlıyor. daha güçlü bir son ile çok daha iyi olabilecek bir film. yine de iyi sahneler yok değil.. geriyorda tırstırıyorda var bişeyler var..
  • güzel bir fikrin harcandığı film. filmin çıkış konusu ilginç olmasına rağmen aynı iyimserliğim filmi izledikçe kayboldu. filmin süresini doldurmak için çekilmiş uzun ve gereksiz sahneler, asıl anlatılması gerekeni aceleye getiren bir yönetmen ve saçmasapan bir final. 8 films to die for mottosuyla merak uyandıran after dark horrorfest'in aslında tırt bir organizasyon olduğunu kanıtlamaktan başka bir amacı yok bu filmelerin.
    neyse festivali bir kenara koyup filme dönersek başroldeki lena headey başarılı bir performans ortaya koymuş. soğuk ve karizmatik güzelliğinin rolüne cuk oturması ve kendisinin de mimiklerini minimum kullanması kafası karışık olayları çözmeye çalışan gina'yı daha rahat benimsememizi sağlıyor. sean ellis senaryo konusunda zayıf kalmasına rağmen çekim ve görsellik olarak beğenimi kazandı. bazı sahnelerdeki çekim planları takdire şayandı.

    --- spoiler ---

    geldik filmi izleyenleri ilgilendiren kısma yani filmin konusuna: şimdi elimizde orijinal ve güzel bir fikir var. ya da ben mirrors ve esin kaynağı japon filmini izlemediğimden öyle geldi. aynalarda saklı ikizlerimizin bir kaza sonrası yavaş yavaş ortaya çıkması ve orijinallerinin yerini almaları güzel bir konu. ama gel gör ki okullarda "güzel bir fikir nasıl heba edilir" dersinde örnek konu olabilecek başarısızlıkta bir filmi çekmek de büyük bir başarı.

    filmin ilk yarım saatinde nerdeyse hiçbir şey olmuyor. boşu boşuna insanların günlük hayatlarını izliyoruz. bu da seyirci üzerinde büyük bir sıkıntı yaratıyor. sonra malum kaza oluyor ve gina evine dönüyor. banyodaki sızıntının üzerine tavan arasına çıkıyor ve sevgilisi stefan yırtık dondan fırlar gibi "ceeee" diyince anında kararını veriyor: bu benim sevgilim değil. senaryoyu yazanları gerçekten alkışlıyorum. ilk yarım saat mal mal bize sıradan şeyleri izlet, gina'nın sevgilisinin gerçekten o olmadığı şüphesini 5 dakikada anlat. olay bu kadar zor değil ki; 3-5 şüphelendirecek ve tırstıracak sahne koyulsaydı film daha heyecanlı ve gerici olabilirdi. klişedir, o gece seviştir çiftimizi, adam bir anda kendini kaybetsin, hatunun üzerinde deli danalar gibi tepinsin, kadın noluyo sana desin. bu sahneyi bile rüyaya yerleştirerek harcamışsınız, size ne diyim bilemedim. yani inceden ve alttan bu gerilimi verseler film daha güzel olabilirdi.

    ilk yarım saati boşa harcanmış, sonrasında anlatmak istediğini aceleye getirerek anlatan ve sonunda mal gibi kalan bir film. finalde gina'nın gözlerine baktıktan sonra topukları götüne değe değe kaçan daniel'e ise ne diyim bilemedim. bir de keşke aynalardan gerçek insanları görme sahneleri çeşitlendirilseydi. gerçekten güzel açılar yakalanmıştı, o konuda hakkını vereyim yönetmenin.

    --- spoiler ---
  • geçen yıl 3.sü düzenlenen after dark korku filmleri festivalinin en ilgi çekici yapımlarından biri..londra'da geçen gizemli bir alacakaranlık hikayesi.

    enteresan bir öykü, başarılı kamera çekimleri (ağır çekimleri müthiş) ve merak uyandırıcı senaryosu ile gerçekten de güzel bir gerilim filmi "the broken".."sessizlik insanı gerer" lafı ile hareket etmişler anlaşılan..çoğu sahnelerde müzik ve ses efektine pek başvurmamışlar..yönetmen filmin öyküsüne çok güveniyor haklı olarak..geçtiğimiz yıllarda izlediğimiz benzeri olan the mirrors a kesinlikle fark atar..kaçırmayın.

    notum 9/10
  • --- spoiler ---

    gina mcvey bir klinikte calismaktadir. bir gün babasina ailenin diger uyleriyle birlikte süpriz dogum günü partisi yaparlar. babasi john mcvey, erkek kardesi daniel mcvey, erkek kardesinin kiz arkadasi kate coleman ve kendi erkek arkadasi stefan chambers’in katildiklari kücük bir partidir bu.

    dogum günü yemegi esnasinda gina erkek kardesi ve kiz arkadasinin fotografini ceker ve fotografta danil’in cok cirkin ciktigini soyler. bu sirada yemek yedikleri odadaki duvar aynasi nedensiz bir sekilde parcalanir ve yere düser. gina evden ayrildiktan sonra bir aynanin daha parcalandigini ve bir kisnin ayna kiriklarinin üstünden gecip giden ayaklari görürüz. aynanin kirilmasi baska bir gina’nin gercek dunyaya dahil olmasi anlamina gelir. o zamana kadar aynada yasayan gina gercek dunyaya dahil olmustur. bu diger aile üyelerinin de basina gelecek ve hepsinin aynadaki karsiliklari aynanin kirilmasi sonrasi gercek dünyaya dahil olacaktir.

    bu durum kate’in aynaya baktigi sahnede daha nettir. kamera aynanin arkasini gosterdiginde kate’nin kendisine degil de kendisine cok benzer baska birisine baktigini görürüz. ayna kisiye kendisini gosteren bir mekanizma degil, kendisine tipa tip benzeyen baska birini gosteren kisinin kendisinden bagimsiz bir görüntüdür. filmde olanlar da aynanin icinde yasayan bu bagimsiz kisiligin gerkcek dunyaya dahil olmasidir. fakat aynadaki kisilik gercek yasama dahil oldugumda gercek dünyadaki karsiligini ortadan kaldirir.

    daniel mcvey’in cizdigi fotograflarda da bir gariplik vardir. kate eve geldiginde duvarda görülen resim baba john’a benzemektedir. kate, daniel’ aradiginda cizdigi resim kendisine benzemektedir. telefonu duymasina ragmen cevap vermez. aynalardaki kisiliklerin neden gercek dünyaya dahil olduklarina dair film bir cevap vermez. fakat bu resimlerle yasananlar arasinda bir baglanti var gibi duruyor.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    bir mantık hatası var sanki. gina'nın aslı, sureti tarafından kazadan önce öldürülüyor. çünkü kazayı yapan sureti, kafa karışıklığı da bu yüzden. ancak kazadan sonra gina'nın aslı ve sureti etrafta birlikte dolaşıyormuş gibi kaşı üstündeki dikiş izi bazen solda bazen sağda gözüküyor.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap