aynı isimde "the witcher" başlığı da var
  • netflix'ten dizisi çıkacak diyolla. umarım haber doğrudur ve sıçıp batırmazlar.
  • netflix tarafından yapılacak dizisinin yaratıcı kadrosunda kitabının yazarı andrzej sapkowski bulunmaktamış. bu adam ki telif hakkı anlaşmasını doğru dürüst yapmadı diye oyunun başarısından beş kuruş alamayan ve bu yüzdende çok acayip bir kuyruk acısı bulunan bir adam. o yüzden dizinin oyundan mümkün olduğu kadar uzaklaşması için elinden geleni yapacaktır. hiç hayırlı bir durum değil.
  • nexflix'in dizisini yapacağı haberini paylaşmayanı gezegenden ihraç ettikleri edebiyat eseri ve bilgisayar oyunu.
  • mağaradan bildiriyorum netflix dizisi çıkacağını bugün öğrendim. üstelik geralt rolü için mads mikkelsen adı geçiyor. allahım uzun zamandır bu kadar güzel bir haber almamıştım. en sevdiğim hikayenin (kitap ve oyun) dizisi çıkıyor ve muhtemelen başrolü en sevdiğim aktör oynayacak. *

    edit: heyecandan hızlıca yazıp geçmişim. eğer düzgün bir iş çıkarırlarsa game of thrones un bitmesiyle önümüzdeki yılların yeni game of thrones'u olabilir. kadroda serinin yazarı da var. üstelik game of thrones'un aksine seri yarım kalmış bir durumda falan da değil hatta diziye uyarlanabilecek onlarca hikaye yani belki de 10 sezonluk materyal var. senaryo ve evren olarak da grrm'in kitaplarından aşağı kalır bir yanı da yok. dizi çıktığında bu başlık çok değerlenecek, at fava bekle.
  • yerli uyarlamasını çekerseler geralt için erdal beşikçioğlu'nu öneriyorum.
  • netflix keşke bunu witcher 3 sinematikleri kalitesinde bir animasyon serisi olarak yapsa.
  • sapkowski amca ne derse desin, witcher'ın küresel bir popüler kültür öğesine dönüşmesinin ilk kıvılcımı, cd projekt'in ilk rol yapma denemesi, aslında başlığın da refere ettiği "the witcher" oyunudur. tabii ki başlık bundan sonra diziye, filme, şu sıra türkçeye çevrilen kitaplara da ev sahipliği yapacak gibi gözüküyor.

    kendisi için yeni bir sistem topladığım serinin üçüncü oyununu da bitirdikten sonra, oyunun tadı öyle bir damağımda kaldı ki, bir yandan türkçeye çevrilen ikinci kitap olan kader kılıcı'nı okurken bir yandan da hızımı alamayıp, hikayenin derinliklerine girmek maksadıyla ilk oyunu tekrar kurdum ve başladım oynamaya.

    the witcher 2 assassins of kings incelemesi için (bkz: #121395375)

    öcelikle spoyler şeyşilerinin dışında spoiler vermemeye azami önem göstersem de yazının içine asgari düzeyde karışmış olabilir, şimdiden uyarıyorum. oyunun eksilerinden biraz bahsedelim çünkü entrynin geri kalanı bir incelemeden ziyade methiye düzme şeklinde devam edecek.

    ilk seferinde de ikinci oynayışımda da oyunun enhanced edition versiyonunu oynamama rağmen, belli ki yapım aşamasında bir şeyler ters gitmiş ve oyundan atma sorununa bir çare bulamamışlar. oyunu bitirmek üzereyim ve en az on sefer çok kritik anlarda masa üstü resmime bakarken buldum kendimi. elbette bir parmağımı da devamlı quick save tuşuna basmak için programlamadığım için bazen 20 dk'lık oynanışın çöpe gittiği oldu. parmak hep f5'de olacak gençler. eller çalışacak.

    bioware'in aurora motorunu pek de istedikleri gibi kullanamamalarının sonucu olarak kamera açıları falan sapıtabiliyor. esas oğlan geralt istediğiniz yere gitmiyor, yerdeki altını alıcam diye etrafında üç tur atıyor, zaten altın anyada gözüküyor ama konyada çıkıyor falan. common folk tasarımları birbirine benzer. aynı tasarımı kopyalayıp bir çok karakter için kullanmayı seçmişler ancak bu serinin diğer oyunları için de geçerli ve bence büyük bir sorun değil. ana karakter tasarımlarına özenilmiş ancak harika değiller. donuk bakan, mimiksiz suratlar için yapılan eleştiriler doğru ama önemsiz. neden önemsiz olduğunu entrynin sonunda göreceksiniz. yalnız oynunun en önemli yardımcı karakteri triss merigold için tasarlanmış elbise totoma benzemiş. ayrıca bir mühendis olarak belirtiyorum, o elbise öyle durmaz abi, düşer.

    ya enhanced edition olduğu için ya da pc yeni olduğu için yükleme ekranları uzun değil ama akıcılık yok. araya siyah ekran giriyor, alttaki kırmızı bar kesik kesik doluyor. oyundan atma sorunu da olduğu için oyun yükleme yaparken diken üstünde bekliyorsunuz.

    oyun mekaniklerine baktığımızda yine belli sıkıntılar göze çarpıyor. oyunu ikinci kez oynadığımdan en zor seviyede başladım. buna rağmen simya ve büyüler olmazsa olmaz değil. sadece vitality'e (aka. can) etki eden iksirler kaçınılmaz oluyor bir de gece görüş iksiri her zorluk seviyesinde crypt'lere girdiğinizde elzem. kılıç yağlarını yine asgari düzeyde kullandım, bomba yapabilme özelliğimi ise açmadım bile. ayrıca yaratıklar için olan gümüş kılıç ile insan ve insan olmayanlar için olan çelik kılıç arasında geçiş yaparken geralt adeta sigara molası verdiği için bu arada adamlar ağzınınızın ortasına sıçabiliyor. dövüş sistemi iyi niyetle hazırlanmış ancak vaad edildiği gibi devrimsel falan değil. comboları tamamlamak için hareketi bölmek istemediğinizden arada büyü kullanımından mecburen kaçınıyorsunuz. 5 adet büyüden sadece aard sign oldukça kullanışlı.

    en büyük eksiği ise oyundaki ekipman kıtlığı. koca oyunda toplam 3 armor, 2'şer çelik ve gümüş kılıç var. bir de blacksmith'e imal ettirebileceğiniz bir kaç çeşit kılıç daha. tüm bu eleştirileri yaparken elbette serinin diğer iki oyununun ne kadar muaazzam ve kusursuz olduğunu bilmenin rahatlığıyla bol keseden sallıyoruz ama bu item eksikliğinin mantıklı bir açıklaması yok.

    şimdi gelelim bu oyun neden bir efsane. yanlış duymadınız bu kadar ağzına sıçtık ama bu oyun bir befsane. öncelikli sebebi çok daha mükemmel şeylerin önünü açması ama tek başına da bakıldığında atmosfer, karakterler, hikaye ve anlatım açısından inceleyelim.

    aurora motorunun bioware'in neverwinter nights oyununda da atmosfere katkısının çok olduğunu zaten görmüştük. polonyalı ekip bu motorla belli ki günlerini harcamış ve witcher evrenini cuk diye tepsiyle önünüze koymuşlar. vizima'nın arnavut taşlı sokaklarında hafif tempo koşarken, puslu havayı ciğerlerinize çektiğinizde anlayacaksınız dediğimi. tartışmaya açık da olsa belki de oyunun diğer iki oyundan fazla olduğu tek nokta bu atmosfer. political instability'nin kendini her halükarda belli ettiği, mutlak doğrusu olmayan bilumum seçim ve kala kala lesser evil'a kalışın kaçınılmaz olduğu; tıpkı senin, benim ve onun gibi, doğrusu yanlışı ayırt edilemeyen, hırslarının, tutkularının peşinden koşan karakterlerle dolu; tıpkı bu dünya gibi ahlak bekçiliğinin kol gezdiği ama biraz eşeleyince pisliğin, rezilliğin bin türlüsünün elinize bulaştığı bir dünya burası. geralt of rivia, nam-ı diğer white wolf ise elinde olsa lesser, greater, middling farketmeksizin evilın hiç bir türlüsünü seçmeyecek ama işte en nihayetinde ben para karşılığında yaratık öldüren bir mutantım amk diyip kötünün iyisini seçmek zorunda kalan bir yaratık avcısı.

    --- spoiler ---
    öyle ki hafızası kayıp white wolf kendi kişiliğini ararken, trade quarter'daki randevu evinin hiç kimseyi öldürmeyen, ancak müşterilerin azıcık kanını emip nefsini körelten vampirler tarafından işletildiğini; ve geralt'a görevi veren şövalye bozuntusunun kardeşinin, abisinin zulmünden kaçıp burda tamamen kendi iradesiyle çalıştığının farkına varınca, eğer vampirlerden taraf olup şövalyeleri öldürürse başlıyor kendini sorgulamaya ve ekliyor: "what kind of witcher i am?"
    vampir mistress durur mu yapıştırıyor cevabı: "you've chosen the lesser evil geralt."

    en azından ahretlik dostumuz ozan dandelion'dan geçmişimizde de vampir ve ejderha arkadaşlarımızın olduğunu öğreniyoruz shani'lerde içerken de içimize su serpiliyor. üstelik kader kılıcı'nın ilk öyküsünde ejderha arkadaşımızla da tanışıyoruz.

    tabii ortamdan ayrılmadan önce hem vampirleri hem de şövalyenin kardeşini düdüklemeyi ihmal etmiyoruz. nefes alan her dişiyi becerdikten sonra yaptığımız gibi fermuarı çekip çıkıyoruz mekandan.
    --- spoiler ---

    işte bu hangi karakterin altından ne çıkacağı belli olmayan kaotik ortama bu puslu atmosfer daha çok yakışıyordu bence.

    gelelim hikayeye ve anlatıma. tüm serinin özü seçimler arkadaşlar. bioware'ın envai çeşit rol yapma oyununda isteyip de beceremediği oyunun gidişatını etkileyecek seçimleri yaptırtmayı cd projekt bu oyunla başarıyor. üstelik bunu kötü kalpli mi iyi kalpli mi olacaksın diye basit bir tabana oturtmuyor, sizi ikilemde bırakıyor. seçimlerinizin sonuçlarını kestiremiyorsunuz ve iyi bir şey yapmaya çalışırken ortaya rezillik çıkabiliyor. kitaplardan oyuna aktarmayı başardıkları en önemli şey bu olmuş zira geralt of rivia'nın butcher of blaviken lakabını alışı da ilk kitap son dilek'te aynen böyle bir seçimin sonucu. chapter 1'de verdiğiniz bir karar chapter 4'teki başka bir görevin gidişatını etkileyebiliyor ya da yaptığınız bir seçim oyunun sonunu komple değiştirebiliyor. fakat seçimi yaparken olabilecekler işte gerçekten piyango. oyunu efsane yapan da bu.

    --- spoiler'ın kralı geliyor ---
    oyun boyunca hemen her chapterda, ırkçılık mağduru nonhuman bir grubun kurduğu, kantarın topuzunu kaçırmış ve işi yer yer reverse racisme vardıran silahlı direniş örgütü "scoia'tael" ve görevi hesapta ezilenleri korumak ve eternal fire'ın misyonerliğini yapmak olan dini örgüt "the order of the flaming rose" arasında seçim yapmak durumunda kalıyorsunuz. elbette meşhur witcher tarafsızlığınızı korumanız için de seçenekler mevcut.

    senaryoyu zaten yakından tanıdınız. cuk diye oturdu kafanızda. şimdi ben hep aman tadımız kaçmasın, kan gövdeyi götürmesin diye anlaşmazlığı erteleyen seçenekleri seçtim genelde. ama olaylar bir yerde patlayacak, içimden diyorum ki sikseler karışmam yesinler birbirlerini. cekedimi alır çıkarım.

    ilk kitapta bizi bağlayıp döven, ellerimiz bağlıyken yüzüne tükürüp iki kelam ettiğimiz toruviel'le karşılaşıyoruz. o zaman söylediklerimiz elf ablaya çok dokunmuş, savaşmayı bırakmış. bir grup elfi de alıp bir sahil kasabasına yerleşip insanlarla iyi geçinmeye çalıştığı gururlu bir hayat yaşamaya başlamış. bunu duyan ateşli the order personeli white rayla abla bir grup şövalyeyle kasabaya geliyor ve teslim olmazlarsa yakarız burayı diyor, teslim olurlarsa da adil yargılama sözü veriyor. üstelik kasaba halkı da elflerle ticaret yaptığı için siviller de bizimle karakola kadar gelecek diyor. toruviel'ler de sivilleri rehin almış bizi rahat bıraksınlar diyor. ulan nötr kalsam desen insanlık ayıbı amk, siviller her türlü göte gelecek. ben rayla'yı sakinleştirip bana süre ver, ben elfleri teslim olmaya ikna edeyim diyorum. toruviel'le konuşurken o da diyor, bizi bıraksınlar kimsenin burnu kanamadan gidelim burdan diyor.

    ben yine ulan kan dökülmesin şu elflere az yardım edeyim de burdan tüysünler derken, order şövalyeleri rayla'nın emrini dinlemeyip sinsice saldırıyorlar. biz de yardım ve yataklıktan suçüstü yakalandığımızdan başlıyoruz şövalye kesmeye. rayla ile tekrar konuştuğumuzda haliyle bizi vatana ihanetle suçluyor ama yemin ediyor saldırı emrini ben vermedim diye.

    emri kim verdi falan derken dönemin başbakanı çıkıp "emri ben verdim ben" falan diy... yok o başka bi hikayeydi pardon.

    işte nötr olan yolu seçip bitireyim oyunu derken çat diye terörist oluveriyorsunuz böyle. e tabi toruviel ablayla sevişmeden bitirmiyorsunuz oyunu.
    --- spoiler'ın kralı bitti ---

    anlayacağınız cd projekt ilmek ilmek işlemiş ana hikayeyi, witcher evrenine sadık kalıp kanınızı dondurmak için. zaten daha ilk oyunda, üçüncü oyunun hikayesine bir kaç gönderme var. kitaplara yapılan göndermelerden bahsetmiyorum bile. yan görevler de oldukça başarılı. daha çok iki üç kişiyle konuş, yaratık kes ve ödül al üzerine. bu konuda -bu oyun özelinde konuşuyorum- bioware oyunlarından baya esinlenmiş polonyalı ekip ama zaten işi yaratık kesip ödül almak olan bir ana karakter üzerinde hiç sırıtmıyor. belki oyunda the elder scrolls serisi gibi doğada fink atayım, biraz da balık tutayım diyemiyorsunuz ama çok sıkı bir hikayeyi takip ediyorsunuz. benim gibi 30 yaşında iş güç sahibi bir adamsanız da zaten bu sizin için hiçbir eksiklik teşkil etmiyor. hatta wild hunt açık dünya olacak dediklerinde acayip korkmuştum ama buradan projekti öpmek istiyorum çünkü adamlar her şeyi tam ayarında vermişler. oyun lineer diyenler de hemen şuradan siktirip gidebilirler.

    gwynbleidd*'in zaten sağlam bir karakter olduğunu biliyor ve bunun oyuna iyi yansıtılmış olacağını hepimiz tahmin ediyorsunuzdur. ancak yan karakterlerin kişilikleri de -her ne kadar kitaplarda henüz hepsiyle tanışmamış olsam da- belli ki son derece iyi çalışılmış çünkü hepsiyle oturup iki muhabbetin belini kırabiliyorsunuz ve abartmıyorum, gerçek hayatta nasıl insanlarla konuşup karakterleri hakkında fikir sahibi oluyorsanız, oyunda konuşabildiğiniz her karakter hakkında da fikirleriniz, ön yargılarınız, tahminleriniz oluşmaya başlıyor. bu kaotik evrende elbette karakterlerin de özellikle politika üzerine fikirlerinin olmasını bekliyorsunuz ve inanın oyun sizi asla hayal kırıklığına uğratmıyor. oyunda dişi sinekle bile sevişebildiğinizi anlatmıştım. konuştuğunuz kadın karakterlerden hangilerinin sizinle birlikte olabileceğini muhabbetin gidişatına göre tahmin edip, uygun hediyeler vermeniz gerekebiliyor. birlikte olduğunuz kadınlardan yaptığınız kart koleksiyonu bir harika ve serinin diğer oyunlarında bunun kaldırılması neredeyse üzüldüğüm tek şey.

    --- spoiler ---
    birlikte olabildiğiniz kadın popülasyonu o dönemin oyunları düşünüldüğünde oldukça çeşitli. neredeyse özel bir isim verilmiş tüm kadın yan karakterlerle birlikte olabiliyorsunuz. yeşil renkli bir dryad da buna dahil. ancak öyle bir ironidir ki temple quarter'da randevu evi sahibi ve hayat kadını carmen ile asla birlikte olamıyorsunuz.
    --- spoiler ---

    sinematik anlatımın ilk oyun denemeleri için hiç fena değil. yükleme ekranlarında bahsettiğimiz akıcılıksızlık* oyun içi videolarda da kendini göstermekte. karakterlerdeki mimiksizlik* ve manasız bakan donuk gözlere de tekrar gelirsek, 2007 yılınının aurora'sında sinematik anlatım ve karakter tasarımları ancak bu kadar oluyor.

    arkadaşlar, oyun bir efsane çünkü tutkuyla yapılmış, çünkü çok daha mükemmel olacak şeylere harika bir zemin hazırlamış. her şey'in mükemmel olması için uğraşmışlar ve olana kadar da beklemişler belli ki. çıktıkları yolda kendilerini kısıtlayan tek şey aurora olmuş ve ikinci oyun için de kendi grafik motorlarını yapmak için kolları sıvamışlar. dolayısıyla diğer iki oyunda tüm grafikler ve oynanış mekanikleri komple değişiyor. aldıkları bu riskten de bu kadar iyi sonuçla çıkmaları hem şaşırtıcı hem de sevindirici. ekip şimdiye kadar verdiği her kararın ne kadar isabetli olduğunu kanıtladı ve umarım hep böyle nokta atışı yapabilirler. oyunları drm free dağıtıp oyuncuların yanında yerlerini almaları da ayrıca büyük jest. ancak wild hunt için son zamanlarda okuduğum bir şeylerde şirin bir üslupla hukuki bazı maddelerden falan bahsediyorlardı. çok dikkat etmedim, umarım çizgilerini bozmazlar. witcher'ı oynayın, okuyun, izleyin gençler, pişman olmazsınız.

    editto: baslik ayrilinca entry moderasyon tarafindan yanlis basliga alinmis ama burda ustlerde oldugundan az daha popi olmus. kalsin madem.
  • cadıeril ne lan netflix ? adamı hasta etmeyin!!

    neyse yine de gelsin, geralt reyize kaapımız herzaman açık.
  • sadece 3. oyunun hikayesini anlatsalar en az 3 sezonluk malzeme çıkar. 5-10 tane de yan görevden koydun mu mis gibi dizi olur izlenir. senaristin bişey yapmasına bile gerek yok repliklerine kadar var.
  • netflixte yayınlanacak dizinin senarist ve yapımcısı lauren s. hissrich, pilot bölüm senaryosunun tamamlandığını, roachlu bir görsel paylaşarak twitter üzerinden duyurdu.

    https://twitter.com/…rich/status/954781579099832320
hesabın var mı? giriş yap