• 1822 yılında diplomatik ilişkilerde resmi belgelerin çevirilerinin yapılması için kurulan birim.

    osmanlı çok uluslu bir devletti. imparatorluk coğrafyası içerisinde 30'dan fazla dil konuşuluyordu. dolayısı ile hem içerde hem de dışarda tercümanlara fazlasıyla ihtiyaç duyuluyordu.

    kuruluştan beri tercüme görevini üstlenen bazı kimseler olsa da bunun kurumsallaşmasının fatih zamanında gerçekleştiği tahmin ediliyor. divan-ı hümayun tercümanlarının ezici bir çoğunlukla rum kökenli gayrimüslim veya musevi ve emeni kökenli devşirme ve azadlı kölelerden oluştuğu biliniyor. özellikle fenerli rum aileler tercümanlık mesleğini adeta tekellerine alıyorlar. bunun en önemli sebepleri; osmanlıların hristiyan avrupa'ya karşı kendilerini üstün görmeleri ve kafir dilini öğrenmeye lüzum görmemeleri (ki aynı sebepten dolayı rönesans, reform gibi hareketlerde göz ardı edilmiştir), rumların ticaretle zenginleşmeleri ve oğullarını italya'ya eğitime göndermeleri.

    bir süre boyunca bu durum devam ediyor. ancak milliyetçilik hareketlerinin yaygınlaşması ve 1821 rum isyanı ile büyük bir kriz yaşanıyor. tercümanların arasında görevini kötüye kullanarak isyana destek olanların ortaya çıkması ile (kellesi vuruluyor tabi) rumlar derhal uzaklaştırılıyorlar divan-ı hümayundan. fakat büyük bir problem var; onların yerini doldurabilecek kimse yok. tek tük dil bilenler olsa da bunlar diplomasi dilinden anlamadığı için genellikle beceremiyorlar bu işi. bir süreliğine diplomasi aksıyor, hatta duruyor. osmanlı gibi bir imparatorluk için büyük rezalet.

    derhal müslümanların dil eğitimi alması için çalışmalara başlanıyor. işte tercüme odası tam bu noktada devreye giriyor. burada verilen lisan eğitimi ile birkaç yıl içerisinde müslüman tercümanlar yetişiyorlar. lisan odasından tercüme odasına geçenler resmi evrakların çevirilerini yapıyorlar.

    osmanlı'nın dağılma dönemine girmesi ile dış ilişkilere de bir heyecan geliyor doğal olarak. her zaman olduğundan daha fazla ihtiyaç duyuluyor tercümanlara. bu nedenle tercüme odasının prestiji artıyor ve babıali'nin en güzide memuriyetlerinden biri haline geliyor.
  • bâbıâli, dış ilişkilerinde gayrimüslimlerden (bilhassa fenerli aristokrat rum ailelerin yabancı dil bilenlerinden) yararlanır. ancak fransız devrimi'yle birlikte dünyada gelişen milliyetçilik akımları rumlar arasında yayıldıkça ve 1821-1825 arasındaki mora isyanları'na bazı bâbıâli mensubu memurların adı karıştıkça tercüme işinin türklere yaptırılmasına karar verilir, 1821'de tercüme odası adıyla bir kurum açılır. tanzimat aydınları için bir okul işlevi gören ve onları batılı eserlerle ilk kez karşılaştıran bu oda, tanzimat'ın oluşumunda ve gelişiminde büyük rol oynar. tanzimat dönemi'nde avrupa dillerinden birçok eser çevrilir bu odada. maalesef bir müddet sonra batılı eserleri kendi dillerinden değil, arapçadan çevirmeye başlar: 1864 yılında daniel defoe'nun robinson crusoe adlı eserini, ahmet lütfi efendi'nin arapçadan “hikâye-i robenson” adıyla çevirmesi gibi.
hesabın var mı? giriş yap