• erekbilimsel..
  • kuralin amacindan yola cikarak getirilen aciklama, yapilan yorum.
  • (bkz: gai)
  • yaradılışçılarca başvurulan, "etrafımıza baktığımızda gördüğümüz herşeyin tasarlanmışçasına mükemmel uyum ve düzen içinde oluşundan, varlığın bir amacı olduğunun anlaşılabileceği ve tanrının varlığına bu çıkarımla ulaşılacağı" argümanı (bkz: the design argument) teleolojiktir mesela. sonuçtan sebebe doğru bir argümandır.
  • yalnızca yaradılışçılarca savunulmaz. hatta kavramın felsefi kontekstinin yaratma veya evrimle pek ilgisi yoktur. teleolojik, yani "telos"a ilişkin bir projeksiyon, bir entitenin gelip dayanacağı noktayla ilişkilidir. mesela hegelyan felsefenin bir telosu vardır (=mutlak tin). ve hegel'in tarih felsefesi, bunun günün birinde gerçekleşeceğine dair teleolojik bir projeksiyon sunar bize. kant hakeza. onun telosu numenlere yakınsadıkça özgürleşecek, mutluluğa sahip olacak, vs. insanlıktır.

    monoteist inançlar metafizik doğaları gereği teleolojiktir. ancak teleolojik olan, illa ki teolojik bir monoteist görüşle kendini ifade etmek zorunda değildir.

    hegel dini bütün yaradılışçı bi' adam sayılmazdı pek.
  • ahlaki egoizm,hazclık,eylem ve kural öğretilerini içeren ahlak kategorisidir.
  • maksat değiştiğinde sarsılmayacak doğrulara ulaştırmayan bir yorum tekniğidir. eksiktir. amaç odaklı düşünüp de kendini gülünç duruma düşürmemek çok zor, deveye hendek atlatmak daha kolay.

    düşünen kimse amacını kendine saklayıp aksi iddia edilebilecek, başka türlü yorumlanacak her nevi görüşten uzak durmalı.
  • ilerleme olarak tarih :tarihin geleceğe doğru sürekli bir ilerleme olduğu tasarımı antik çağ’ın döngüsel tarih anlayışından çok farklı olarak ortaçağda hıristiyanlığın etkisiyle gelişmiştir.rönesans ve aydınlanma çağında seküler bir içerik kazanmıştır.bu tarih tasarımı ilerleme fikrini merkeze alır.tarihin belirli bir hedefe/ereğe doğru ilerlediği düşüncesi hırıstiyanlıkla gelişmiştir.buna göre insanın dünyadaki tarihine bir son ve başlangıç atfedilmiştir.insanın tarihi yaratılışla başlamaktadır.ilk günahı işlemesiyle insan dünyaya “düşmüş”tür.dünya hayatını bir imtihan hikayesi olarak kurgulayan bu anlayışa göre tarihin amacı insanın ahlaki olarak yetkinleşmesiydi.insanlığın daha iyiye doğru ilerlediği bu tarih tasarımının nihai amacı “kurtuluş”tur.insanın her edimi tanrı’nın onlar için hazırladığı şeyle ilgiliydi.tarihsel olaylar tanrısal irade ile açıklanmaktadır.tanrının insanı yaratması ile başlayan bu süreç kıyamette son bulacaktı.

    antik yunanın döngüsel tarih anlayışı bu düşüncelerden çok farklı olarak evreni ve bununla paralel olarak tarihi kaostan kozmosa, düzensizlikten düzene değişim olarak görüyordu.doğada olduğu gibi bir döngüsel zaman ve tarih anlayışına sahiptiler.herşey oluş halindedir.tıpkı canlı organizmalar gibi doğarlar büyürler ve ölürlerdi.bu sonsuz bir döngüydü. tarih kendini tekrar ediyordu.bu tarihin süreçlerini doğanın süreçlerine benzeten döngüsel bir anlayıştır.

    tarihe bütünüyle yeni bir bakış açısı getirenler tarihi sürecin bir amaca doğru ilerlediğini varsayan yahudiler ve hıristiyanlar olmuştur.(amaçsal/teleolojik tarih anlayışı.)tarih antik çağda olduğu dünyevi niteliğini kaybetmiş, bir anlam ve amaç kazanmıştır.tarihin bir amacının olmasını varsaymak otomatikman bir sonu olduğunu kabul etmek demektir.aydınlanma çağının düşünürleri ise tarihin bir amacı olduğu görüşünü kabul etmekle birlikte buna seküler bir içerik kazandırmışlardır.tarih insanın yeryüzündeki konumunun yetkinleştirilmesi; sürekli olarak daha iyiye ve özgürlüğe doğru bir ilerleme olarak düşünülmüştür.bu aydınlanmanın ilerlemeye duyduğu inancı yansıtmaktadır.17. ve 18. yüzyılda doğa bilimlerinde yaşanan gelişmeler toplumda ve tarihte de bir ilerleme olduğu düşüncesine yok açmıştı.doğa yasalarının keşfedilmesi gibi tarih yasalarının da keşfedilebileceğine inandılar.ilerleme idesi beraberinde ereklilik de getirmektedir.çünkü ilerleyen bir şey daima bir ereğe doğru ilerlemektedir.bu erek de insanın özgürlüğüdür.tarihi insan özgürlüğünün gelişim ve ilerleme tarihi olarak görmüşlerdir.(hegel, kant)20. yüzyılda yaşanan savaşlar ve yıkımlar insanlığın daima iyiye ilerlemeye ve özgürlüğe doğru ilerlediği görüşün zayıflamasına neden olmuştur.antik çağın döngüsel tarih anlayışına bir geri dönüş yaşanmıştır.(spengler ve toynbee)tarihte ilerleme kadar gerileme dönemlerinin de varlığına dikkat çekmişlerdir.tarihte ilerleme herkes için ve her yerde aynı anlama gelmemektedir. tarihte bir ilerleme yasası kabul etmek tarihi mekanik bir sürece indirgemek olurdu.bu da insanın özgün varlığını ve istencini yadsımak anlamına gelirdi.tarihin belirli bir anında yaşayanların tarihin tümü üzerine bir şey söylemesi mantıklı ve tutarlı değildir.tarihe bir bütün olarak bakıp sürekli bir ilerleme görüyorlar.bu insan ve onun başarılarına duyulan güveni yansıtmaktadır.ilerleme ancak tarih boyunca insanlığın çeşitli alanlarda edindiği becerinin kuşaklar arasındaki aktarımı şeklindeki bir ilerlemedir.bu anlamda ilerleme vardır ancak çizgisel anlamda bir ilerlemeden söz edemeyiz.ancak ilerlemenin varlığı da yadsınamaz.her alanda bir ilerlemeden bahsedip bahsedemeyeceğimiz de bir soru olarak karşımızda duruyor.tarihte ekonomik ve bilimsel ilerlemenin doğal olarak beraberinde özgürlük, eşitlik ve ahlaki bir ilerlemeyi beraberinde getirdiğini söylemek çok zor.
  • bu kelimeyi duyunca aklıma dilozof dilara'yı (youtube) getiren kavramdır. kız haklı olarak o kadar çok tekrar ediyor ki yayınlarında, zihnimde yer edinmiştir.
  • --- spoiler ---

    bizi yaratan işte o amaç.

    amaç bizi birleştiriyor.
    amaç bizi çekiyor.

    yol gösteriyor.
    harekete geçiriyor.

    hareketlerimizi tanımlıyor.
    birbirimize bağlıyor.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap