• aristo'ya göre, bilmenin biçemlerinden biri. praxis'e denk düştüğü söylenebilir. episteme ile karşılaştırınız. ayrıca, (bkz: nichomachian ethics)
  • aristo techne (tekhne)'yi ruhsal bir erdem saymis ve sanatsal yaraticiligin kaynaginin bu oldugunu dusunmustur. sanat anlamina gelen ars sozcugu bu deyimin latince karsiligidir.
  • heybeliada'da bir yusuf usta vardır. elinde duş borusuyla gezer. duşun ağzı ve ona eklenen uzun bir boruyla dolaşır yani. boruyu yokuşlarda baston diye de kullanır ama yusuf usta son derece kuvvetli bir adamdır, zamanında bahriyede çalışmıştır ve güya havada gezen bir helikopterin sesinden motorundaki bir bozukluğu çıkarsamış ve düşeceğini önceden görmüştür (helikopter düşmüştür), çatlak rezervuarlara sabun sürüp kapatmıştır (çatlak kapanmıştır), dibi delinip su alan bir gemide çatlağa kendi oturup çatlağı kapatmıştır...

    yusuf usta artık heybeliada’da evlere elektrik-tesisat gibi konularda hizmet verir ve yanından borusunu eksik etmez. neden? çünkü yusuf usta bir kulak insanıdır. göze inanır (göze herkes inanır) ama o kulağa da inanır. yusuf usta elinde gezdirdiği duş borusunu dayayıp kanalizasyon, pervane ve kompresör dinler. bu yüzden bazen müşteriden bir sessizlik talep eder bir elini kalkar. sonra tipik olarak müşteriye açıklamada bulunurken olağanüstü güzel bir hitapta bulunur: "çay getirin sayın seyirci..."

    "sayın seyirci" olağanüstü doğru bir hitaptır çünkü burada siz gerçekten de seyircisinizdir (theôros) ve yusuf usta da ustadır (poiêtês, tekhnitês): bizim gibi o da görür ve duyar ama biz sorunu görürüz, o sorunun kaynağını ve dolayısıyla çözümünü de görür. bir üretim bilgisi. yani bir şeyi biçimlendirerek var etmenin yolunu bilmek. işte tekhnê de böyle bir bilgi türüdür: eski yunancada "sanat, el becerisi, ustalık, racon..." zamanının teknolojisi düşünülünce elbette homeros'ta gemi mühendisliğini düşündürür, yani marangozluğu ve demirciliği. (bkz: tektonik) daha hafiften dokumacılığı da çağrıştırır. (bkz: tekstil) çok daha soyut üretim ya da ustalıklar da "teknik" sayılıyor: özellikle şiir, kehanet, gramer, müzik... (bkz: ud tekniği) dolayısıyla "praksis"e* değil "poiêsis"e** denk düşer. nitekim tekhnê latinceye "ars" ve osmanlıcaya "sanayi" diye geçer. (bkz: sanayi-i nefise)

    anlatılacak çok şey var bu konuda ama şimdilik şunu söyleyeyim ki tekhnê türkçedeki tekneyle kökteş değil. "çay getirin sayın seyirci."
  • (bkz: teknisyen)
  • herhangi bir iş ya da üretim yapmak,oluşturmak
    el becerisi,hüner
  • zanaat. sonucu bir ürün verme olan bir yapıp etme.
  • sanat, bir nesnenin üretilmesi ya da belirli bir amaca ulaşılması için gerekli olan ilkelerin bilgisine, kullanılmak durumunda olan rasyonel yönteme ilişkin kavrayış.

    ilkelerin bilgisini gerektirdiği için episteme benzeyen, fakat bir şey yapmayı ya da meydana getirmeyi amaçladığı için epistemeden ya da çıkar gütmeyen teorik bilgiden farklılık gösteren bilgi türü.

    doğada varolan nesnelerin yaşamda kullanım değeri olan araç ve gereçlere dönüştürme faaliyeti, amacı bir şey yaratma olan ve doğru bir plana göre yönlendirilmiş olan beceri olarak tanımlanan tekhne, doğru bir akılyürütmeye dayanan ve insanın, kendisi tarafından yaratılmış bir şeyi ortaya çıkarmasını sağlayabilen yetenek olmak durumundadır.
  • serdar erener tarafından ortak hayatımızın bir çeşit kalite envanteri olarak tanıtılmış proje.

    http://tekhne-tekhne.blogspot.com/
  • ozellikleri;
    *dogayi degistirme amacindadir, dogaya karsidir.
    *denetimsiz kaldiginda olcusuzluge yol acar.
    *temel etkinligi, kendi yarattigi sorunlari cozmektir.
    *sahibine zarar verebilir.
    *hem yararli hem korkutucu; hem iyi hem kotu; hem kaba hem nazik; hem yaratici hem de yok edicidir.
    *sorumluluk yaratir.

    degerleri;
    *ugras alaninin bilgisine en yetkin sekilde sahip olmak
    *insana saygili olmak
    *iyiyi istemek
    *yaraticilik
    *sinirlarini bilmek
hesabın var mı? giriş yap