• türk antropologlar, mağara adamı ile karşılaşınca yaşanması olası şeyler. bir araştırma sırasında buz içinde ilk homo sapiens sapiens’lerden, takriben 30000 yaşında bir mağara adamı bulunmuştur. mağara adamının bedeninin buzun içinde sapasağlam bir biçimde korunmuş olduğu fark edilir. bu olacak iş değil ama, buz çözülünce, mağara adamının yalnızca yaşamsal işlevlerinin durduğu fark edilir ve nasıl olduysa, hayata döner. ilk öksürükler, bağırtılar falan… sözkonusu buluş karşısında bilim adamları şaşkına dönmüştür. mağara adamına ne yapılacağına ilişkin tartışmalar alır başını gider. nasılsa, mağara adamını incelemek, ekipteki türk antropologlara düşer.

    sosyal antropolog, lisede ülkü ocaklarını terk ettikten sonra solcu olmuş bıçkın bir abimizdir*. biyolojik antropolog ise kemalist ve elitist bir aileden gelen bir ablamızdır*. bu iki güzide antropologumuz mağara adamıyla karşılaşınca neler olmuş, hep birlikte görelim öğrenelim.

    antropologlarımız, zor bela ekibi mağara adamını hayvanat bahçesindeki hayvanların yanına, “doğal” ortama koymaya ikna etmişlerdir. mağara adamı, inek, keçi, kuzu ne varsa afiyetle yemeye başlamıştır. bağırtılar, böğürtüler… olayın hayvan ve insan hakları savunucularına intikal etmemesi için azami çaba gösterilmektedir.

    antropologlarımız mağara adamıyla yüz yüze görüşüp 30000 yıl öncesindeki insanlar hakkında veri toplamaya karar verir.

    ilk karşılaşma.
    (mağara adamı binyıllardır insan yüzü görmediği için, ekip heyecan içindedir. etraf ellerinde uyuşturucu atmaya yarayan silahlarıyla keskin nişancılarla çevrilidir. antropolog abimiz (aa) çitin kapısını açıp içeri girer. karşısında, mağara adamı (ma), hoplayıp zıplamaktadır.)

    aa- mmm... bu benim için küçük ama insanlık için büyük bir adım*...
    ma- böörgh!.....
    aa- (ahanda geliyor...)
    ma- aaaaaarrrrrrghhhhhhhh!........
    aa- yavaş*...
    ma- rrrraaaaaarrrrrrrrrrr!.........
    (mağara adamı antropolog abimize doğru koşmaya başlamıştır.)
    aa- dur be!... dur...
    (mağara adamı iyice yaklaşmıştır. antropolog abimiz yerden bir sopa kapar ve mağara adamına doğru sallamaya başlar.)
    ma- bööööaaaarrrrrggghhh....
    aa- aaaaaaaaarrrrrrrrrrrrrrgggggghhhhhhhhh....
    (mağara adamı duraksar.)
    aa- ha şöyle... delikanlı ol*!... yola gel!...
    (mağara adamı biraz sakinleşmiştir.)
    ma- böörrgghh...
    aa- yemiyor değil mi*!...
    (antropolog abimiz yerden bir taş alıp uzakta bir yere atınca mağara adamı taşın peşinden koşmaya başlar.)
    aa- oh be...
    (antropolog abimiz çitin girişine yönelip dışarı çıkar...)

    not: devamı gelecektir, gelmelidir.
  • (antropolog abimiz dışarıda, antropolog ablamızla (ab) konuşmaktadır.)

    ab- niye sopa salladın adama?.. ona zarar verebilirdin...
    aa- üzerime doğru koşuyordu...
    ab- unutma o da senin gibi bir insan. üstelik 30000 yaşında...
    aa- haklısın*...
  • detayları dışarıya verilmeyeceği söylenen konuşmadır. teminat da vermişlerdi halbuki.
  • -otur ...bak bu ekşisözlük ...gir burda anket falan doldur, bikaç bişey öğren. bu arada ben basını çağırayım...
    -röaaaaeeerghhhh
    -sıs! baarma bak atarım seni tekrar o buzulların içine!!!
    -höyghnn???!!

    (bkz: respect my authoritaaa)
  • aa-vay baba otuzbin yıl önce ne çıtırlar götürmüşsündür sen? öyle ayıp mayıp yok, karının altından kürkünü indirip hemen saplıyodunuz di mi? sereserpe tuttuğunuzu ananigi mananigi ha? ( bir elinin parmaklarıyla halka, diğer elinin işaret parmağını halkanın içine sokup çıkartır.)
    ma-ağğğğğ moooorrr fik fik?
    aa-bak ibneye hemen anladı. evet fik fik lan fik fik.
    ma-uuuuuu üüüf şrolop (eliyle mis işareti yapar)
    aa-kaç tane çocuğun vardı?
    ma-ooorrrrrg moooaaaarg (eliyle 10,20,30..işareti yapar)
    aa-tabi lan belkide büyük büyük babamsın kim bilir. gel lan gel hislendim birden. size baba diyebilir miyim?
    ma-moooorrrg.orrrrrggghhh.
  • (antropolog abimiz (aa), antropolog ablamız (ab) ve ekipteki biyologlardan biri (b) arasında mağara adamının neyle besleneceği konusunda bir tartışma yaşanmaktadır.)

    aa- orada bir sürü hayvan ve bitki var, ne isterse onu yesin. bu sayede o dönemdeki beslenme alışkanlıklarını da öğrenebiliriz.
    ab- ama sebzeler hormonlu. başına bir şey gelmesin...
    aa- daha iyi ya... dayanıklı mı onu görmüş oluruz. zaten o dönemde sebze yenmiyordu.
    ab- böcekleri de yiyor...
    b- haklısınız... o böcekler koruma altında.
    aa- ne yapalım peki?
    b- sebze yesin...
    aa- o dönemde sebzeler evcilleştirilmemişti daha.
    ab- doğru...
    b- ...
    aa- at etinden yapılmış sucuk verelim. bir şey olmaz...
hesabın var mı? giriş yap