• kenarda köşede kalmamasını ümit ettiğim mükemmel film...ama hollywood yapımı, kurgu-macera-fantastik bir tür olmadığından ilgi görmeyeceği kesin...afganistan'da savaşın ortasında felçli eşi ve iki kızıyla hayatta kalma mücadelesi veren bir kadının hikayesi kimin ilgisini çeker ki benimki de laf işte...ama olsun azınlık da olsa birileri vardır diye düşünerek fikrimi yazayım ben...çok etkileyici ve güzel bir film...hayatta herkesin sabrını sınayan olayların ve insanların olduğunu hatırlatan, insanın yüzüne tokat gibi çarpan* harika film...bence izlemeyen kalmasın...
  • atiq rahimi'ye daha önce çok giydirmişim*.
    vaktiyle beni bunca öfkelendirmiş olan bu yazar, aynı isimli roman ile fransa'nın en prestijli ödülünü almış. ben romanı okumadım ancak filmi izledim. hakkında üç beş kelam edeceğim de filmi olacak;

    film, afganistan'da, savaş ve kadın durumuna oldukça acımasızca bakıyor. bu açıdan etkileyici hatta sarsıcı. bu sebeple iyi başladığını söylebiliriz anca akış içinde filmde doğuya bakışın içeriden değil de dışarıdan olduğunu hissettiren bir takım unsurlar beliriyor. bu unsurlara tek tek değinemeyeceğim ancak, bir yerde samimiyetin kaybolduğunu ve yerini oryantalizmin aldığını hissetmeye başlıyorsunuz. ki bu doğuya dair roman ya da filmlerde en katlanılmaz şeydir. (bir yandan da en çok satan şey tabi.)

    üstte bahsettiğim unsurlara tek tek değinmeyeceğim dedim ama özellikle tecavüze uğramak ve kadın olmak açısından filmin battığı bir noktaya değinmek isterim;
    tecavüz'ün bir kadın için asla filmde gösterildiği ölçüde doğallaşabileceğini düşünmüyorum. bir kadının kendisine tecavüz eden erkeğe çok çabuk boşaldığı için sempati duyması mümkün müdür allah aşkına?

    peki bir doğulu yazarın ya da yönetmenin, samimi bir eser ortaya koyabilmesi için illaki afganistan'da yaşaması ve bunca fransızlaşmış olmaması gerekli midir denebilir. o durumda da, cevabım şudur; gerekli değildir ancak yazr ve yönetmen bu film için yeterli samimiyeti kendi şartlarında sağlayamamış ve ancak elit avrupaların 'ah yazık bu doğuluların bastırılmış hayatlarına, yazık bunların bastırılmış cinsellikler içindeki kısıtlı yaşamlarına' sohbetleri eşliğinde, elde şarap kadehleri, film sonrası after party'sinde duygulu yüzlerle anacakları bir film çıkarmış.
  • yönetmen:atiq rahimi
    syngué sabour, pierre de patience - the patience stone - sabır taşı (2012)

    film, savaşı değil savaş sırasında geri bıraktırılmış bir ülkede; bastırılmış tutkuları, dinsel kıskaçları, kapalı toplumu cinsel eksende anlatılırken, isim zikredilmekten kaçınılarak kadın sorununun evrensel boyutuna da vurgu yapılıyor. ele alınan toplumsal yapıya dışarıdan bakıldığında dümdüz yaşamları olduğu düşünülen insanların aslında çocuk gelinler, bakirelik algısı, tecavüz, ensest ve sadizmle iç içe yaşamları iki yüzlü ahlak anlayışıyla birlikte çarpıcı biçimde gözler önüne seriliyor.

    kadrosu tek kişiden oluşmasa da tamamı monoloğa dayalı filmin teatral yapısında golshifteh farahani'nin oyunu özellikle yaşamdan beklentilerini anlattığı bölümde (1:29 - 1:32) şiirselleşirken bu rol için fallokratik bir düzende yetişmiş olmasının avantajını başarıyla kullanıyor.

    bakireye tecavüz etmeyi erdem sayıp, fahişeye dokunmaktan kaçınanların ahlak anlayışına karşı, kadının anlattıkları "sevişmeyi değil, savaşmayı bilen" toplumla birlikte senelerce süren ezikliğin, sosyal ve dini baskılardan kurtuluş çığlığıdır bir yandan.

    olayın geçtiği ülke özelinde değerlendirilirse; sovyetler, soğuk savaş döneminde güya yönetimdeki solcu hükümetin davetiyle 1979 sonunda afganistan'ı işgal eder, ancak sovyetler'in afganistan'da uğradığı yenilgi, ekonomi ve prestij kaybıyla birlikte kendi sonunun da hazırlayıcısı olur. dokuz yıllık bu işgalden sonra ülke 2001 de bu kez abd emperyalizminin işgaline uğrar. ancak onbir yıl süren bu işgalin sonucunda güçlenerek çıkan radikal islamcı gruplar olmuştur.
    feodal ve kabile hayatına dayanan bir sosyal yapıya sahip bir ülkede, halka rağmen halk için yapıldığı söylenen zamansız hareketlerin acılarını yine o halk çekmekte radikal islamcı anlayış yönetimi altında kadın katmerli bir şekilde ezilmektedir...
  • afgan yazar ve yönetmen atiq rahimi'nin 2008 yılında fransa'da gouncourt ödülü'nü kazanan romanı sabır taşı, afganistan'da yaşanan savaşlara ve toplumun yapısına bakabilmek için oldukça başarılı bir eser. 104 sayfalık bir roman olmasına rağmen anlattıkları itibarıyla oldukça kuvvetli olduğunu söyleyebilirim. romanda ensesindeki kurşun nedeniyle bitkisel hayatta olan savaşçı bir adamın eşi tarafından onu nasıl bir sabır taşına dönüştürdüğünün hikâyesini okuyoruz.

    anlatıcı üçüncü şahıs ama elinde kamera varmış gibi hareket eden, kadın karakterin monologları ve geriye dönüş anlatımlarıyla zenginleşen, şimdiki zaman ağırlıklı anlatıma sahip bir romandır sabır taşı. bu kitap 2008 yılında fransa'nın önemli ödülü gouncourt kazanmış, 2012 yılında da aynı zamanda yönetmen de olan rahimi tarafından sinemaya uyarlanmıştır. kitabın filmi de başroldeki golshifteh farahani'nin de muhteşem oyunculuğuyla nefistir. ayrıca kitabın çevirmeni volkan yalçıntoklu'nun çevirisi de harikulade.

    bu romanı detaylıca incelediğim videoyu izlemek için: https://youtu.be/ssg0cfxh31o
hesabın var mı? giriş yap