• dünyada birine yakıştıralbilecek en güzel sıfattır nazarımda.

    altın varaklardan yapılmış tozlar gibi bi şey bu, ama daha parlağını düşünün... altından bile daha parlağını.
    bir şey daha ne kadar güzel olabilir ki? altından daha güzel, daha parlak nasıl olunur ki? maddenin güzelliğinden, dış güzellikten daha başka da vasıflar ister bu sıfatı hak etmek, içten de parlamak gerekir.

    sapsarı saçlar ister en başta, "günışığı"nı kıskandırabilecek kadar sarı, başak tarlaları gibi saçlar.
    pırıl pırıl bakışlar ister böyle görünmek. teni geçen, içe işleyen bakışlar, gözlerde milyonlarca parlak yıldız gerekir. bakarken, gözbebeklerinden ışıltılar saçabilmek gerekir.
    böyle bütün yüze yayılan bir gülümseme altından daha parlak yapabilir birini. en mutsuz, umutsuz olduğu anda bile sizi de
    gülümsetebilecek kadar tatlı olması gerekir yüzünün, elma gibi, kıpkırmızı yanaklar gerekir.
    sekerek yürümelidir bu sözü hakeden. her bir adımında etrafa pırıltılar saçmalıdır, biraz savrulan saçlarından, biraz göz süzdüğü
    uzaklardan, ordan, burdan...

    özlemeyi gerektirir ki tekrar göründüğünde daha bir parlak gelsin göze, kamaştırsın, ışıldatsın yeniden.

    bu ışıltıyı sağlayacak kocaman, sıcacık, "güzel" bir yürek gerekir.

    "güzel", güzel mi güzel olmak gerekir!

    en önemlisi sevmeyi gerektirir. sevmeden gözükmez zaten bu saydıklarımın hiçbiri;

    ne sapsarı saçlar göze başak tarlaları gibi gelir, ne de masmavi gözler dalgalı, berrak okyanuslara benzer. içinizi ısıtmaz sevmeden, dünyanın en güzel gülümsemesi. "ıssırası" gelmez insanın, tatlı gelmez o yanaklar.
    ceylan gibi yürüsede yürüyen, seçemez gözler etrafa dökülenleri, boş gelir ufak adımlar, heycanlandırmaz...

    hem özlemez ki insan sevmeyince daha ne olsun?

    "güzel'e güzel denmez bizim olmadıkça"

    insanın böylesi bir pareyi, sevmediğine veresi gelmez.
hesabın var mı? giriş yap