*

  • debisi (bkz: debi) yeterli olan akarsularin uzerine kurulan degirmen cesidi. olay suyun verdigi hareketi baska bisilere yoneltmektir.
  • derenin, nehirin üst yanından su arkları yardımıyla getirilen hacimli suyun basit bir türbin düzeneğine yönlendirilmesiyle oluşturulan değirmen tipi. bu değirmenlerde öğütülen buğday, mısır öğütüldüğü sırada genzinizi acı bir taş-mısır tadı yakar. değirmen köylüye aitse sadece sıra beklenir, para ödenmez; şahsa aitse ya bir miktar para ya da bir miktar öğütülen verilir.
  • (bkz: karmate)
  • orta çağda hıristiyan keşişler günlük işlerden olabildiğince uzaklaşıp, inzivaya çekilmek ve ibadete yönelmek istiyorlardı. orta çağa kadar un öğütmek değirmen taşında elle yapılan bir şeydi. su değirmeninin tasarlanması ve kullanılmasıyla 100 kişinin yaptığı işi kendi başına yapmaya başlamıştır. neredeyse hiç insan çalıştırmadan, çok kısa sürede çok miktarda öğütülmüş una sahip olan kiliseler bir anda zenginleşti. kazançlarını da büyük, gösterişli gotik kiliseler inşaa ederek harcadılar. inşaa edilen kilise ne kadar yüksekse ve ufuk çizgisini nasıl görüyorsa, ufuk çizgisine kadar her yerden de görülüyordu. bu da cennetin yeryüzündeki denkliğine işaret eder.
    işte su değirmeni hıristiyanlığın zenginleşmesinde çok önemli yeri olan bir buluştur.
  • rüzgar türbini ile birlikte izlemesi şahsıma inanılmaz bir mutluluk vermektedir. neden bilmiyorum.
  • italya'nın isviçreye yakın bölgelerindeki yüksek dağlarda buğday ve mısır yetişmez. 1943'ta faşistlerin güçlenmesiyle halkın kaçıp saklandığı dağlardır bunlar. karınlarını doyurmak zorunda olan insanların yardımına bu değirmenler koşar, su değirmenleri, buğday ve mısır yerine kestane unu yapan su değirmenleri.

    hala bölge halkı su değirmenlerinin yaptığı kestane unu ile yaşar. peki ilk kim mi çizmiş, planlamış, yapmış bu su dğirmenlerini?

    dünyanın gelmiş geçmiş en büyük mühendisi, leonardo da vinci!
  • günümüzde artık dereler heslerden kaldıysa boşu boşuna akıyor.değirmenler kalmadı
  • genelde kuytu yerlerde olan, cin vb. doğaüstü canlıların uğrak mekanları olduğu konusunda şehir (köy) efsanelerine konu değirmenlerdir.
  • su değirmeni eski roma döneminden bu yana bilinmektedir.

    özetle, basınçlı suyun bir çarkı çevirmesi ile elde edilen dönme hareketinin öğütücü taşları hareket ettirmesi prensibine dayanır. su debisinin yeterli olduğu yerlerde, çark doğrudan akarsuyun üzerine kurulabilir. avrupa’daki değirmenlerin çoğu bu şekildedir.

    daha küçük derelerde ise, akarsuyun yukarıda kalan (kaynağına yakın) bölgesinden bent kanalı ile getirilen suyun türbini çevirmesi sağlanır. orta karadeniz bölgesindeki değirmenlerin çoğunluğu bu tiptedir.

    özellikle ortaçağda su değirmenlerinin stratejik önemi vardı. un öğütmenin yanı sıra kerestecilik ve demircilik işlerinde de kullanılırdı. dolayısıyla gıda, yapı malzemesi ve silah yapımı bakımından özenle korunan stratejik bir tesisti.

    ülkemizde karadeniz bölgesindeki su değirmeni geleneğinin de çok eski dönemlere dayandığı bilinmektedir. bunların çoğu aynı zamanda gelir getiren aile değirmenleridir.

    buradaki coğrafi koşullar nedeniyle değirmenlerin suyu bent (kanal) ile sağlanır. bent yapımı da ayrı ustalık gerektirir. çünkü ideal debi için akarsuyun ne kadar yukarısından itibaren hangi uzunlukta kanal yapılması gerektiğini doğru hesaplamak gerekecektir.

    diğer zorlu bir süreç ise değirmen taşının teminidir. bu bölgenin kayaçları genellikle tortul kütle olduğu için, granit gibi sağlam kayaçlardan yontulan taşlar yüksek bölgelerden getirilirdi. bu ağır taşların yontulması hassas işçilik gerektirir çünkü yaklaşık 1 m çapında iki ağır taş arasındaki öğütme mesafesi milimetriktir.

    günümüzde bu değirmenleri yapacak usta kalmamıştır. en son büyük ustalardan biri, ibrahim kahyalardan durmuş altunordu idi. iyi eğitim almış, hassas ve titiz bir ustaydı. örneğin, inşaatta kullanılacak kumun elenmesi gibi basit görünen bir işe dahi büyük özen gösterir, bunu angarya olarak gören işçilere sabırla anlatırdı.

    kendi ağzından dinlediğim kadarıyla aktaralım: “bu kumun içinde kürdan kadar dahi kıymık olmamalı. eğer o kıymık gözden kaçarsa, suyu emdiği için şişer, değirmeni çatlatabilir, felakete yol açabilir.”

    inşaatın zemini toprak ise ve orada bir kaya tespit ederse, o kaya kütlesinin tamamını çıkarmadan işe devam etmezdi. bu zahmetli bir işti ve işçiler: “ustam, sağlam taş işte, yapalım üzerine gitsin!” diye sitem ettiğinde ise şu şekilde cevap verirdi:

    “bu zeminin tamamı taş olsa, dediğiniz doğru. eğer binanın bir kısmı bu taşın üstüne, kalan kısmı toprağa oturursa, zamanla toprağa basan kısım daha fazla çöker, değirmen yıkılabilir. ben bunun vebalini göze alamam!”

    durmuş usta 80’li yaşlarına kadar çalışmış, mesleğini öğretmiş ve değirmen inşaatlarına gözetmenlik ve danışmanlıkta bulunmuştur.

    kendisinden, değirmende balık tutulabildiğini de öğrendim: bunun için bent kurutulur. yani değirmen çalışmadığı zaman kanalın suyu kesilir, içindeki balıklar toplanır.

    su değirmeni karadeniz bölgesi kültüründe yer etmiştir. örneğindeğirmen sele gitmiş sen şakşak arıyorsun gibi deyişler türemiştir (“değirmeni sel almış, sen takılcak arıyorsun” da denir. takılcak ya da şakşak, tahılın miktarını ayarlayan küçük tahta bir parçadır).

    almanlar eski su değirmenlerini kültür mirası olarak koruyor. bizim de bunu örnek almamız ve bu mirası torunlarımıza aktarmamız gerekir.
  • mö 70 yıllarında romalılar tarafından zeytinyağı üretmek ve tahıl öğütmek için kullanılan çarktır. daha sonra kendini geliştirerek yeşilçam filmlerinde dekor olmuştur. akıllara dila hanım'ı getirir.
hesabın var mı? giriş yap