• maurice pialat'ın yönettiği 1987 yapımı film.

    katolik rahip rolündeki gerard depardieu, mouchette isimli genç bir kızla yakınlaşır. burada mouchette, şeytanı yani nefsi temsil eden sınav öznesidir. ve olaylar gelişir...

    cannes'da yılın altın palmiye ödülünün de sahibi olan bu filmde gerard ustaya, sandrine bonnaire eşlik etmişti.
  • --- spoiler ---

    genç rahibin (gerard depardieu) yoluna çıkan orta yaşlı sıradan bir erkek fiziğindeki şeytan, ona;

    "kara cahiller! ilkel sersemler! onları kuzeyin her yerindeki panayırlarda ve pazarlarda görebilirsin."

    der. bu bölüm, nietzsche'nin böyle buyurdu zerdüşt'ünün "pazar yerindeki sinekler üstüne" adlı nefis bölümünü anımsattı. ilginç olan şudur ki tanrının öldüğünü zerdüşt vasıtasıyla dillendiren nietzsche ile tanrıya isyan eden ve rahip dahil zayıf karakterdeki insanları yoldan çıkarmak gayretindeki iblisin koşutluğu filmin bir kerre de ironik bir cepheden izlenmesi yönünde bizi telkin eder.

    ironiye konu olabilecek en kuvvetli sahneler kadın bedeninin davetkârlığının erkek-öznenin bedeninde açtığı derin yaralar değildir. rahip bir sahnede kendisini zincire vurur ve bedenini cezalandırır, ama ruhunu kurtarmak için yeterli değildir bu.

    ironiye dair en güçlü sahne olarak rahip konuşurken arka planda hayvan seslerinin işitildiği ânı timsal verebiliriz. doğanın kendisi tanrısal sözlerin büyüsüyle tek başına dalga geçer. donuk gözleriyle tanrıdan söz açan rahibin sözleri köylülerin her şeyden habersiz hayvanları tarafından tecavüze uğramıştır. tanrının kitabını, yanı sıra rasyonaliteyi temsil eden insan (rahip) ve bizzat doğaya ait olan hayvan (inek) karşı karşıya gelmiştir.

    denebilir ki rahip, kadın (yasak cinsellik) ve şeytan (tanrı yasasının delindiği alan) tarafından olduğu kadar doğa (insan haricindeki her şey) tarafından da kuşatılmıştır. bir vakit ana rahminden dışarı fırlatılarak ışığı görmüştür ama şimdi günah çıkarma kabininde gözlerini yummuştur dünyaya.

    bu sonuç, değişmez evrensel gerçeği yeniden gündeme getirir: mücadeleyi doğanın kendisi kazanmıştır. şöyle de diyebiliriz: tanrı ölmüştür; içimizde bir tanrı yaşamaya devam etse bile! insan evrende bir noktadır sadece; kalıcı olan doğanın ta kendisidir. her şey ise özünde bir döngüselliğe * işaret eder.

    --- spoiler ---
  • tiyatro oyunu gibi filmdir. ilk yarım saati baz alırsak onar dakikadan 3 adet 2 kişilik sohbet izliyoruz ilk yarım saatte. senaryonun akışı böyle olabilir fakat şahsen hoşuma gitmemişti böyle bir başlangıç.
  • yer yer alyoşa karamazovun rahibi zosima çınladı kulağımda, şeytan sahnelerinde faust göndermesi mi vardı diye sormadan edemedim.(eylem halindeki edememek)
    filmin bütününe diyalog hakimdir.
    ancak kaçıklar izleyebilir ve baharı bekleyenler.

    kahraman rahibe yol gösterici olan baş rahibin;

    -diğerlerine öncülük edemezsen kendini nasıl yargılayabilirsin? sözünü kıyas kıstası ile ele almakta fayda var. ancak o zaman estetik savunmadan bahsedebiliriz gibime geliyor.

    keza yine yol gösterici rahibin;

    -sağlık tanrının armağanıdır'' sözünü filmin bütününde fevkalade bir yere oturtabiliriz.
    satın alınamaz, devredilemez, bakiyede tutulamaz bir armağan.

    ve mümkünse asıl karakterin/rahibin my afternoons with margueritte filmini izleyelim.
hesabın var mı? giriş yap