• ubıhlar üzerine yazılmış ve gerçek bir hikayeyi anlatan kitap. yalnış hatırlamıyorsam seri idi ama sadece bir tanesi çevrilmiş ve basılmıştı türkçede. bundan seneler evvel. adından son mohikan tarzı bir eser olduğu düşünülse de değil. ubıhların sayılarının azalmasından dolayı son olarak nitelendirilebilecek bir ubıhın osmanlıya geliş hikayesi.
  • ubıhça bilen son kişi, birkaç zaman önce, yakın bir tarihte hayatını kaybetmiştir.
  • unlu abhaz yazari ve sairi bagrat shinkuba'nin romanidir. hikaye, kendi tanimiyla "son ubih" zaurkan zolak'in omrunun son gunlerinde basindan gecenleri abhaz linguist sharakh kvadzba'ya anlatmasi, sharakh'in bunlari arada zaurkan'dan bahsederek ve yorumlayarak ama cogu zaman zaurkan'in agzindan ciktigi gibi bize sunmasi cercevesinde sekillenir. bende raduga yayinevinin cikardigi "posledniy iz ushedshikh" (kirilden transliterasyonum bu kadar) adli rusca orijinalinden yine raduga yayinevinin "the last of the departed" olarak ingilizce baskisini yaptigi bir kopyasi var. kitapta anlatilanlari, ozellikle donemin osmanli yonetimine ve turk gorevlilere karsi yapilan elestirileri ve menfi yorumlari goz onune alinca turkiye'de nasil basildigini, bu baskinin ne oranda aslina sadik kalmis oldugunu merak etmeden gecemiyorum. orijinal dili abhazca olup sonra rusca'ya oradan ingilizce'ye cevrilmis romanin ise, en azindan bendeki kopyasinin, edebi acidan pek ahim sahim oldugunu soylemek zor -ki zaten baskiyi yapan raduga yayinevi de ceviri hususundaki sikayetlerimizi bildirmemizi istemis sovyetlerin cokmek uzere oldugu 1986 yilindan. yine de, ozellikle kokeni kuzey kafkasya'ya dayananlar icin pek dokunakli, ve "resmi soylem"in epey disinda bir eser oldugunu soylemeliyim.
  • türkiye'de anadilini konuşabilen son ubıh tevfik esenç'ti... bir filmde gördüm kendisini. yaşlı ve içinde tek başına taşıdığı anadiliyle, yalnız bir adam.
    yönetmen ismet arasan'ın 1987 yapımı son sesler adlı belgeseli, belgeselin aynı anda bazen nasıl önemli bir belge olabileceğini de ispatlayan ve beni çok etkilemiş olan filmi, bu dramı anlatıyordu. bir dili, işte bu yüzden de bir yaşama ve hayatı algılama biçimini tek başına hatırlayan bir adamın yalnızlığını.. bir şeyin sonu olmayı.

    copy paste vasıtasıyla ayrıntılar şöyle;

    anadillerinin artık konuşamayan kafkas kökenli ubıh halkının, savruldukları anadolu köylerinden birinde süren hayatları… ve anadilini konuşabilen son ubıh tevfik esenç’in ürpertici yalnızlığı…

    “ ...ansızın hatırlayacağım, son sözlerini tekrarlayacağım... unutulmasın diye, son sesleri...
    çok ölüm gördüm. uzun bir ömrüm oldu takatim kalmadı. yüreğim fazla dayanmaz, biliyorum. içime atsam, olmuyor. dilime vuruyor. anadilimde anlatmak istiyorum, unutmayı ve unutulmayı...”
  • çerkesçe okunuşuyla bo dahı yorumunu hak eden bir kitap.
  • turkcesini okudugum ve yıllardır unutamadıgım kitap...butun kafkas kokenli arkadaslarıma bir tane hediye etmek isterdim, ama maalesef cok aramama ragmen hicbir yerde bulamadım.kitabın hacı olma riskini de goze alamam , benim icin cok degerli bir kitap.gecenlerde fotokopi kitap yaptırıp mi versem diye bile dusundum!bence kafkasya halklarıyla ilgilenen herkes okumalı...ben kafkas kokenli degilim, ama oldukca ilgiliyim, turkcesinin uslubu cok akici idi, turkceye cevirirken de cok fazla sansur olmamıstır diye dusunuyorum herhalde, cunku okurken osmanlılara ofkelenmemek pek mumkun degil gibi... final sahnesini hic unutamam, goz yaslarımı bu kadar seller gibi akıtan baska bir kitap daha olmamıstır herhalde, bazen hayatta en gucumun bittigi yerde o sahneyi hatirlıyorum ve butun zorluklara meydan okurcasına dans etmek geliyor icimden...

    edit: kitap maalesef uzun suredir kayip...
hesabın var mı? giriş yap