• grup tını > öğrenci indirimi kimsecikler bilmez bu şarkıları, fd hayranı olanlar bile...
  • her grubun/şarkıcının/hödönün bu son şarkımız arkadaşlar geldiğiniz için sağolua şeklinde belirtip sonrasında bis yaptığı şarkıdır son şarkı asla son olmayandır.
  • hayalime acikli bir müzikle konumlanan, dinlemeyi heyecanla bekledigim* ve artik dinlemeyi basardigim hayallerimle bagdasmayan sarki.` :müzigi itibariyle.yine de o:feridun düzagaç`nu duymak her zaman en güzel..
  • anima albümdeki son şarkısıdır, sözleri şu şekildedir:

    bir pencere ve kadife perde ve
    saksıdaki çiçeklerinle rengarenktin
    ruhunu aldılar, ruhsuzlar dünyasından
    sesler ve renkler;bedenden mezara..
    tanrı
    dua
    din
    ah
    ağıt
    beyin
    yürek
    tin
    varken rüyaydın uykumda,
    yokken kabus mu oldun?
    bu nasıl bi denge ruhum!
    sesler ve renkler;bedenden mezara..

    şimdi ben duvardaki örümcek gibiyim;
    hep onarmaya çalışacağım bir dünya bıraktın ardında!..
  • "şimdi ben duvardaki örümcek gibiyim; hep onarmaya çalışacağım bir dünya bıraktın ardında" sözleri ile beğenimi kazanmış anima şarkısı..
  • *girişi opeth'in harlequin forest parçasının bir bölümüne benzeyen şarkı.
  • animasal'ın en sağlam şarkılarından*. bir de bazı şarkıları (mesela transacoustic) çağrıştırıyor ama yine de çok güzel.
  • björk bacımızın takıntısı olan hadise.

    (bkz: dancer in the dark)
    (bkz: this isn't the last song)
  • ilkay akkaya şarkısı.

    bulutlar geçer
    yavrum içindemisin
    ah bulutlar nereye gider
    yürürüm acı yürür
    geçerler üzerinden
    ayak altında şimdi ümitler

    dilleri yalan söyler
    aldılar veremezler
    taş kesilmiş sanki buz yürekler
    gidemem uzaklara
    gülüşün bu sokakta
    bu dert beni iflah etmez
    heder eder

    yemediğim
    yedirdiğim mavi kuşum gülenim
    mezarını bilmediğim

    kokusu çoktan uçtu
    giydiğim son gömleğin
    ah zaman ne çabuk geçer
    iz sürdüm peşin sıra
    gelemedim yanına
    ah zaman ne ağır geçer

    dilleri yalan söyler
    aldılar vermezler
    taş kesilmiş sanki buz yürekler
    gidemem uzaklara
    gülüşün bu sokakta
    bu dert beni iflah etmez
    heder eder
  • bir nurullah genç şiiri.

    ey mona liza’nın kıskandığı el
    bu kaçıncı bekleyiş trenlerin ardında
    bin pâre olduğum kaçıncı bozgun
    bir gün bu esrârlı hikâye biter
    erzurum garında banklar üstünde
    kalem bana kızgın, kitaplar kızgın
    hasret katar katar uzayıp gider
    içimde bir figân her düdük sesi
    her vagon efkârlı bir uzun hava
    göçmen kuşlar hâlâ dönmedi geri
    kurumuş, evlerin karanfilleri
    ey mona liza’nın kıskandığı el
    sihrine bir defa dokunmak için
    hep aynı şarkıyı söyleyip durdum
    başımı umutsuz taşlara vurdum
    vermedin bir siyah fotoğrafını
    ya da bir hatıra parmaklarından
    beni bir kaygısız neron mu sandın
    hangi düşmanımın sözüne kandın
    götür, senin olsun bütün ihtişâm
    gece mahkûmuna kalır mı akşam

    erzurum garından ayrılıyorum
    banklar mütereddit bakıyor ardımsıra
    abdurrahman gazi yokuşlarında
    mecnun’la, kerem’le buluşacağız
    bu çâresiz derdi konuşacağız
    yollar kıvrım kıvrım, çetin ve uzun
    dağlar melânkoli, dereler hüzün
    takvimleri görmek istemiyorum
    karanlığa dönmek istemiyorum

    ey mona liza’nın kıskandığı el
    bu kar yığınları cehennemden mi
    bu sokaklar mahşerden mi geliyor
    gürcükapı ihtirazı bilmezdi
    altın kalpli zambakların
    filizlendiği taşmağazalar
    ilmek ilmek bileklerine
    geçirmezdi nefret urganlarını
    nerede dadaşın gür bıyıkları
    aziziye neden böyle derbeder
    solan renkler kimin, kaldırımlarda
    ya bu erzurum erzurum değil
    ya ben başkasıyım bu erzurum’da

    ey mona liza’nın kıskandığı el
    belki de o eski sinemalarda
    hâlâ bir çin filmi oynamaktadır
    çifteminareler mum ışığında
    sonsuzluğa geçit aramaktadır
    küskün çinileri yakutiye’nin
    yine sessiz sessiz ağlamaktadır
    ıssızlığa kurşun sıkan tabyalar
    başına karalar bağlamaktadır

    abdurrahman gazi yokuşlarında
    ne mecnun ve kerem, leyla ve aslı
    ne de çin filmlerinden kalan görüntü
    alevli bir köpük sadece dünya
    erzurum garına, banklar üstüne
    dönüyorum çıplak ayaklarımla
    yine kuşlar, yine rüzgâr ve yağmur
    zavallı gözlerim kırmızı, mahmur
    unutuyor sevda resimlerini
    ey mona liza’nın kıskandığı el
    o eşsiz, ebedî sılâdan mahrum
    şarkıları sana bırakıyorum
hesabın var mı? giriş yap