*

  • somurge sevmek.. ne kadar cok somurge olursa o kadar mutlu olunacagina inanmak..
  • bir devletin egemenliğini başka topraklar ve halklar üzerinde kurması ya da genişletmesidir. sömürgeciliğin tarihi çok eskilere gitmektedir. ilkçağların devletleri de çevrelerindeki güçsüz ülkelerin kaynaklarından yararlanmak için onları sömürgeleştirirlerdi. daha sonra, xv. yüzyılın sonlarında başlayarak çeşitli avrupa devletleri dünyanın geniş alanlarını keşif , fetih , ilhak ve iskan etmeye başlamışlardır. bu, xv. yüzyıldan beri avrupa tarihinin önemli bir özelliğidir. sömürgeciliğe çok yakın olan emperyalizm sömürgeciliğin bir biçimidir. emperyalizm , avrupa'nın büyük devletlerinin xix. yüzyılın ikinci yarısında öteki kıtalar üzerinde genişlemelerine verilen addır. bugünkü tanımlanışı ile, avrupa'da kuvvet politikasının, devletlerarası sürtüşme ve ekonomik rekabetin denizaşırı bölgelere yayılmasıdır. sömürgeciliğin tarihi çok geçmişlere dayansa da, avrupa'nın xix. yüzyılda endüstri devrimi sonucu karşılaştığı ekonomik ve toplumsal sorunlara çözüm getiren yöntem olarak yenidir. sömürgecilik olgusunun temelinde şu unsurlar yatmaktadır: ekonomik unsur, demokratik unsur, güvenlik endişesi, ulusal itibar ve büyüklük duygusu. 20. yüzyılda ortaya çıkan iki dünya savaşı, sömürgeciliğin gerilemesi sonucunu doğurmuştur. 1960'larda başlayan hızlı uluslaşma süreci, hemen hemen sömürgeciliğin sonunu gösteriyordu. ve 1989 yılında doğu avrupa'da başlayan rejim değişikliği, ve soğuk savaşı simgeleyen berlin duvarı'nın yıkılması ile ii. dünya savaşı'ndan sonra başlayan süreç sona ermeye başladı.
  • 1950'lerden önce bazı durumlarda birbiriyle son derece alakasız ülkelerin aynı adla anılmış olmalarının sebebi. bu aynı adı paylaşan ülkeleri şöyle sıralayabilirim:

    ingiliz hindistanı (bkz: hindistan) (bkz: pakistan) (bkz: bangladeş) (bkz: myanmar)
    hollanda hindistanı (bkz: endonezya)

    ispanyol hondurası (bkz: honduras)
    ingiliz hondurası (bkz: belize)

    ingiliz guyanası (bkz: guyana)
    hollanda guyanası (bkz: surinam)
    fransız guyanası (bkz: fransız guyanası)

    ispanyol fası (fas'ın kuzey kesimleri)
    fransız fası (ispanyol fas'ı dışında kalan fas)

    fransız ginesi (bkz: gine)
    portekiz ginesi (bkz: gine-bissau)
    ispanyol ginesi (bkz: ekvator ginesi)

    fransız kongosu (bkz: kongo)
    belçika kongosu (bir dönem zaire olarak adlandırılan demokratik kongo)

    ingiliz somalisi (somali'nin kuzey kesimi)
    italyan somalisi (somali'nin güney kesimi)
    fransız somalisi (bkz: cibuti)
  • bugun avrupanin zenginliginin temelini olusturan faaliyettir, miadi gecince biraz sekil degistirerek yerini emperyalizme birakmis, o da kendi icinde gelisimini tamamlayarak globallesme adi altinda gerek cokuluslu sirketlerin hegomanyasi altinda gerekse iletisim kanallari araciliyla kulturel emperyalizm adi altinda bir anlamda gunumuzun kosullarina adapte olarak ve kendini yenilemeyi surdurmus bir kavramdir. uzerinde dusununce hangi evrenin daha korkunc oldugunu anlayamiyor insan; topraklarin, madenlerin ve diger gelecegin mi elinden alinmasini yoksa ruhunun, doganin elinden alinarak farkli bir uniformalastirma faaliyetinin surdugu ve guc ugruna dunyanin ve gelecegin yok edildigi evrenin * ** mi ?
  • başlangıcı için (bkz: merkantilizm)
  • aslında daha sonuçlarının farkına varılamamış, dünyayı başka hiç bir olayın böyle şekellendiremediği askeri,ekonomik ve sosyolojik eylemler zinciridir. tarihte çevre ülkelerin kaynaklarını sömürmek için o ülkeyi himaye altına almak gibi ufak örnekleri görülsede neredeyse günümüz siyasi dünyasını oluşturan etkin örneği rönesans ve keşiflerle başlayan avrupa sömürgecilği olmuştur.

    ticaret yollarını tutan osmanlı imparatorluğu ile çatışan portekiz ve ispanya hindistana giden alternatif bir yol bulmak istemiştir. buna bağlı olarak keşiflere yönelen, yeni dünya'nın bulunmasıyla 1400'lerin başında başladığını söyliyebileceğimiz ve 1960'lara kadar devam edecek olan avrupa sömürgeciliği tüm dünyayı etkisi altına almış ve dünya hiç bir zaman görmediği bir güç ile şekillenmiştir.

    şöyle ki; bulduğu kıtalardaki kendinden güçsüz halkları fetheden avrupalı milletler keşif ve askeri üstünlükleri sonucunda ele geçirdikleri toprakların sadece kaynaklarını sömürmemişlerdir,bayraklarını diktikleri ülkeyi kendi yönetim şekli ,kendi dilleri ,kendi eğitim sistemlerini ve kendi dinleri ile yöneten avrupalılar yüz yıllar boyunca bu sistem ile kavurdukları halkları bıraktıklarında artık o milletlerin kendi benliğinin olması söz konusu olamazdı.

    avrupalı milletlerin sömürgecilik eylemlerini kısaca özetleyebilirsek portekiz keşfettiği güney amerika topraklarına bugün portekizce konuşan brezilya'ya yerleşmeye başladı hızlı portekiz gemileriyle başa çıkamayan ispanyollar güney amerikaya arka bir kapı buldular ve kuba üzerinden aztek topraklarına girdiler , maya ve güney amerikanın arka kapısı and dağlarının arkasından inka topraklarınada girip portekiz brezilyası ile komşu oldular.

    amerika kıtasında genişlemek için önce davranan fransa bugün fransız canadası olarak bilinen topraklardan a.b.d'nin atlantik kıyısındaki topraklarının bir bölümüne sahip oldu fakat bu kıtadaki topraklarına gereken önemi vermeyen fransa uzun savaşlar sonucunda burayı ingiltere ve a.b.d ye bıraktı. pasifik ve güney asyadada avrupalı milletlerinlerin işledikleri hammaddelerin ticareti için üslere ve yeni sömürgelere ihtiyacı vardı. portekiz doğu timor,goa gibi üsler edindi ispanya filipinleri ele geçirdi hollanda endonezyayı sömürgeleştirdi fransa ve ingiltere hindistan için savaştı ve kazanan yine ingiltere oldu abd yi kaybeden ingiltere suçluları göndermek ve artan nüfusu boşaltmak için yeni topraklar buldu ve avustralya ile yeni zelanda'ya yerleşti.

    son paylaşılan ve daha çok amerikaya köle ticareti için ilgilenilen kıta olan afrikada dünya üzerinde umduğunu bulamayan fransa kendi burnu ucundaki topraklarda kuzey afrikada büyük bir sömürge imparatorluğu kurdu güneyde ise ingiltere hollanda'dan aldığı cape kolonisini güney afrikanın içlerine kadar genişletti.belirtmek gerekirse rusya'da pasifik okyanusuna kadar sibiryayı ele geçirdi.

    işte en tehlikeli vakitlere doğru dünyada ele geçircek yeni topraklar kalmayınca ve dünyanın 3/2 si avrupa milletlerinin bayrağı,imparatorlukları okulları ve kiliseleri altında kalınca 2 büyük paylaşım savaşı patlak verdi ve artık karlı olmayınca sömürgeler birer birer bağımsızlığını kazanmaya başladı.

    bugün güney amerika portekizce ve ispanyolca kuzey amerika ingilizce ve fransızca avustralya kıtası ingilizce, ,güney asya ingilizce afrikanın kuzeyi fransızca güneyi ingilizce dilini konuşuyor ,dillerini kaybettiler hristyanlaştırıldılar dinlerini kaybettiler onların okullarında onlar gibi eğitim gördüler onların yönetim şeklini ve onları tamamen devam ettiriyolar işte sömürgecilik dünyayı böyle değiştirdi ve ondan önce hiçbir güç dünyayı böyle şekillendirememişti. sömürgecilik günümüz dünyasındada globalizm altında yeni bir kılıf ile yoluna devam ediyor.
  • kavramsal olarak sömürgecilik; sömürülen bölgenin ekonomisini ve üretim sistemini diğer devletlere ve anakentlere kapatmaya çalışan merkantalist bir anlayıştan türemiştir. genellikle silahlı dayatmalar yoluyla yapılan sömürge anlaşmalarında anakentin ekonomik avantajlarını gütmek için değişik şartlar öne sürülür. bunlar arasında sömürge pazarının tamamının ya da bir bölümünün yabancı pazarlara kapatılması, sömürgede üretilen ürünlerin dışsatımı için en başta anakente yönlendirilmesi zorunluluğu, deniz taşımacılığının yalnızca anakent deniz gücünün tekelinde olması, sömürgede hangi malların ve hammaddelerin anakentin çıkarları doğrultusunda hangi yöntemlerle üretileceğinin kararlaştırılması ve gerekirse sınırlandırılması ve tüm bu politikaların uygulanabilmesi için yerel yönetime askeri, mali ve teknik desteğin sağlanması gösterilebilir.

    tarihte kolonyal sömürgecilik değişik formlarda gerçekleşmiştir. ana ülkeden büyük insan topluluklarının yeni topraklara göçünün sağlanması bir yöntemdir. bu yönteme örnek olarakkuzey amerika sömürgeleri örnek olarak gösterilebilir. bazen kolonların yerli halkla beraber yaşadığı ve kaynaştığı sömürge tipleri oluşmuştur ki genellikle latin amerika sömürgeleri bu bölüme düşer. bir diğer yerleşimsel sömürge tipi kolonların yeni ülkeye yerleşip ayrı ayrıcalıklı bir sınıf olarak yaşamalarıdır. bu sisteme güney afrika ve cezayir sömürgeleri örnek olarak verilebilir.

    sömürgecilik her zaman zorunlu olarak yerleşmeyi ve kolonileşmeyi gerektirmez. özellikle çin, endonezya adaları ve hindistan gibi yerli halkın kültürünün ve direnişinin oldukça yoğun olduğu ve çeşitli formlarda devletlerin bulunduğu bölgelerde doğrudan işgal ve kolonileşmek neredeyse imkansıza yakın olmuştur. bundan dolayı bu bölgelerde sömürgecilik daha çok merkez tarafından dayatılan ekonomik yönlendirmeler, kukla yöneticiler veya vali atamaları gibi yöntemlerle gerçekleştirilmiştir.

    18. ve 19. yüzyıl boyunca özellikle amerika sömürgeleri başta olmak üzere bazı kolonilerin ayaklanıp merkezden kopmaya çalışması, 19. yüzyılın sonundan itibaren yükselen liberalizmin etkisi ile sömürge imparatorlukları mutlak tekelci anlayışı bırakarak doğrudan sömürmekten ziyade parasal bağlarla desteklenen daha yumuşak bir iktisat sistemini yeğlediler.

    1950’den sonra iyice yaygınlaşan bağımsızlık hareketlerinden sonra bile commonwealth gibi kurumlar aracılığıyla entrynin başında anlatılan söz konusu merkantalist yaklaşıma uygun yöntemler uygulanmaya çalışılmıştır. sömürgecilik boyunca merkez tarafından belirlenen ve sürdürülen üretim şekilleri yüzünden bu ülkelere siyasal bağımısızlıklarını kazansalar bile; sermaye ve teknik eksikliklerden dolayı üretim zincirinden kopamamışlardır. sierra leone ekonomisinin hala sömürgecilik döneminde olduğu gibi ucuz işgücü ile yeraltından çıkartılan kaynakların** avrupa’ya ihracı üzerine kurulu olması bir örnek olarak verilebilir.
  • "e se mais mundo houvers, lâ chegara"

    ünlü portekiz deyişi, yani "eğer yeryüzü daha büyük olsaydı yine de onun çevresini dolaşırdık." karın maksimizasyonunun hudut, dağ, cangıl, izzet altınmeşe ayrımı yok. ama sözün sahipleri de ironi bu ya, ispanyolların egemenliğine girerek dünya turlarını kısıtlamak zorunda kaldılar. sömürgeleştirilenler ile sömürgeciler arasındaki güç ayrımının doruğa ulaştığı sanayi devriminden, dibe vurulmaya ve şekil değiştirmeye başlandığı 20.yy'a değin geçen serüvende, sömürgeciliğin, galiyev'in deyimiyle "avrupa proleteryası-burjuvazisi el ele" beyaz ırkçılığını besleyerek içteki rahatsızlıkları bertaraf etmesi de gözardı edilmeyecek cinsten. fransız devrimi kavramlarından milliyetçilik sayesinde proleter sınıflara yanlış bilincin telkin edilmesinin yanı sıra sömürgecilikle beraber gelen zenginlik sayesinde alt sınıflarda oluşan nısbi refah, o tehlikeli sınıfın etkinliklerini de frenliyor. bakınız marc ferro, aimé césaire'nin ağzından neler söylemiş: (marc ferro, sömürgecilik tarihi, imge kitabevi, 2002 ankara, s: 15)

    "xx. yüzyılın koyu hristiyan burjuvazisinin hitler'de affedemediği şey, suçun kendisi, insana karşı işlenen suç, insani değerlerin çiğnenmesi değil, beyaz adama karşı işlenen suçtur (...); o zamana kadar avrupa'nın araplara, hintli çek-çek hamallarına, afrikalı zencilere takındığı sömürgeci tutumu hitler'in avrupalılara karşı takınmasıdır."
hesabın var mı? giriş yap