• sofya’ya bir bahar günü girdim, şekerim.
    ıhlamur kokuyor doğduğun şehir.

    dünyayı sensiz dolaşıyorum,
    böyleymiş kaderim
    elden ne gelir…

    sofya’da ağaç duvardan önce, duvardan güzel.
    sofya’da ağaçla insan karışmış birbirine,
    he kavak,
    nerdeyse odaya girip
    kırmızı kilime oturacak…

    sofya şehri, büyük mü?
    şehirler, gülüm, caddeleriyle değil,
    anıtını diktiği şairleriyle büyük oluyor,
    sofya büyük bir şehir…

    burda akşam deyince dökülüyor sokağa millet,
    çoluğu çocuğu, genci ihtiyarı,
    bir gülüşme, bir uğultu, bir gürültü, bir kıyamet,
    bir aşağı, bir yukarı,
    yan yana, kol kola, el ele…

    istanbul’da şehzadebaşı’nda ramazan geceleri
    -sen o devre yetişmedin münevver-
    piyasa edilirdi tıpkı böyle.

    yok… geçti o geceler…
    şimdi istanbul’da olsam
    aklıma mı gelirdi onları aramak?
    ama istanbul’dan uzak
    her şeyini arıyorum.
    üsküdar cezaevi’nin görüşme yerini bile…

    sofya’ya bir bahar günü girdim, şekerim.
    ıhamur kokuyor doğduğun şehir.
    bilmediğin gibi ağırladı beni hemşerilerin.
    doğduğun şehir kardeş evim bugün.
    ama kendi evin kardeş evinde bile unutulmuyor.

    şu gurbetlik zor zanaat zor…

    nazım hikmet
    24 mayıs 1957, varna
hesabın var mı? giriş yap