*

  • tüylerimi diken diken eden nick cassavetes imzalı film.
    "her zaman kalbini dinle, aklını değil" dedi her karesi bana. aldım feyzimi ve sancılı romantizm örneği filmin önünde saygıyla eğildim.
  • bir aşk için nelerden vazgeçebilir bir insan?
    delilik nerde başlar, nerde biter?
    herkes kendi cevabını bulabilir bu filmde...
  • ... seyredenler seyretmeyenlere anlatmasin,
    seyretmeyenler seyretsin bre.
    lezazet deposu, "lovely" film.
  • "o" kendini seviyor.
  • inanılmaz güzel bi aşk filmi... bu filmde oynayan herkes aşmış, ve özellikle sean penn... gerçek aşk bu işte!! bundan eksiğini istemiyoruz...
    taze ayrılanlar izlesin...
  • arka seslerin dublaja dahil edilmemesi nedeniyle, turkce dublajından uzak durulması gereken film.
  • eddie*: we were made for each other. we're both banged up.
    ...
    eddie*: can you type 170 words a minute? can you sew? can you dance? what can you do?
  • filmin jeneriğinde bjork'un bir şarkısı vardı, "shhh..." gibi ya da "sus" filan diye başlayan, ne şarkıydı o ve hatta neydi o şarkı?
    (bkz: it s oh so quiet)
  • oncelikle begenmedigim yanlarindan bahsedeyim ki bunlari kesin feci begenmis, filmden on planda tutan insanlar bile cikabilir, olsun. ben bjork'un shhh!! sarkisi ile filme giris kismini pek begenmedim. oturmamis ya da ne bileyim filmin atmosferine uzak, bana uzak. oyle uzak iste, cook daha guzel bir sarki dusunulebilirdi ki filmin devaminda kullanilan sarkilar gayet guzel. efendime soyliim, sonlardaki ''o kendini seviyor'' kismina acaaaip uyuz oldum. cok sacma buldum, kurtlar vadisi'den aforizmalar dinliyormus gibi hissettim kendimi. bir nevi sonunu dusunen kahraman olamaz tribi ahahah..sonraaa; senaryo da bence yetersiz. yani tamam cok guzel bir konu islenmis, oyunculuklar muhtesem, hersey cok guzel de biraz yavan bir senaryo gibi. ben tam bir before sunrise havasi aldim o yuzden. yani coook guzel ama basit gibi sanki. basitligi bir eksik mi bilmiyorum gerci, degil sanirim. bu kadar keyifle izlendigine gore.

    simdi de cok daha onemli olan filmin guzelliklerine degineyim. sean penn, harry, travolta ve robin wright'in oyunculuklari mukemmel otesi. harry amcamizi bir kenara koymak zorundayim cunku onun hakkinda objektif bir yorum yapamayacak kadar delisiyim *, filmin baslarindaki robin wright'in mimikleri tripleri falan cok guzeldi. filme isinma asamasini onun sayesinde minimuma indirdik. penn ve travolta zaten ekol olmuslar coktan. penn'in aglamasi ayrica yurek burkuyor, onun yuzunden agladik yav hic yoktan. neyse...travolta'ya biraz ezik, kotu adam rolu verilmis gerci ama o da gayet basarili. araya birkac velet serpistirilmis ama baya arka planda kalmis cocuklar. kizin babasi ile olan diyalogu da ayrica ic acitir;

    --- spoiler ---

    -we can be friends
    -best friends?
    -no, second best friends.

    --- spoiler ---

    sonucta tekrar tekrar izlenesi, cilginlar gibi aglanasi, guzel goruntulerle bezenmis bir film cikmis. ozellikle de banyoda penn ile robin wright'in karsilasma sahneleri, hastanede teller ardindan opusmeye calismalari ''aman tanrim!'' dedirtiyor insana. kiskandiran ask gercekten...
  • sean penn'e cannes'da en iyi aktor odulunu kazandirmis olan film.

    --- spoiler ---
    robin wright penn'in canlandirdigi karakter hamile haliyle icki ve sigara icer, ustune bin kere yerlere yuvarlanir, yetmedi dayak yer. sonra bu hamilelikten dogan cocuk henuz ilkokul yasindayken babasindan bira ister ve icer. boyle de tuhaf bir filmdir. vcdden dublajli seyretmek zorunda kalmistim. sean penn'in hatrina bir kez daha seyredesim var, bu kez vcd olmasin lutfen.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap