• artık örneği kalmamış beyefendilerden tarihçi, gazeteci ve yazar olan alus bey 1887 sene-i devriyesinde istanbul'da doğdu. askeri müze müdürü ahmet muhtar paşa'nın oğludur. özel öğrenim gördü. son sınıf sınavına girdiği galatasaray lisesinden 1906 yılında, hukuk fakültesinden 1910 yılında mezun oldu. 1908 yılında öğrenci iken elüfürük adlı mizah gazetesini yayınladı. 1908-1909 yılları arasında davul, diğer yıllarda akbaba ve amcabey mizah dergilerinde yazı ve karikatürleri yayınlandı. tarihi eserlerinden başka 21 adet tiyatro ve roman türünde eseri vardır. 21 mayıs 1952 tarihinde 65 yaşında iken istanbul'da vefat etti.

    eserleri: askeri müze rehberi, aya irini’nin ve askeri müzenin tarihçesi, yeniçeriler ve eski türk ordusu, yeniçeri kıyafetleri, istanbul’u tanıyalım, kıvırcık paşa (roman), türkçe-fransızca yeni lügat, helal mal (uyarlama - tiyatro oyunu), pembe maşlahlı kadın (roman), eski çapkın anlatıyor (roman).
  • refik halit karay'a göre büyük bir 'istanbulist'tir kendisi.
  • istanbul'u ayrıntılı bir şekilde kaleme alışı ile istanbulluların gözünde daha çok sevilen üstad.

    behçet necatigil, sermet muhtar hakkında düşüncelerini anlatırken; "eski istanbul tiplerini, gelenek ve göreneklerini, renkli, eğlenceli, tablolar halinde canlandıran, havası, inceliği ile sevilen, çok okunan bir yazar oldu... "
  • eski istanbul hayatını konu edinen yazıları ve romanlarıyla tanınmış gazeteci, yazar. askeri müze müdürü ahmed muhtar paşa'nın oğlu. galatasaray lisesini ve mekteb-i hukuku bitirdi. hoca ali rıza’dan resim dersleri aldı. ıı. meşrutiyette iki arkadaşıyla birlikte el üfürük (1908) adlı mizah dergisini çıkardı. necdet takma adıyla çeşitli dergilerde hikâyeler yayımladı. davul (1908-1909) adlı mizah dergisine yazılar yazdı.
    sermet muhtar alus mütareke döneminde tiyatroyla ilgilendi. helâl mal, ev ilacı, kalem efendileri, gemi arslanı gibi telif ve uyarlama komediler kaleme aldı. sonraki yıllarda yedigün, yeni mecmua, hafta, akbaba, amcabey, resimli tarih mecmuası gibi dergilerle akşam, son posta, cumhuriyet, vakit, tan, vatan, tasvir-i efkâr ve yeni sabah gibi gazetelerde yazı dizileri yayımlanmış gazeteci ve yazardır.
    edit: imla
  • adnan tahir'in anlatımıyla sermet muhtar:
    ''bembeyaz saçları daima dağınıktı. parmak dokunulursa, sönecek köpük gibi duran bu karmakarışık saçlar, isyankâr bir ifade ile ya şapkadan dışarı taşar, yahut da alnına dökülürdü. fakat alnındaki sonsuzluk ifadesini bozmadan bir dökülüştü bu... endişe ile tereddütü birbirinde eriten acayip ürpermenin, zeki gözlerinde mütemadiyen tekerrür etmesi, onu adeta çocuklaştıran hususiyetlerden biriydi. sermet muhtar, o derece çocuk adamdı ki, onu sokakta annesiz göremezdiniz. matbaaya bile beraber gelir, beraber giderlerdi. onu, dudaklarında kırık dökük bir tebessüm yanında da yorgun argın annesi olmadan tasavvur edemiyorum. gördüğü her şeyi, ilk defa görüyormuş gibi daima hayrete kapılan bakışlarında elle tutulmaz, gözle görülmez, bir meçhule karşı ürperen tecessüs sezebilirdiniz. bu, mazinin karanlık sonsuzluğunda kaybolup gitmiş büyük refah için duyulan bir nevi sıla hastalığı mıydı acaba? zannetmiyorum, çünkü bu mazinin edebiyatıyla o kadar haşır ve neşirdi ki ondan uzak kalmış sayılamazdı.

    aklına esti mi her şey, herkes onundu. aşka susamış bir genci, hayalindeki sevgiliye kavuşturması, en zor kadınları bile önünde dize getirmesi için elini uzatıp kalemi alması kâfi geliyordu. böyle anlarda çehresi bir delikanlı kadar güzel, çocuk bakışlı gözlerindeki ifade de bir mabet kadar derindi. ufuksuz denizlerle, şehirsiz iklimlerin ötesinde kalan bu müstesna mazi, onu da çekip koynuna alıverdi. bir varmış bir yokmuş.'' taha toros, tarih ve toplum dergisi pdf
  • eski istanbul semtlerini anlattığı yazılarını derlediği kitabı:

    istanbul kazan ben kepçe
  • (bkz: #87566727)
  • dönüp dönüp gazete yazılarını okuduğum değerli muharrir. eserleriyle istanbul'un folklorunu ve hikayeleri hala yaşatmaktadır. istanbul kazan, ben kepçe’nin yeni baskısı kırmızı kedi tarafından yapılmış, çok sevindim. istanbul’u iyi bilenlerden hakkıyla faydalanmazsak yazık olur. zira ne öyle fırsat bir daha zuhur eder, ne de o insanlar bir daha ele geçer.
hesabın var mı? giriş yap