• üniforma olmuş kazağı ve kayıtsız tavrı ile izlerken bu ne soğuk, ne garip kadın dedirten, ama sonrasında da özlenen forbrydelsen'in baş karakteri, zehir hafiyesidir.
  • tam manasıyla şovalye ruhu taşır. bağnazlık derecesinde dürüstlük, deli cesareti ve dava için kendi hayatını hiçe sayma, hepsi var ablamda.
  • aranan kadın dizi karakteri.

    öyle bir karakter düşünün ki, erkeklerin yoğunlukta olduğu bir iş alanında kendine bir yer bulmuş olsun. aklınıza ilk olarak ya çok erkeksi bir karakter, ya da kendini izletebilmesi için kadınsı hatlarına fazlasıyla vurgu yapılan ve televizyon dizilerinin karikatürize olmuş "güçlü kadın" tiplemesini birebir karşılayan, yalnız, kariyerine düşkün ve aynı zamanda alımlı bir karakter geliyor değil mi? danimarka yapımı forbrydelsen'in başrol kahramanı sarah lund, on iki yaşında bir erkek çocuk sahibi, isveç'e birlikte taşınacakları bir erkek arkadaşı olan, sıradan bir kazak ve kot pantolonla işine gelip giden, hiçbir aşırılığı olmayan ve karakteri "güçlü kadın" gibi göstermeye çalışmamalarına rağmen işini düzgünce ve güzelce yapan, zeki bir karakter olmasıyla güçlü bir karakter haline gelen bir kadın karakter olmuş. izlemekten çok keyif aldığım, üstelik çok güzel ve çok genç bir kadın bile olmayan sarah lund; diğer televizyon dizilerinin sürekli topuklu ayakkabıyla, döpiyeslerle, düzgün ve özenli bir şekilde fön çekilmiş saçlarıyla dolaşarak olay yeri incelemesi yapan kadın dedektif tiplemelerinin yanında inci gibi parlıyor, ferah bir nefes oluyor.

    üstelik forbrydelsen'de sarah lund üzerinden varılabilecek bir detay daha var.

    --- spoiler ---

    bir cinayetle ilgili haddinden fazlasıyla çalışan ve kendini bu cinayeti çözmeye tamamıyla adayan sarah lund, sadece iki hafta olması gerekenden fazla çalıştığı için özel hayatında zincirleme birtakım sıkıntılarla da yüzleşiyor. hem çalışan kadın, hem de özel hayatı harika olan bir kadın, yani "süper kadın" olmadığını gördüğümüzde sarah lund'u daha samimi ve daha gerçek buluyoruz evet ama danimarka'daki çalışma koşullarıyla türkiye'deki çalışma koşullarını kıyasladığımızda acı gerçek içimize oturuyor. sadece iki hafta fazladan çalışıp koşuşturduğu için hayatındaki dağılmaların önüne geçemeyecek olan sarah lund, türkiye'de tüm sektörlerdeki meslek gruplarının cinayet peşindeki bir dedektif kadar koşuşturma ve vakit istediğini ve buna rağmen hepimizin kendi hayatlarımızın da dağılmaması için müthiş bir efor sarf ettiğimizi hatırlatıyor.
    --- spoiler ---
  • soruna değil de sonuca odaklanan karakter. düğümü çözmek için her şeyi göze alması takdirlik diyebilirdim ama, o uğurda herkesi gözden çıkaracak kadar duygusuz olması -karizmatiklik şöyle dursun- ürkütücü geliyor.
  • afganistan'a bile kazağıyla gitmiş olan soğuk kişisi. tabii gittiği yer bir ırak çölü değildi ama, yine de yanındakiler daha normal kıyafetler içindeyken onun bir de kazak üstüne yelek giymesini izlemek feci boğucuydu.

    --- spoiler ---

    bir de; 3x8'de başbakanın yakasına yapışan borch'un yanında dehşete düştüğünü görünce aklıma gelen deyim, "deli deliyi görünce sopasını saklarmış" olmuştu. zira şüphelilere işin nereye gideceğini düşünmeden atar yapan çoğu zaman kendisiydi, umarım o anda ilk defa aynaya bakıyormuş gibi hissetmiştir demiştim, lakin dizinin finali itibarıyla lafımı da bir güzel yedim tabii!

    yine de iki diziyi de tümden izleyip bitirince kendisine sarah linden'dan bir tık daha fazla saygı duyduğumu söyleyebilirim. en azından amerikalı taklidinden daha sahici bir kişiliği vardı ve en önemlisi de senaristler, bunun yaptığı final dehşetini ekip arkadaşına/sevgilisine yük etmesine müsaade etmediler (ya da edemediler); belki o sayede yalnız kovboy misali, kendisine duyabileceğimiz son saygıyı da heybesine alıp gitti...

    --- spoiler ---
  • sofie grabol'un canlandırdığı, gelmiş geçmiş en soğuk ve karizmatik dizi karakterlerinden; adeta cinsiyetsiz bir karakter olmasına rağmen muazzam çekici.
  • unwound'u unwound yapan davulcudur
hesabın var mı? giriş yap