• yunan zafer tanrıçası... bir adı da yunancada zafer anlamına gelen nike'dır... louvre müzesinde bulunan heykeli m.ö. 190'da bir deniz zaferini kutlamak için yapılmıştır... tamamı mermer olan heykelin pruva şeklindeki kaidesi rodos adasından getirtilen özel bir taştır... kanatları zaferin sonsuz olmadığını, her an elden uçup gidebileceğini sembolize eder... yaklaşık 2200 yıllık parçanın boyu da yakşaşık 2 metredir... (6' 9,5'')

    (bkz: nike/22) #509822
  • hellenistik döneme ait üzerine yapışarak vücud hatlarını ortaya çıkaran elbisesiyle öne doğru hamle yapmış şekilde tasvir edilmiş, samotrake'de bulunmuş nike heykeli.
    (bkz: akroter)
  • antik çağın en ihtişamlı ve etkileyici heykellerinden birisidir samotrake nikesi. muhtemel bir deniz zaferinden sonra dikilen heykel, mermer bir gemi pruvası üzerindeki dikdörtgen eksedraya oturtulmuştur. kanatlı nike, mağrur zafer tanrıçası tam güverteye konma anındadır. vucudunun alt ve üst kısımlarının farklı taraflara dönük olması ve süzülerek yere konma hareketi ile dalgalanan elbisesi heykele seyrine doyum olmayan bir dinamizm katar. eğer heykelin başı ve kolları yerinde olsaydı louvre müzesi dendiğinde akla mona lisa yerine samotrake nikesi gelebilirdi.

    ama tabi (bkz: halamın bıyıkları olsa amcam olurdu)

    http://www.louvre.fr/
  • semadirekli nike, adından da anlaşılacağı üzere, ege denizi'nin kuzeyinde bulunan ve saros körfezi açıklarından da nemsiz ve dingin günlerde görülebilen, mükemmel bir doğası olan semadirek adasında 1863 senesinde bulunmuş. bugün louvre'da sergileniyor. tık tık*

    heykelin bu denli öne çıkmasının bana kalırsa iki nedeni var. öncelikle heykeltıraşın hüneri. sonrasında da orijinal döneminden kalma az sayıdaki iyi korunmuş heykelden biri olması (genelde eski roma'dan kalma kopyalara rastlarız zira). başı ve kolları olmamasına rağmen de, hangi tanrıçanın heykeli, hangi dönemin ürünü olduğu belli.
    uzmanlar bu şöhretin nedenlerine üçüncü ve dördüncü maddeleri de eklerler; ancak, sadece eğitimli bir gözün anlayabileceği sebepler olduklarından halk için önem teşkil etmekten ziyade, yalnızca sanat tarihi açısından bir kriter oluşturabiliyorlar bana kalırsa.

    yaklaşık m.ö. 190 senesinden, yani antik yunan'ın helenistik döneminden bir heykel. kaidesi olan pruvadan tahminen trihemiolia tipi bir gemi olduğu anlaşılıyor(muş) ve helenistik dönemde savaş gemilerine getirilen tüm yenilikleri gösteriyor(muş). bu kısımda -muş demek zorundayım; zira gemiler hiç de anladığım bir alan değil. o dönemlerde yunan şehirlerinin neredeyse hepsi sürekli savaş halinde olduğundan ötürü, hangi savaşı temsil ettiğinden emin olunamasa da, bir deniz zaferinin ardından oyulduğu aşikar.

    heykel, yüksekçe bir tepede ve denizcileri koruduklarına inanılan tanrılara adanmış bir tapınakta (büyük tanrılar dini) birçok parça halinde bulunuyor ve bir araya getiriliyor. önceleri, kafası ve kolları bulunamasalar da (tek bir kolu 1950 senesinde bulunuyor gerçi ama ayrıca sergileniyor), heykelin kimliği hakkında hiçbir şüphe oluşmuyor kafalarda; çünkü, eski yunan'da arkaik dönemden beri zafer tanrıçası nike kanatlı bir vücutta simgeleniyor.

    heykelin detayları ise heykeltıraşın hünerini gösteriyor. nike'de muazzam bir dinamizm var. vücudunun aldığı pozisyon, tek ayağının hafifçe önde durması, kanatlarının tamamen açık ve gergin olması sadece dinamiklik katmıyor heykele, aynı zamanda nike'nin geminin pruvasına daha yeni konduğunu da anlatıyor; hala daha bir hareket halinde nike.
    bu dinamiklik algısı aynı zamanda kıyafetleriyle de sağlanıyor. boyunu kısaltmak için biri belinden, biri meme altından iki kemerle vücuduna tutturulmuş transparan bir khiton giyiyor. khiton üzerinden giydiği bir tür pelerin olarak niteleyebileceğim himation ise belindeki kemerden kurtulup biraz aşağı düşmüş, bacaklarının arasından geçmiş, böylece tek bacağı açığa çıkmış ve alttan giydiği khitonun görülmesini sağlamış. hem khitonun vücudu sarışı hem de himationun kemerden sıyrılmış olmasına rağmen sadece rüzgarın esintisiyle vücunda sarılı durması, tenimizde hissedemediğimiz ama nike'ye bakarak görebildiğimiz rüzgarın gücünü gösteriyor. semadirekli nike gibi, statik görünümden çıkarılmış heykeller bana çok büyük zevk veriyor.

    entry'den memnun kalmadım ama yazdık madem bu kadar, son olarak ufak bir şey ekleyip kapatayım. bu heykelin türkçe ismi entry'de kullandığım haliyledir: semadirekli nike.
    hadi olmadı semadirek kanatlı zaferi diyin. bu da olmazsa kanatlı zafer heykeli diyin. dile "semadirek" diye girmiş bir yeri yunanca aslından çevirip yazmayın.
  • yaratıcısı belli olmayan bir şaheser olarak, günümüzde en popüler heykellerden biri olmaya devam eden tanrıça, 1866'dan beri louvre müzesi'nde sergileniyor.
    heykelin ilk sunumu (1866)

    helenistik sanatın en ünlü eserlerinden biri olan sembolizmle dolu göz kamaştırıcı tanrıça, gizemini hala korusa da m.ö. 301-292 arasına ait yunan sikkeleri heykelin neye benzediğine dair bir fikir veriyor. görsel

    görsel efektler yaratan ve son derece ustaca işlenmiş kıvrımlı, ıslak ve deniz rüzgarında dalgalanan kıyafetleri** enerjiyle dolu görkemli vücuduna yapışırken, geminin pruvasındaki güçlü duruşu, nike'nin fırtınanın ortasında göklerden yeni indiği izlenimi bırakıyor. geminin devasa pruvası ile üzerinde durduğu kaidesi ise tanrıçanın 5.57 metre yüksekliğe ulaşmasını sağlıyor. görsel

    bir deniz savaşında elde edilen zafer nedeniyle tanrıça nike'yi onurlandırmak için yaratılan heykelin eksik parçalarını bulma umudu bugün neredeyse sıfırdır. hal böyle olunca, heykelin şu anki hali hayal gücüne çok şey bırakıyor.
    görsel
    görsel

    kaynak: musee louvre
  • mö 190 civarına tarihlenen paros mermerinden kanatlı bir muhteşemlik. sanki yontulmamış da kanatlarıyla mermerden fırlamış. biraz fazla baksam sanki teleklerinin rüzgarı saçlarımı dağıtır, içimi gıcıklar, neredeyse gıdıklar.

    havalanmış kanatları, uçuşan giysileriyle bir 'helenistik barok' eseridir. antik yunan heykel sanatı bu mertebeye ulaşmak için çok fırın ekmek yemiş, tonlarca mermer, taş tüketmiş, sayısız keski paralamıştır. anatominin, kıvrımların, giysilerin, bükümlerin, dökümlerin, katmanların evrimi söz konusudur.

    arkaik dönemin kaskatı heykelleri vücut anatomisinin detaylarından yırtmak için en güzel bahaneyi kıyafetlerde bulmuştur. klasik dönemin kendini inatla cepheden göstermeye devam eden heykelleri de öyle... giysilerdeki kıvrımlar daha ustalıklı da olsa hâlâ tutucudur, vücudun detaylarını gizlemeye odaklıdır. heykeltraşlar, yontucular ustalaştıkça vücudun çıplaklığını örtmeye kıyamaz olurlar. giysi kıvrımları da altındaki teni ve detayları gösterme çabasındadır. ayrıca helenistik heykeller sadece tek cephesiyle kendine hayran bırakmakla yetinmez, etrafında tam bir tur atılsın ister. antik yunan heykelinin evrimi kabaca böyle bir şeydir.

    samothrake nikesi de tamı tamına bu evrimin helenistik barok ara formudur.

    john boardman'ın kelimeleriyle: "...vücudun bükülmesiyle, zıt bakış ve hareket yönleriyle izleyiciyi onların etrafında hareket etmeye davet eden kompozisyonlar (...) sonraki dönemde neredeyse barok bir coşkunun patlak vermesine neden olur. giysiler daha fazla beceri ve ustalıkla işlenir. vücudu neredeyse çıplak bırakan şeffaf giysiler popülerliğini korur ve [bu şeffaf katman] zamanla içteki giysi kıvrımlarının varlığını da kabul eder."

    nike'nin kanatları uçuş uçuş görünse de kilolarca mermerden, öyle hafif değil. böyle büyük ebatta, çıkıntılı, desteksiz bir kompozisyon bilgimiz ve görgümüz kadarıyla daha öncesinde pek yoktur. bunun çözümünü şöyle bulmuşlar: nike'nin sırtında kanatların yerleştirildiği yuvalar açmışlar ve kanatların ağırlığının öncelikle vücuda dayanacağı şekilde aşağı eğimli tasarlamışlar. böylece harici desteğe ihtiyaç duyulmamış. kim bu becerikli, yetenekli heykeltıraş veya heykeltıraşlar? işte onu bilemiyoruz. bilinen şu: rhodos heykel okulu eseridir ve dönemin ünlü heykeltraşı lysippos'un atölyesine atfedilir. ve ilk yapıldığında o da tüm antik yunan ve roma mermer heykelleri gibi renklidir, heykelin üzerindeki pigment izlerinden fark edilebileceği gibi. bugün görülen sağ kanadı ise restorasyonda eklenen modern bir kopyadır.

    nike'yi, charles champoiseau 1863'te samothrake'de "ulu tanrılar" ("theoi megaloi" / kabeiroi'a ithaf edilmiş olan) kutsal alanında bulmuştur. kendisi amatör arkeolog ve o sırada fransa'nın osmanlı topraklarında görev yapan konsolos yardımcısıydı --döneminin bir nevi klişesi, evet.
    keşfi yapan, kazılara yardım eden bir yunanlı işçiydi. chaimposeau'ya "efendim, bir kadın buldum!" diye bağırdı. heykel, 118 parçaya bölünmüş haldeydi --helenistik dönemde sanatçılar önce parçaları bitiriyor, heykeli sonra monte ediyorlardı.

    champoiseau, keşfin hemen ardından heykelin fransa'ya gönderilmesi için osmanlı devleti'nden izin istedi. nakliye için bir fransız savaş gemisi kullanıldı ve 11 mayıs 1864'te nike, louvre'a ulaştı --yakın zamanda eseri restore eden uzmanlar, bu taşıma sırasında heykelin zarar gördüğünü belirtmiştir. iki yıl sonra nike ilk kez müzede sergilendi, ancak bugün üzerinde durduğu pruva olmadan. pruva 1875'te bulundu. belli ki champoiseau pruvanın gri renkli lartos mermerinden parçaların heykelle bağlantısını kuramamıştı. pruva da louvre'a taşındı ve 1884'ten sonra nike ile birlikte sergilendiler.

    kaynaklar:
    1
    2
    şöyle güzel bir görseli: wikimedia commons

    edit: ek bilgi
hesabın var mı? giriş yap