• hiç bir işten anlamayan, ortalıkta sap sap dolaşan veya kendini iyice bırakmış insan; "salpa" diyince aklımda yürürken sürekli sağa sola çarpan bir insan animasyonu oynar.
  • yilmaz guney in 1973 yilinda kaleme aldigi bir eser.
  • salı pazarından giyinmeyi ifade eder...
  • yılmaz güney'in 1975 basımlı, selimiye üçlüsü'nün ilk kitabıdır. kitap; işçi mehmet salpa nın istanbul da bir yandan hayat kavgasını sürdürürken; bir yandan da düzene dair düşüncelerini, arayışlarını, sorgulamalarını konu alır.
  • tuhaf bir kitap. okuyunca depresyona girme ihtimaliniz yüksek. kısa ve seri cümlelerle damardan yakalıyor okuyucusunu çirkin kral bu kitabında. "hiçbir yerde kalmazdı salpa.." en aklımda kalan cümlesidir. arka kapağında şöyle anlatılmıştır:

    "bir yanda, dünyaya gözünü açtığı andan bu yana algıladığı, öğrendiği, öğrettikleri, edindiği kişisel, toplumsal alışkanlıklar pislikler, inançlar... tavır davranış, konuşma biçimi, düşünce biçim haline gelmiş yönetici ölçüler, üzülmeden sinmeye... ürkekliğe... ürkeklikten ataklığa dek, bin bir kılığa giren korkuları, saygı, sevgi, iyilik, kötülük, mertlik, dürüstlük, gelenek, görenek, töre, gizli açık bir yığın güç... kurum... kişiliğinin dokusunu oluşturan bir yığın renk, olay, ses... öte yanda, taa çocukluğundan bu yana, bu ana biriken toplumsallığın zorunlu ürüne tepki... bilinç içinde oluşan karşı bilinci... gelişen, artık karşı konulamayan, kendi sınırlarını zorlayan, sınırlarıyla uzlaşamayan insanca yaşama mayası... karşı bilinç ve onun payına düşen bilinç altı, sağlıklı bedensel tepki... salpa, sağduyusuyla da, gelişen bu zorunlu güçlerin yanında yerini alıyordu. "
  • "her şeyin temelinde olan hidrojen atomunda, nötron yoktur"
  • yılmaz güney'in basit bir hikayeyi, inceden inceye anlamlı, kısa cümlelerle zenginleştirdiği kitabı. sürekli soran, sorgulayan; adım atmak isteyip atamayan, korkan, konya'daki köyünden istanbul'a can yoldaşı bildiği kıvırcık'la çalışmaya giden bir garip işçinin hikayesi.
  • "vatizdis salpa, vatizdis?" salpaya en çok sorulan soru budur, salpa kendine sorar.
  • insanın karnına yediği yumruk gibi bir roman.
    arıca

    "yıl dokuzyüz ondört... aylardan temmuz... yirmisekiz temmuz...
    niş'deki europa otelinin lokantasında yemek yiyordu sırp başbakanı pasiç. saat tam onüç. bir postacı girdi kapıdan ve yemek yiyen pasiç'e bir telgraf uzattı. pasiç lokmasını çiğnerken okudu telgrafı. sarardı. ayağa kalktı ve 'arkadaşlar' dedi, 'avusturya bize savaş ilân etti.'
    ve birinci dünya savaşı başladı.
    şimdi, kapıdan giren kim? postacı mı, birinci dünya savaşı mı?"
  • yılmaz güney'in kaleme aldığı bir hikaye kitabı. üniversite yıllarımda okumuştum ve aradan geçen 7-8 seneye rağmen halen hatırlarım. polisin salpa'yı dövüp, ağzına tükürmesi.. sonra döve döve yutturması.. halen yaşanmış gibi aklıma gelir ve tiksinirim, üzülürüm. çok çekti salpa, çok sorguladı yılmaz baba. insanı derinden etkileyen bir kitaptır.
hesabın var mı? giriş yap