• izlandalı yazar halldor kiljan laxness'in nobel edebiyat ödülü kazanan romanı. 1930'da yazılmış, 1931'de yayımlanmış fakat 1955'de ödül alabilmiş. ödül alana kadar yeterli ilgi görmemiş -hala göremeyen-, idefix vb. prestijli sitelerde ve kitapçılarda bulunması zor, nadir bir kitap.

    --- spoiler ---
    salka valka, romanın kahramanı, izlandalı bir kız çocuğudur. annesi (sigurlina) "belki benimle evlenir" düşüncesiyle hizmetçilik yaptığı evli adamdan hamile kalır, salka'yı doğurur. adamın karısı dişli çıkar, bunları evden kovar. şehir değiştirirler. kuzeyden, güneydeki kısmen bereketli olan reykjavik'e gitmek isterken, parasızlık yüzünden buz çanağına benzeyen* bir balıkçı köyünde takılıp kalırlar.

    birinci dünya savaşının olduğu dönemlerdir. ülke genelinin ekonomisi kötüdür, kaldıkları köyün ise berbattır. sigurlina başlarda para bulmak için selamet ordusuna katılması düşünür (sanırım başarır). oldukça dindar, dualarını ağzından düşürmeyen biridir. fakat sonrasında alkolik olur ve para için erkeklerle birlikte olmaya başlar. maddi durumunu asla düzeltemez.

    salka dilini tutamayan yaşıtlarına göre irice biri. köyün diğer çocuklarıyla anlaşamaz. erkeklerle sürekli kavga eder, annesiyle ve annesinin erkek arkadaşlarıyla tartışır. henüz gençken annesinin sevgilisi salka'ya tecavüz eder, singurlina onu "sevgilisini baştan çıkarmakla" suçlar. salka onu inandıramaz. zaten güzel olmayan anne kızın arası iyice açılır. köyün diğer sakinleri küçük kıza yardım etmek yerine düşman kesilir.

    bir gün üvey kardeşi (annesinin, sevgilisinden olan oğlu) hastalanıp ölür. zaten günden güne kötüleşen annesi aklını yitirir, çok geçmeden kendini denize atarak intihar eder. herkes karaya vuran cesedin başına dikilmişken, salka sadece kim olduğuna göz atar. annesinin bedeniyle karşılaşınca günler önce eczacının "tecavüz tesellisi" olarak verdiği naneli şekeri ağzına atar. arkasına bakmadan uzaklaşır...
    --- spoiler ---
  • fakirlikten söz edilmesinden nefret eden kazmalar bu gibi kitaplarda yapılanları "fakirlik edebiyatı yapıyorlar yeaaa" diye küçümsemeye çalışabilirler, küçümsenmemeli. yazar; fakirliği, açlığı, işsizliği, kuru bir ekmeğe muhtaçlığı küçük bir kızın üzerinden anlatır. kitabın başkarakterleri sigurlina ile onun gayrimeşru kızı salvör'dür. ama bir süre sonra hikayenin merkezine salka yerleşir ve olaylar gelişir. kitapta salka'nın güçlükler karşısındaki tutumu anlatılır.

    --- spoiler ---

    neler yaşamaz ki salka şu gencecik yaşında? annesi, hizmetçiliğini yaptığı bir adamdan hamile kalır, salka dünyaya gelir ve bir süre sonra evin hanımı tarafından evden atılırlar. salka babasını tanıyamadan annesiyle bir gemiye atlar. kendisini soğuk mu soğuk, fakir mi fakir bir köyde bulur. annesi günden güne kendisinden uzaklaşır. para için, daha rahat koşullar için erkeklerle yatmaya başlar. bir adamla yatar ve onunla nişanlanır. adam bir gün eve sarhoş gelir, sigurlina'yı odadan dışarı atar, daha on yaşında olan salka'ya tecavüz eder. o günden sonra sigurlina, kızını nişanlısını ayartmakla suçlar. araları açılır. sigurlina bir süre dine sarılır, nişanlısının kaçıp gitmesini atlatmaya çalışır ama kızına destek çıkmaz. kızı bu tecavüz utancıyla tek başına mücadele eder. bu tecavüz yüzünden kadın/kız olmaktan nefret eder. kendi cinsiyetini reddeder. köyde hiçbir kadının giymediği elbiseleri, pantolonları giyer. büyümeye başladığında göğüslerini saklamaya çalışır. kısacası kadınlığından utanır, bunu saklamaya çalışır. kendisini erkek olarak görür. tecavüzden bu denli kötü etkilenmiştir. ama tecavüz sayesinde(?) çok güçlü, iradeli, zorlukları atlatmayı başaran birisi olur. bir gün kendisine tecavüz eden adam çıkagelir. annesi tekrar adamı elde etmeye çalışır. tekrar aynı şeyler yaşanır. bir gün salka, kendisine tecavüz eden adamla ahırda onunla yatmak üzereyken annesine yakalanır. annesi çareyi intiharda bulur. bundan sonra salka'nın hayatla desteksiz bir şekilde mücadele etmesi anlatılır. hiç kimse ona destek olmadan para kazanmaya çalışır, sendika kurar, insanları örgütler, kapitalizmle, bolşevizmle savaşır, insanları savaştırır. gün gelir küçüklüğünde kendisine okuma yazma öğreten ama kendisini hep aşağılayan arnaldur'a tutulur. bir süre sevgili olurlar ama birbirlerine bitmeyecek bir aşkla bağlanmış olsalar da arnaldur köyü terk eder. her cephede yenilen ama buna rağmen gücünü koruyan bir kişi olarak resmedilir salka. salka'nın ekseninde yaşadığı köyün durumu da anlatılır. herkes fakirdir, herkes cahildir, bir gün bolşevizmle savaşırken, diğer gün bolşevizmi savunurlar, açtırlar, korunmadıklarından herkesin sürüyle çocuğu vardır. böyle bir köy üzerinden kapitalizmi, bolşevizmi, sendikalaşmayı, sosyalizmi, grevleri sorgular/anlatır yazar.

    etkileyici bir roman. "biz bunları yıllarca yeşilçam'da anlattık zaten" denebilir ama bilinmelidir ki bu kitap 1930'da yazıldı. yani yeşilçam doğmadan önce. fakirliğin gözü kör olsun dedirtir her satırda.

    --- spoiler ---

    yazar yazdığı bu kitapla nobel ödülünü kazanmadan bir sene önce kitaptan uyarlanan film vizyona girmiştir. "ben kitap okumam, varsa filmini izlerim" görüşündeki kişiler için belirtmek istedim. kitap şu sıralar idefix üzerinden rahatlıkla temin edilebilir. filmini bulmaksa zor gibi görünüyor.

    http://www.imdb.com/title/tt0047442/combined
  • idefix üzerinden bulunabilecek, izlanda edebiyatına dair türkçeye çevrilmiş birkaç eserden biri.
  • şans eseri sahafta dolaşırken denk geldim. eski bir basım olduğu belliydi ve biraz araştırdım. nobel ödüllü bir kitapmış. evet biliyoruz edebiyat ve barış ödülleri genelde siyasi nedenlerle veriliyor ama ben bir şans vermek istedim. kitap akıcı ama sanki gerçekçiliğinden çok amacı toplum için sanat yapmak. toplum için derken kendi görüşünü topluma empoze etmek yani. çünkü bolca din adamı var. belki o dönemde izlanda öyle bir yerdi bilemeyeceğim.

    kitabın içeriğine gelirsek; bir anne ile kızının küçük bir köyde sıkışıp kalmasını anlatıyor. biraz rus klasiğine benzettiğim için sevdim doğrusu. yine küçük insanların küçük yaşantılarını, çektiği acıları anlatiyor. inanın bu kitabı okumak için sağlam psikoloji gerek. çünkü küçücük bir kızın başından öyle şeyler geçiyor ki kitaba kendinizi kaptırırsaniz kötü etkilenirsiniz.

    yine bazı kitaplarda olduğu gibi eskiden insanlar daha ahlaklıydı, daha güçlüydü vs gibi cümleler geçiyor. ınsan psikolojisinden midir nedir hep bir eskiyi övme merakı. yalnızca insanlarını ama. yaşam standartlarını kötülerler hep. sebebini hala çözemedim.

    --- spoiler ---

    yalnız tecavüzü 2 senede atlatması biraz kısa gibi geldi. üstelik tecavüzcüsüyle aynı evde kalması hatta kimi zaman da baş başa kalması biraz abartı geldi. hani belki eski zamanlarda bu olay o kadar canice gelmiyor ve belki biraz daha normal karşılanıyorsa ayrı tabii.
    --- spoiler ---.
  • kitabı bugün bitirmiş bulunuyorum.özellikle roman konusunda yordam edebiyatın seçkilerine güvendiğimden bu kitabı tercih ettim.açıkçası ne yazarına dair ne de romana dair herhangi bir bilgim yoktu.belki de izlanda'nın çekiciliğiydi esas sebep bilmiyorum.

    romanın baş karakterlerinden ve geçtiği zaman-mekandan yukarıda bahsedilmiş; tekrara düşmemek için buna çok değinmeyeceğim.ama günümüzde bile soğuğa direnmek zorken; neredeyse yüzyıl önce bu kuzey adasının da kuzeyinde sadece balık yiyerek yaşayan emekçi insanlar var.sadece su besliyor insanları; toprak ise yılın çok kısa döneminde fayda sunuyor.

    sanırım kitabın yazılış gayesi; o dönemdeki sovyet etkisinin bu ufacık adayı nasıl etkilediğini; çilekeş bir kız çocuğu üzerinden anlatmak.bireysel mücadelesini çok da güzel anlatmış ama arnaldur ile beraber salka valka'nın toplumsal mücadelesi inandırıcılıktan biraz uzak geldi bana.tam anlamıyla netleşmiş bir ideolojik perspektif göremedim sanki karakterlerde.hedef alınan sermayedar iyi mi kötü mü belli değil; hedef alan sosyalist tam olarak neyin peşinde o da belli değil gibi geldi bana.belki de tüm mesele farklı toplumsal koşullar.

    en sonunda ise köyde ya da ülkede olgunlaşan biraz da tepeden zorlama devrim koşulları rafa kalktı; radikal reformcular yeni sermaye grubu ile ittifak yaptı.ve sosyalist karakterimiz de abd'ye bireysel kurtuluşa yelken açtı.
  • --- spoiler ---

    aşk insanı kibarlaştırır. önceden birbirlerine kaba davranan, sürekli küçümseyen salka ile arnaldur'da, aşık olduktan sonra hırçınlıktan eser kalmamıştı.
    arnauld ona sarıldığında tuzlu balık kokusu gelirdi salkanın üzerinden. öpücükleri bile tuzluydu. öte yandan öpüşmeyi bildiği bile şüpheliydi. sadece gözlerini kapatıp ağzını açıyordu. ölümle aşk arasında ne kadar çok ortak nokta vardı.

    --- spoiler ---
  • izlandalı emekçi bir kadının hayatta kalma ve güçlenme hikayesini anlatan muazzam roman. bir yandan da arka fonda izlanda ve dünya tarihinin siyasi panoramasını görüyorsunuz. "ben kitlelere aitim. kimseyi sevemem. özel hayatım olamaz" minvalinde cümleler söyleyip, komünizmden bunu anlayan arnaldur`a "kardeş sen mevzuyu yanlış anlamışsın" diyorum. şaka bir yana, muhteşem bir kitaptı.
  • kitap hiç bilmediğim bir coğrafyada yaşayan kültürüne hiç aşina olmadığım insanları anlatıyor olmasından dolayı bünyemde egzotik bir heyecan uyandırmadı değil elime ilk aldığımda fakat ilerledikçe bu biraz kaydoldu bende.

    --- spoiler ---

    salka kızımız acıların çocuğu şeklinde geçirirken çocukluk günlerini, empati yapmamız kendisiyle daha kolay sanki; zira büyüdükçe ben kendisinden koptum. on sekiz on dokuz aşlarında, tekne hissedarı, denizcilik sendikasında görevli halinde, onun o halde olmasını anlayabilmekle birlikte bu haldeyken köye gelen çocukluk aşkı ile dengesizleşmesi o git gelleri beni biraz kendisinden ve kitaptan uzaklaştırdı. gerçi bende de sıkıntı olabilir. insan ilişkilerine dair pek bir fikrim yok. aklımda olması gereken diye kurduğum ile gerçeklik arasındaki farkın oluşturduğu boşluktan mevzuya baktığımdan bana böyle gelmiş de olabilir. fakat işin içine üvey babası da girdiğinde iş bambaşka saçma bir hal alıyor bence.

    tüm bunların olurken arka planda bolşevik gençlerin köye iltica etmesi ile gelişen süreç de bence çok tatmin edici sayılmaz. bolşevikler sadece hayal satıyor gibi bir durum var bence kitapta. güya kapitalizm karşıtı, sosyalist yanlısı bir izlenim oluşturmak istiyor kitap fakat bence oluşturduğu etki tam tersi, amacına hiç hizmet etmiyor. bir germinal ya da gazap üzümlerini okurken insanın içinde oluşan o hissiyat bu kitapta bence kesinlikle ortaya çıkmıyor.

    tüm bunların dışında benim kitapta en beğendiğim mevzu insanların kaypaklığını ortaya koyan, bir oraya bir buraya meyleden hallerini göze sokan, bir bolşevik yanlısı olmaları daha mevsim geçmeden bir anda bağımsızlık yanlısı gruba meyletmeleri oldu.
    --- spoiler ---

    hülasa ben kitabı pek önermemekle birlikte "okuyan okusun tabi" diyor, esenlikler diliyorum.
  • 1955 nobel edebiyat ödülü
    "izlanda'nın büyük anlatı sanatını yenileyen canlı epik gücü için"
    .
    ödüllü kitaplar serisinde bu sefer izlandalı bir yazar var. kitap başından sonuna kadar oldukça akıcı ve gerçekten de ;,hiç görmediğim halde sanki izlanda'yı gezmiş orada yaşamış hissini verdi bana. geçimlerini balıkçılıkla sağlayan bir topluluk ve soğuk onların olmazsa olmazı. insanları genel olarak beyaz tenli, sarışın, ince ,uzun boylu ve kitapta bunların hepsi çok net bir şekilde tarif ediliyor. aslında kitabın konusu salka valka ismindeki kadın karakter. onun çocukluğundan itibaren nasıl değiştiğini ,hayatta kalmak için neler yapması gerektiğini ,toplumsal cinsiyet kavramı içerisinde nasıl yaşayabildiğini kitap boyunca gözlemleyebiliyoruz. annesinin yaptığı hataların bile günahını çekmek zorunda kalan bir kız çocuğu olan bu karakter zamanla aşkı tadıyor, kapitalizme direniyor ,kapitalizmin yanında yer alıyor ve her seferinde dik duruyor daha da güçleniyor. kitapta hiç demogoji yok. edebi yönü o kadar lezzetli olmasa da kadın karakteri tecavüze uğrarken de ,aşkına karşılık bulmazken de ,başkaları tarafından itilip kakılırken bile hiçbir şekilde demagojik ögeler yer almıyor. içinde yaşadığı kırılganlıkları biz hissedebiliyoruz okur olarak. ben bunu yazarın kaleminin başarısına bağladım. okurken çok keyif aldım ve kesinlikle öneriyorum mutlaka okumalısınız. nobel edebiyat ödülü almış kitapların bazılarını okurken güçlük çektim fakat bu kitapta başkaydı.
  • arnaldur güneye giderken salka'ya veda eder ve yazarımız bu ilk aşkı şöyle yorumlar; hayatta hiç bir ayrılık, insanın içine ilki kadar işlemez. ilk aşkta gerçek olandır. sonraki aşklar da ayrılıklar da ilklerin taklitleri, ya da yansımalarıdır.
hesabın var mı? giriş yap