• ellerinde cımbızın biraz büyügü olan çift denilen aletle herşeyi yapabilen adamlar..o kadar bütünleşmiştirler ki o aletle herşeyi onunla tutarlar, onunla yerleştirirler, asla düşürmezler..altıncı parmakları olmuştur neredeyse, hayranlık uyandırır
  • hepsi bilgedir gözümde, bir mekanizmayı neresinden bastırıp saatin yüzüne oturtacağını bilirler.birçoğu işlerini yaparken konuşmayı sever, hayata dair anlatır zaten.. ikinci cümleden sonra şu tip bir diyalogla sadece bir saat tamircisinin yanında olmadığımı anlarım.

    - saatin durumu nasıl?
    - ben doktor değilim, sadece uğraşıyorum.
    - umut var mı ?
    - insanlar da böyle, umut oldukça beklenti içindeler.oysa beklenti beklenmeyen yerden gelendedir.beklenti, gelmeyende gizildir..
    - ooo, aaa, hmm..
    - sen hiç ateşböceği gördün mü?
    - saat?
    - saat saat! iki satır muhabbet edelim dedik, içine ettin evladım ya, canım çıktı bu zemberiğinden, mekanizmasından, su geçireninden.. su koyuverdin, biz de adam sandık, sakalına gözlüğüne bakıp, kofti entelektüel seni..
    - müşteriyim ben sadece, bu rolü uygun görüyorum kendime.
    - saat tamam.5 milyon ver, ama para herşey demek değil..
    - bir bilgeyle aşık atabilecek durumda değilim.
    - onore ediyorsun beni oğul.. nasıl tatlıya bağladın yalnız mevzuyu..
    - fanzin yapıyorum ben, saatlerle ilgili de yapacağım.geliyim mi ,bir fanzinci gibi yanınıza?
    - fanzinler, ah o mis gibi fotokopi sıcağı!
    - geleyim, anladım..
    - bir daha yatarken çıkar saatini..
    - hayırlı işler, bir hafta sonra burdayım..

    aslında çok etkisinde kaldığım bir film var, saat tamircisi amcalar elbette bir rutkay aziz değil.. müşteri de asla bir fikret kuşkan ruh hali içinde değil tabi, ama sinematografik öğelerin pohpohlanması ve una bulanıp kızartılmasından yana olduğumdan kelli... (çok uzadı..)
  • osmanlı sultanlarına hediye edilen saatlerin yanında bonus olarak verilen kişi. "bu karmaşık ve hassas düzeneklerin nakli tehlikeli bir görevdi ve hangi büyükelçi, işlemeyi reddeden bir saatle babıali'de görünmeyi göze alabilirdi?" diye sorar otto kurz.
  • zamanda yolculuk yapmaya en yakın olan kişidir. zamana en çok değer verip, zamanla uğraştıgı için yine zamanda yolculuk yapmayı en çok hak edendir.
  • heroes'un kötü adamı olarak bilinen sylar'ın, yani dizideki gerçek adıyla gabriel gray'in yapmayı artık pek umursamadığı asıl mesleği. hatta sylar adını da tamir ettiği bir saatten esinle kendine koymuştur.
  • takıntım..
    çocukluktan beri, bunların dükkanlarından adımımı attığım an, hani avrupa sinemasında olur ya böyle, küçük kız çocuğu bir mekana girer ve mekanın ağırlığı, renkleri ve gaybdan duyulan garip bir müzik kutusu melodisi eşliğinde, gördüklerinden farklı binlerce hayale dalar.. kocaman gözlerle etrafını hafif bir şaşkınlık- hayranlık ve ince de bir korku-tedirginlikle izler, hah işte aynen o dünyalara dalarım..

    eski model saatler, guguklusundan tut, gonglusuna...
    tın tın tın ses çıkaran sarkaçlar...
    asla susmayan tik taklar..

    sigmund'a danışmak bile geçmişti aklımdan, neden acaba bende bu mekanlara ve bu mesleği yapan insanlara hayranlık..
    dün, zamanın görünen yüzü saatler sergisini gezerken, mekandaki ekranda gösterdikleri videoyu huşu içinde izlerken buldum kendimi, ve o sırada bu manyaklığımın nedenini fark edebildim..
    bir aydınlanma oldu bir nevi..

    bir kere, saat.. mecazi anlamları geçtik, mekanik anlamda saat, muazzam bir yapı ve bambaşka bir dünya..
    kendi içinde, ufacık ve ciddi ciddi resmen bir dünya..
    o çarklar, dişliler, incecik vidalar ve birbirleriyle olan bağları neticesinde işleyen, tıkır tıkır hem de, işleyen muazzam bir dünya.. en ufacık parçanın bile bir anlamı var..
    ve elinde çift enen cımbızı, gözünde loopuyla dışarıdan bir el, bir saat tamircisi eli, ufak dokunuşlarla, o dünyaya müdahale ediyo.. hükmediyo...
    bir minik çarkı incecik cımbızıyla alıyo biraz ileri itiyo, bir minik vidayı olduğu yere sabitliyo..

    o dünyaya, düzen veriyo, işlerlik veriyo..
    ve bunu, çokkk çok ince, narin ve en önemlisi "sabırlı" hareketlerle yapıyo..
    elinin her bir milimlik hareketi, o küçücük dünya için bir tufan, bir afet bile olabilecek kadar büyük etki aslında..
    o yüzden acelesiz... yavaş... sabır içinde, adım adım, emekle, tam anlamıyla göz nuru akıtarak yaratılıyor ve dönüştürülüyor o dünya..

    çok tuhaf lan..
    anlatınca yine olmadı bak..

    aşığım bu mesleğe.. bu küçücük dünyalara..
    bu sabra..
    belki de benim asla sahip olamadığım bir istikrar ve sabrın mücessem halleri diye bu insanlar, bunca hayranlığım..
    saatleri de tamircilerini de çok seviyorum..
  • kabaca üç gruba ayrılan insanlar.

    1. çoğunluk. hiçbi sikimden anlamayanlar. ismen saat tamircisi olsalar da aslında sadece saatçidirler. eline saat verilmez.

    2. daha ufak bir kesim. ellerinden iş gelir ama estetik kaygıları yoktur. sadece işleve önem verirler. makineyi toplamak ve çalışır hale getirmek dışında başka hiçbir dertleri yoktur. saatin orjinal hali bozulmuş, bozulmamış umurlarında diildir. mesela 100 senelik bir saat. verdin eline. saati tamir ederken akrebin paslandığını görürse, atar o akrebi şak diye çöpe, alakasız bi akrep takar. öyle sırıtır o akrep orda ama bu tamirci için daha fazlasına gerek yoktur. saatimin dış görüntüsü olduğu gibi kalsın diyorsan bunun da eline saat verilmez.

    3. en ufak kesim. en sağlam tamirciler bunlar. ama maalesef bu grup yani hem görüntüye hem işleyişe önem veren en sağlam saat tamircileri, artık kendi dükkanlarında değil, ünlü saat markalarının bünyesinde lokal tamircilik yapıyorlar. bununla da muhattap olamazsın zaten.

    (bkz: mekanik saat)
  • hobi olarak yapmak istediği meslek. saatleri ayarlama enstitüsü'nü okuduktan sonra depreşti.
  • "saat tamircisi" denilen insanlar ne tuhaf insanlar. her zanaatkar eserine imza koymaz elbette, ancak saat tamircilerinin nesilden nesile geçen birikimlerinin gözle görülür onca ize rağmen, onca tamir edilen saate rağmen isimlerinin çabuk unutulması ve saat dünyasından kaybolmaları nasıl izah edilebilir?

    usta işi mekanik saatler (masa saatlerinden duvar saatlerine kadar envai çeşit saatler) hep onu yapan kişinin adıyla anılır, tamirciler daha sonraki yıllar içinde zamanın yıprattığı, yahut bilgisizliğin ezdiği bu muazzam makineleri kendi bilgileri ölçüsünde kimi vakit beceriksizce, kimileyin benzersiz bir ustalıkla tamir ediyorlar da ustaları bilen yok.

    ben pencereden ustaya bakan gözlerdeyim. irili ufaklı, çalışan çalışmayan saatlere bakıyorum, ama en çok da ustanın tamir ettiği saate bakıyorum. elleri maharetli ve deneyimli hareketlerle bildik bir coğrafyanın patikalarında geziniyor. kırık bir parçayı çıkarıp tamir ediyor, yahut değiştiriyor. fakat bir yığın minik parçayı tekrar aynı yerlere bırakmak zorunda, onlar da ustalıkla yapılıyor.
    pencereden ustaya bakan gözlerim hayranlıkla büyüyor.

    bu bilinmezlik çemberini kıran çok az saat tamircisi var. ama gölgeleri dahi zor sezilen ve bilinmeyen, artık yaşamayan, aramızda olmayan nice saat tamircilerini, ustaları sevgiyle analım, yaşayanların da kıymetini bilelim, onları el üstünde tutalım, saygıda kusur etmeyelim.

    çok yaşa usta! sen olmasaydın, benim saatim dilsiz kalırdı. ben de nereye gideceğimi bilemezdim.

    http://mekaniksaat.blogspot.com/…aat-tamircisi.html
hesabın var mı? giriş yap