• bilim felsefesinde bilimsel bilgi ile bilim dışı bilgiyi ayırt etmek üzere sürdürülen tartışmaların alandaki adıdır. popper, kuhn, lakatos, farabend vb. felsefecilerin en çok üzerinde durduğu ve bilim felsefesinin en temel sorunlarından birisidir. tartışma epistemolojiden, bilimsel kuramın ve ilerleyişin doğasına pek çok boyut barındırır.
  • özsaygı geliştiren insanlar sınır koyup, istemedikleri hiçbir şeyi yapmamayı tercih ediyor. birilerine kendinizden daha çok değer verdiğinizde, onlar da size kendilerinden daha az değer vermeye başlıyor. ayrıca rahatsız olduğunuz konuları içinize atmak yerine, kibarca ifade ederseniz; içinizde biriktirmeden çözebilirsiniz ve göreceksiniz ki, karşınızdaki insanlar da size daha çok saygı duyacak. itiraz etmediğiniz, karşı tarafı kırmamak adına sustuğunuz her şeyden hoşnut olduğunuzu düşünüp, kendilerinin haklı olduğuna inanacaklar.

    sınır koymayı ailede öğreniriz. sınırlarımıza saygı duyan, sınır kavramını öğreten ebeveynlerimiz olması da önemli. eğer çocukluğumuzda sınırlarımıza saygı gösterilmemişse, hep ebeveynlerimizi mutlu etmemiz, uslu bir çocuk olmamız öğretilmişse diğer insanların ihtiyaçlarının, düşüncelerinin önemli olduğuna inanmışsak, sınır koyabilmekle ilgili zorluk yaşamamız olağandır.

    sınır koyamama sorununu ailenizle, arkadaşlarınızla, amirinizle, partnerinizle hatta varsa çocuklarınızla yaşayabilirsiniz. siz verdikçe onlar alır, bunda da bir gariplik görmezler.

    bu konuda problem yaşamamızın temelinde, özsevgi, özgüven sorunlarımız yatar ve karşı tarafı kırmayayım, susayım dedikçe karşınızdaki kişi her şeye hakkı olduğuna inanacaktır.

    maalesef fazla iyi niyet işleri daha da çözümsüz hale getirecektir. alttan almak, susmak, anlayışlı olmaya çalışmak durumu daha da zorlaştıracaktır. insanlar, çoğu zaman hatalarını, siz onlara göstermedikçe anlayamazlar. "buna hakkın yok, bana böyle davranamazsın, şu yaptığından rahatsız oldum" demeye başlarsanız, iç huzurunuzu ve özgüveninizi kazanma yolunda iyi bir adım atmış olacaksınız.

    insanlar değişir evet ama önce hatalarını fark etmeleri gerekiyor.
  • bazen de özgüven ve özsaygı sorunundan kaynaklanmaz. koyduğunuz sınırlara karşıdan da saygı gereklidir. ancak bizdeki yakınlık anlayışı genellikle sınırları kaldırmakla karıştırılır. o sebeple sınırlarınızı yıkılana kadar zorlarlar ve gerekli tepkileri verdiğinizde de umursamazlar. yaptıkları bu saygısızlık onlar için yakınlık olur. alışveriş yaptığın manavdan, yolda yürüyen teyzesine kadar pek çok yakın çevre dışı kişide de rastlanabilir. tanışmasanız bile yakın olmak isterler. var tabii onların da kendilerince sorunları, eksiklikleri. buz gibi suratınız bile bildiremez bazen hadlerini. bırakınız sözcükleriniz bildirsin. onlar istedikleri kadar inkar etsin. siz söylediniz bir kere. o düşünce kafalarına girdi. belki zamanla oturur da. umut var. bozuldular mı? bozulsunlar zaten. bu onların kendi sorunu. sizi hiç karıştırmayacaklardı. böyle böyle tükenecekler, saygıyı öğrenecekler işte.
  • koymazsan gelir girer ve ezerler. dikkatli olmakta fayda vardır.
  • - sağlıklı sınır koymak zordur. fakat sınır koymamanın yükünü taşımak daha da zordur.
  • hürmet, naiflik ve bilimum başka enayilik yüzünden hudutların kevgire dönmesi durumu. insan neden başkalarının ihtiyaçlarını sürekli kendisinin üstüne koyar ki?
  • sınır konulmaz çizilir.

    siyasi ve coğrafi anlamda da olsa insani ilişkiler anlamında da olsa evet sınır çizilir. eğer karşındaki senin sınırlarını (ya da seninle muhatapken kendi sınırlarını) bilmeyen yani seni hiç tanımayan biriyse ona öğretirsin. bu sınır çizmektir, "bana şunu şunu şunu yapmamalısın, şöyle şöyle konuşmamalısın, şu şekillerde davranmamalısın" diye göstermiş olursun. bu bilmeyene yapılır.

    bildiği halde sınırı geçmeye çalışanlara ise ikaz geçerek sınır öğretirsin. ikazın dozu yavaş yavaş artar, kibarlıktan sertliğe yavaş yavaş geçersin. muhatabın sana değer veriyorsa bunlara -ikazdan sonra da olsa- dikkat eder, hassasiyetlerini takip eder, gerekirse konuyu seninle gerilimden uzak kalacak şekilde konuşur, seni anlamak istediğini sana göstermiş olur, ortak bir karara ulaşırsınız.

    bundan sonra eğer sizin gerilmenizi sağlayan davranışlarda bulunan bir muhatabınız varsa, hassasiyetlerinize saygı göstermiyorsa, onun keyfinin sizin acı çekmenize sebep olduğunu hâlâ idrak etmiyorsa yapabileceğiniz iki şey vardır: ya mevzuyu kavgayla çözmeye çalışırsınız, ki bu tercih sizin iletişimi kurtarmayı çok istediğinizi gösterir, zira o kavga aslında "bize yok yere zarar veriyorsun, duy beni" haykırışıdır; ya da anında büyük bir mesafe koyar hatta onun hayatından tamamen çıkarsınız. bu ikincisi onun sizin hayatınızda pek de yer etmediğini, ona sokaktan geçen herhangi birinden fazla değer vermediğinizi gösterir.

    tercih sizindir.

    fakat bilin ki sınır çizdiğiniz için suçlanıyorsanız, sırf kendinizi o iletişim içinde sağlıklı bir şekilde var edebilmek için sergilediğiniz bu zararsız davranış sebebiyle ciddi ciddi trip yiyorsanız, hatta ghosting kelimesiyle yerleştirmeye çalışılan "bir anda yok olma" davranışına maruz bırakılıyorsanız o iletişim aslında ciddi sorunlar barındırıyor demektir. yani zaten bir miktar daha mesafe henüz gerekliymiş ama fark edilmemiş demektir. belki de şükretmek gerekir olup biten için.

    çok sevdiğim bir söz vardır, "insanlara nezâketle davran, senin bilmediğin nice acılarla yaşıyor olabilir". bu acılar şu anda yaşanıyor da, geçmişte yaşanmış ve devam ediyor da olabilir. muhatabınızın size çizdiği sınırları sizin aşmamanızın gerekliliği gibi onun da sizin çizdiğiniz sınırları aşmamanızın gerekliliği de bundandır. çok yüksek ihtimalle "içimde çok ciddi yaralar var, kabuklarını kaldırma, koparma, kanırtma, o kanamayı tekrar gün yüzüne çıkarma, beni tanıyamazsın" mesajıdır bu sınır çizme davranışı. bana göre "olması gereken bu olduğu için böyle davranmanı istiyorum" tercihi ufak bir ihtimaldir. ufaktır ama geçerli midir, geçerlidir.

    demek ki burada değer kavramı devreye giriyor. sınırları ezmek ya da ezmemek, muhataba verilen değerle ilgili bir şey. onun canını kurtarmak için sınır ezmekten bahsetmiyorum, normal her türlü iletişimde olması gereken sınır bilincinin yerine getirilip getirilmemesinden bahsediyorum, ki bu aynı zamanda saygı konusunu da kapsar. sınırlarını ezdiğiniz insana saygınız yoktur. saygı duymadığınız insana değer de vermezsiniz. hatta değer vermediğiniz insana da saygı duymazsınız.

    ne ince örüntüler değil mi... bir ucundan tutabilmek insanı hedefe rahatlıkla götürebilir. yeter ki samimi olunsun...
  • bir nevi türkan şoray kuralları yaratmaktır.*
  • bebekken zorla uyutulan, çocukken "doydum" dediğinde "a o kadarcık yemekle doyulur muymuş!" diye yetişkin porsiyonu dayatılan, ondan anlamazsın, bunu bilmezsin diye yetiştirilen bireyin, alanını koruma çabasıdır. "hayır" diyebilmek ve "hayır" ı kabullenebilmek ile ilişkili olduğunu düşünüyorum.
hesabın var mı? giriş yap