• daha çok "dunbar sayısı" ile tanınan ingiliz antropolog. maymunlar üzerinde yaptığı deneylerde maymunların birebir ilişki kurabilme yeteneklerinin belli sayıdaki türdeşleri ile sınırlı olduğu, bu sayının üzerinde kişisel (tımar gibi) ilişkiler kurmadıklarını gözlemlemiştir. bu kalıbın ise maymun beynindeki neocortex bölgesinin kapasitesiyle alakalı olduğunu iddia etmiştir. uzun lafın kısası bu sayı, türdeşlerdeki ayırt edici özelliklerin hafızada tutularak onları birey olarak görebilme kapasitesinden ortaya çıkmaktadır. insanlarda ortalama olarak 148 civarı olan bu sayı 100-230 aralığında seyretmektedir. yani 230 insana kadar bireyden oluşan gruplarda bireyler arası doğrudan ilişki kurmak mümkünken bu sayının üzerindeki topluluklarda topluluğu organize etmek için yapat otoriteler, memuriyetler ve iktidar ilişkileri şekillenmeye başlıyor. bu sayı en kritik düzeyde 500'ü zorlayabilse de bunun üzerinde alt gruplaşmaların olması kaçınılmaz.

    dunbar'a göre neolitik köylerin ortalama nüfusu da 150 civarındaydı, kökleri 16.yy'a dayanan hutterite topluluğunun sayısı da 150'i aştığında ikiye bölünecek şekile sabitlenmişti. roma ordusu 150'şer askerlik gruplara ayrılmıştı. bu sayı ancak ciddi yaşamsal mücadele veren gruplarda aşılabilmekte ancak bu durumda da bu topluluğun kapalı bir topluluk olması şart. zira sosyal dağılmaları önlemenin başka bir yolu yok.
  • “grooming, gossip and the evolution of language” adlı araştırmasını kesinlikle okumalısınız, adam çıldırtır.
  • insanların en fazla yüz elli kişiyi tanıyacak şekilde programlandığını ve bunun avcı-toplayıcı toplumların ortalama nüfusu olduğunu belirten araştırmacı.
  • 'how religion evolved and why it endures' kitabini bitirmek uzereyim. oncelikle bu tarz kitaplari cok sevsem de, cok fazla okudugumu soyleyemem. ama of course jared diamond, yuval noah harari gibi yazarlar'dan bi makas almisligim da vardir.

    neyse. dunbar benim icin cok fazla seyi aydinlatti bu kitabinda. zaten emrah safa gurkan'in tavsiyesiyle basladim okumaya ve insanin dine olan zaafiyetini anlamak konusunda bana cok guzel bir ufuk kazandirdi. zira ibadet etmenin insan beyninde endorfin salgilattigini, bir dini ekole uye olmanin insan omrunu uzattigini, insanlarin farkli eksenler arasinda (ornegin irk, muzik zevki, ideoloji vb) en cok ayni din altinda birlesmeye ve yardimlasmaya egilimli oldugunu ogrendim. herseyden once 'mentalizing' (tr karsiligini bilmiyorum ama (bkz: https://mbt-tbm.org/what-mentalizing) yapabilmenin, insani daha fazla bir dine egilimli olmaya ittigini hic dusunmemistim. yani sadece psikolojik seviyede degil, ayni zamanda da fizyolojik seviyede bir sebebi var dinlerle bu kadar kafayi bozmus olmamizin, hatta insanligin var oldugu zamandan beri bir sekilde dinin hayatimizda olmasinin.

    bizimki gibi cok kutuplasmis toplumlarda yetisen gencler icin cok ideal bir kitap oldugunu dusunuyorum. sahsen dini egilimleri yuksek olan insanlari cuzzamli gibi gormeyi birakip, biraz daha kendilerinin -benim bile- farkinda olmadiklari bir takim dinamiklerle bir dini benimsemis olmalarini anlamak, uzerimdeki gerilimleri biraz daha rahatlatti.

    artik anliyorum ki ibrahim dinleri yok olsa da, insanlik var oldugu surece yine de bir dine mensup olma egilimimiz devam edecek. ama bunun sandigim kadar kotu birsey olmasi gerekmedigini gormek guzel oldu.
hesabın var mı? giriş yap