• pek çok insanı gerim gerim geren hadise. (bkz: kendimden biliyorum) resim sanatıyla ilgilisinizdir, bir sergi salonunun önünden geçerken gözünüze takılan güzel resimlerin davetkarlığı ve sosyofobik boyutlardaki sergi gezemeyiş deneyimleri kafanızda münazara yapar. acı çekmeyi içten içe sevdiğinizden girersiniz içeri. sergi gezici kişiler grup gruptur, her biri ayrı derttir. birinci grupta bir başkasıyla bir resmin önünde durmuş yorum yapan grup vardır ki ne söylediklerine kulak kabartmak sağlığa zararlıdır. ikinci grup başkalarının hangi resim önünde ne kadar durduğuna bakarak resimlere değer biçme çabasındaki gruptur. yağmurdan ve sıcaktan kaçmak üzere salona girmiş insanlarla ortak kümesi olan bir gruptur bu. resmi sevip resim sanatının sergilenme biçimiyle derdi olan diğer gruptakiler ise oraya iliştirilmiş gibi tedirgin adımlarla resimleri görmeye çalışır, sergi salonundaki görevlilerin acıyan bakışları altında dışarı çıkarken "bir daha asla sergi gezmeyeceğim" derler.
  • en büyük keyiflerden biri. resimler çok güzel olursa azıcık kıskanabiliyorum da niye bende bu kadar güzel çizemedim diye . sonuçta çizen kendi egosunu tatmin ediyor güzelse bi de çizdikleri sizinde ruhunuz okşanıyor kasılacak gerilecek bir şey yok. çok anlamak da gerekmiyor hoşunuza gider yada gitmez . benim için resim sergisi gezmek çocukluğumun en hoş anılarından . babamla elele hangisi daha çok hoşumuza gitti diye eve dönerken bile resimler hakkında konuşmak
  • caniniz kuru pasta veya abur cubur cektiyse sansinizi denemek icin yapilabilecek eylem. sansliysaniz sarap bile icebilirsiniz.
  • en mutlu edici aktivitelerden biri. eller cepte, yaylana yaylana sergi gezen insan psikolojisi diye bir gerçeklik var, hayatta hiç bir şeye değişmem. ayda 3-4 sergi performansıyla sergiden sergiye koşan bir insan olmamakla birlikte ilgimi çeken bir sergi olduğunda hemen zıplıyorsam nedeni sergideki eserler kadar bu bahsettiğim psikoloji, samimi olmak gerekirse.

    o gün okuldan kaytarılır (bir şeyden kaytarıyor olmak daha da sevdirir o günü çünkü) sabahtan tin tin kahvaltı edilir yolda ayaküstü, hava sıcaksa kazak bele bağlanır, tamamen bir pejmürdelik çöker insanın üzerine, o gün yapılacak tek iş resimlere bakmaktır çünkü, saf aylaklık hali. buluşulacak kimse yok, yapılacak bir iş yok. o gün "sergiyi gezeceğin gün"dür çünkü takvimde. sonra versin elini tuval üzerine yağlıboyalar, akrilikler, kağıt üzerine guajlar, günün üzerine cila niyetine içilen şaraplar..

    bir sergiyi 5 kere gezebilme yetisine sahip potidik boşgezenin boşkalfaları diyarından bildirdi, burada hava güneşli, gökyüzü prusya mavisi.
  • beleş şaraplı sanat aktivitelerinden biridir. vazgeçilmezimizdir.
  • resim yapan anneyi gezdirmek için çıkıldığında ve onun mutluluğunu görerek gezildiğinde muhteşem olandır.
  • resimlerin boyutuna göre uzaklaşılarak ya da yakınlaşılarak yapılması gereken etkinlik.

    büyük tuvallere (işçiliği-malzemeyi inceleme çabası dışında) dibinden bakınca bu işten hiç anlamadığınızı gösterirsiniz.
  • başta hiçbir halt anlamadan saatlerce o sürrealist ya da gerçeğin ta kendisi renklere dalıyorsunuz.

    bir sevgilim vardı vakti zamanında. hiçbir şey bilmediğimi ima edip dururdu. siyaseti bil istiyorum, müziği bil istiyorum falan filan. o zamanlar başlamıştım resim sergileri gezmeye. tabi sadece sergi gezmiyor milyonlarca kitap okuyup film de izliyordum. konserler, etkinlikler gırla... çok seviyormuş ve aptalmışsam demek. o zaman başlamıştım resim sergisi gezmeye.

    her neyse, şimdi çok hoşuma gidiyor insanların içlerindeki renkleri görmek. hani vitrinlik de olsa içlerinde bir renk olduğunu görüyorsun ya, bu nefes almak gibi bir şey. bazıları abartıp komik şeyler çiziktiriyorsa da, olsun.

    sadece modernizm ya da özentilik değil, bazen masum bir şey de oluyor o resimlere bakmak.

    deneyin bence.
  • hayal gücünüzü ve empati yeteneğinizi besleyen ana damarlardan biridir.

    sadece resim için değil, sanat için geçerlidir bu; ancak görsel zekası kuvvetli olan kimseler için en önemli besin kaynağıdır görsel sanatlar. en yakındaki resim sergileri.

    sizi günlük yaşantınızdan sıyırır ve sanatçının bilinçaltına inen merdivenlerden iter. kim bilir hangi şeytan dürtmesiyle, hangi rengi kırmızıya çalıp ışıklandırmıştır tuvalinde. gerçekten gördüğü nedir, aklından neler geçer, resimler size bunları düşündürür. bazı ressamlar vardır, her parçası ayrı bir evrendir sergilerinin. saatlerce bakmak istersiniz. sevdiğiniz adamı/kadını uyurken izlemek gibi bir şey.

    sırf resim sergisi gezebilmek adına şehir değiştirdiğimi bilirim. rembrandt ve van gogh'un hatrına tek başıma okul gezisi düzenlettirdiğimi de bilirim. iyi bir sergi, iyi bir film, iyi bir kitap, iyi bir konser hepsinin işlevi aynıdır. hep sanatsal mastürbasyon işte bunlar.
    +fularlı kırmızı araba
hesabın var mı? giriş yap