• başarılı ve karizmatikten daha farklı bir şeydi ama neydi onu hatırlamak zor.
    burada hatırlanmışı var*
    (bkz: 16 mart katliamı)

    (bkz: basligin uzerine kalmasi)
  • (bkz: türkiye seninle gurur duyuyor)

    yanlış anlamayın trabzon'dan ayrilırken böyle bağırılacak arkasından, şimdiden söyleyeyim dedim.
  • can dündar'in yakin tarihteki olaylardaki rolunu acikladigi kisidir.

    (bkz: http://www.candundar.com.tr/index.php?did=4253)
  • icraatlarıyla gerçek bir "devlet görevlisi", "vatan aşığı" olduğunu kanıtlayan kişi. şimdi biraz nadas sonra hedef içişleri bakanlığı artık.

    (bkz: şu çılgın türkler)
  • gorevden alinmasinin sebebi, hrant dink in istanbul da yasayip istanbul da oldurulmesi degil, can dundar in bugunku yazisinda ele aldigi pek cok pis isin icinde bulunmasina ragmen hala ust kademelerdeki gorevlere getirilmesinin artik cok "goze batmasi" ve trabzon da asayisi saglamaktan ziyade daha cok cesitli konularda asayisi bozma taraftari insanlara destek vermesi olabilir mi diye insani dusunmeye iten "kotu" insan.
  • eski trabzon emniyet muduru. can dundar'in anlattigina gore binbir saibeli olaya karismis. hrant dink olayi olmasa daha da yukselirdi emniyette.
  • can dündar'ın yazdıkları doğru ise bakan olacak kişi. erken kopardılar dalından.
  • bursada son gunlerde artan fasist siddet olaylarinin faillerini bursa emniyet muduru iken kollayan, onlara ilişmeyen kişidir ayrıca. peki bunları görüp öğrendikçe neden onlar değil de ben utaniyorum?
  • 7 mart 1978'de ülkücü öğrenciler içinde faaliyet yürüten, aynı zamanda hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisi olan istihbaratçı polis, istanbul emniyet müdürlüğü'ne şu bilgiyi verdi: "ülkücüler 8-10 gün içinde istanbul üniversitesi çıkışında solcu öğrencilerin üzerine dinamit atıp silahla tarama yapacaklar!"
    bu bilgi notu emniyet kayıtlarına "7.3.1978 tarih, 1d.2.12780" koduyla girip resmiyet kazanırken saldırı bilgisini alan solcu öğrenciler de üniversitenin meydana açılan beyazıt kapısı yerine yan kapıdan, süleymaniye kapısından girip çıkmaya başlamıştı.
    16 mart 1978 günü öğle saatinde dersten çıkarak toplanan öğrenciler süleymaniye kapısına yürüdüler. karşılarına polis noktası amiri reşat altay çıktı ve öğrencilerin süleymaniye kapısından çıkmasına izin vermedi, beyazıt kapısını gösterdi. kapının önünde ise mehmet gül liderliğindeki ülkücü grup, "beyazıt komünistlere mezar olacak" diye bağırıyordu. sol görüşlü öğrenciler çıkmamak için direndi. polisin ülkücü grubun önüne birkaç polisi dizmesi üzerine öğrenciler beyazıt kapısından çıkmaya ikna oldu. ancak her gün dağılma noktalarına kadar öğrencilere eşlik eden polisler, bu kez kapının önünde ayrıldılar. öğrenciler, kapıdan eczacılık fakültesi'ne kadar olan 100 metrelik mesafeyi korumasız yürüdü. tam fakültenin önüne geldiklerinde üzerlerine bomba atıldı, otomatik silahlarla ateş edildi. (olayda kullanılan bombanın ülkü ocakları derneği şube başkanı abdullah çatlı tarafından istanbul'a getirildiği mahkeme tutanaklarına geçti.) 7 öğrenci öldü, 40’tan fazlası da yaralandı. kendine gelen birkaç polis, saldırganların peşinden koşmaya başladı. ancak polis noktası amiri reşat altay, telsizden "durun... koşmayın" emrini verdi. saldırganların peşinden koşan polis memuru yahya gergin, reşat altay'ın emrini yıllar sonra tanık olarak dinlendiği mahkemede gözyaşları içinde anlattı. – aktüel
    ---
    reşat altay ile ilgili ifade veren polis memuru yahya gergin, 16 mart’ı şöyle anlatmıştı: “üniversitenin önünde 9 memur, 1 komiser muavini görevliydik. sol görüşlü öğrenciler okuldan çıktı. merdivenlerde 20-25 kişilik sağcı grup vardı. bunlar slogan atmaya başladı. başımızdaki amir olay çıkmasın diye slogan atanları geriye çekmemizi istedi. öğrencilerle birlikte süleymaniye istikametine gideceğimiz zaman merdiven başındaki iki görevli arkadaştan biri, arkasından atılan bombayı havada gördü ve ‘bomba!’ diye bağırdı. bağırışı duyan kendini yere attı. biz de attık. üniversite kütüphanesinin oradan silahlar patlamaya başladı. herkes kaçmaya başladı. kaçan şahısları kovalamaya başladık. arkamızdan birisi ‘gitmeyin, geri gelin’ diye bağırdı. saldırganlar iki silahı atıp kaçmış. o silahları bulduk ve döndük. döndüğümde arkamdan bağıranın kim olduğunu sordum; komiser muavini reşat altay olduğunu söylediler. reşat altay, kumkapı birliği’nin başındaydı. yaralıların ve ölenlerin taşındığı arabaya bindiğimde çoraplarıma kadar kan bulaştı. ölenlerin vücutları parçalanmıştı.”
    reşat altay, yahya gergin’in iddialarının reddetti:
    “niyeti nedir bilmiyorum, ama söyledikleri doğru değil. beni karalamaya çalışıyor. 16 mart’ta ben yeni mezun bir komiser yardımcısıydım. orada hayatını zor kurtaranlardan biri de bendim. üstelik olay yerinde onca emniyet amiri, başkomiserler varken, bana mı kalmış “bırakın dönün” demek. bu iddialar doğru değil. eğer bu iddia doğru olsaydı soruşturmalarda suçlanırdım.” - akşam, 19 şubat 2006
    “ben o tarihte kumkapı toplum zabıtası'nda bir buçuk yıldır çalışan komiser muaviniydim. olay günü okula gayrettepe, site yurdu, kumkapı'dan polis geldi. bütün gün kavgalarla geçti, sonra bombalama yaşandı. canımızı zor kurtardık. kurşunlar başımızın üstünden uçuşuyordu. benimle ilgili ifade veren polis memuru, sözde katliama karışanları kovalıyormuş, arkadan 'dur' diye bir ses duymuş. sonradan etrafına sormuş, 'kim bağırdı?' diye. 'komiser reşat altay' demişler. yani beni görmemiş, tanımıyor bile.”
    reşat altay bu iddialarla ilgili olarak 60 emniyet görevlisi ile ilgili soruşturma açıldığını anlattı. reşat altay, ‘‘hem bakanlık teftişinde, hem de kocaeli asliye ceza mahkemesi'nde hepimiz aklandık. zaten istanbul'daki faaliyet sicilimiz ortada. bizim bu işlerle ilgimiz yok'' dedi. – hürriyet, enis berberoğlu, 29 ekim 1997
    ---
    katliamdan sonra polis başmüfettişlerinin hazırladığı rapor doğrultusunda saldırı hakkında önceden haberleri olmasına karşın önlem almadıkları gerekçesiyle dönemin sekiz emniyet yetkilisi hakkında "görevi ihmalden" dava açıldı. onlardan biri de reşat altay'dı. dava, olay yeri istanbul olmasına karşın izmit 1. asliye ceza mahkemesi'nde görüldü. müdahil avukatlar bu yargılamadan dava bittikten sonra haberdar oldu. reşat altay ve yedi emniyet görevlisi delil yetersizliğinden beraat etti. reşat altay'a ve diğer sanık polislere verilen tek ceza disiplin cezası niteliğindeki "ihtar" oldu.
    bu ihtardan sonra kayseri'ye atanan reşat altay bir operasyonda yaralandı ve sağ yanağında, çeneye doğru inen derin bir iz kaldı. içişleri bakanlığı tarafından "eğitim" için amerika'ya gönderilen ve yaklaşık iki yıl bu ülkede kalan reşat altay dönüşte muş'ta görevlendirildi. yurtdışındaki eğitim dönemiyle ilgili en sevdiği anısını da o günlerden itibaren sık sık anlattı. "amerikalı bayan polis eğitmen yanağımdaki yara izini sordu. terörle mücadele esnasında bir çatışmadan kalma olduğunu söyledim. bunu öğrenen amerikalı uzmanın bana hayranlığı ve sevgisi bir kat daha arttı, beni her gördüğü yerde saygıda kusur etmedi. beni ulusal kahraman olarak görüyordu."
    muş'tan sonra şube müdürü olarak gaziantep'e atanan reşat altay, 1991 yılında terörle mücadele şube müdürü olarak istanbul'a döndü. bir yıl sonra adı bu kez büyük bir operasyon ve yargısız infaz suçlamasıyla gündemdeydi. 16 nisan 1992 gecesi terörle mücadele şube ekipleri, çiftehavuzlar'da dev-sol örgütünün lider kadrosunda olduğu belirtilen sabahat karataş, eda yüksel ve taşkın usta'nın bulunduğu eve operasyon düzenledi. operasyonu reşat altay ve susurluk davasında hüküm giyen özel harekat dairesi başkanı ibrahim şahin yönetiyordu. bu operasyonda yer alanlardan biri de susurluk skandalı'nda adı sık sık gündeme gelen ve bu davada "çete üyesi olma" suçundan hüküm giyen özel timci ayhan çarkın'dı. çatışma yaşandığı açıklanan operasyonda evde bulunan üç kişi öldürüldü. ancak daha sonra operasyona katılan reşat altay ve 21 polis hakkında yargısız infaz suçlamasıyla dava açıldı. kadıköy 2. ağır ceza mahkemesi'nde süren dava bilinmeyen bir nedenle yargıtay 10. ceza mahkemesi'nce kayseri 2. ağır ceza mahkemesi'ne alındı. dava sonunda 16 mart katliamındaki ihmal suçlamasında olduğu gibi reşat altay ve diğer polisler hakkında beraat kararı verildi. – aktüel
    ---
    reşat altay çiftehavuzlar operasyonu ile ilgili iddialara şöyle yanıt verdi: “evet, o operasyonu ben yönettim. sekiz ayrı noktada olan kapsamlı bir operasyondu. gizli saklı bir şey yok. televizyonların canlı olarak verdiği bir operasyondu. her şey ortada.”
    reşat altay, üç tutuklunun öldüğü ümraniye cezaevi'ndeki operasyonu da yönetmişti. reşat altay, ümraniye cezaevi operasyonunu ise şöyle anlattı: “biz oraya kolluk kuvveti olarak gittik. cumhuriyet savcılığının yürüttüğü bir operasyondu. savcının talimatlarını uyguladık.” – star, şamil tayyar
    ---
    16 mart katliamını gerçekleştirenlerden olduğu öne sürülen ve konuşmaması için öldürüldüğü sanılan zülküf isot'un ablası remziye akyol'un olayla ilgili yaptığı önemli açıklamaların ardından bir grup avukat, yeni delillerle 1992'de istanbul cumhuriyet savcılığı'na müracaat ederek "iadeyi muhakeme" talebinde bulundu. avukatların talebi ancak 1 haziran 1995’te uygulamaya konuldu.
    yeniden açılan dava istanbul 6. ağır ceza mahkemesi'nde görülmeye başlandı. remziye akyol'un ifadeleri, latif aktı ve sıddık polat'la birlikte polis memuru mustafa doğan'ı da işaret ediyordu.
    remziye akyol, mahkemeye verdiği ifadede, katliamı kardeşinin mustafa doğan, latif aktı ve sıddık polat'la birlikte gerçekleştirdiğini söyleyerek, emri mhp lideri alparslan türkeş'in verdiğini açıkladı. ancak davanın en önemli sanıklarından olan mustafa doğan sanık sandalyesine hiçbir zaman oturmadı. savcılık, istanbul emniyet müdürlüğü'ne mustafa doğan'ın bulunması ve mahkemeye getirilmesi için defalarca yazı yazdı. emniyet'ten gelen cevap, mustafa doğan'ın mart 1978'de istanbul toplum polisi görevinde bulunduğu ancak kısa bir süre sonra uğradığı disiplin soruşturması nedeniyle polislikten istifa ettiğini belirtiyordu. yazının altındaki imza reşat altay'a aitti. reşat altay, istanbul emniyet müdürlüğü terörle mücadele'den sorumlu müdür yardımcısı sıfatıyla yazıya imzayı atmıştı. mayıs 1997’de ise mustafa doğan’ın arama emrinin dahi bulunmadığı ortaya çıkacaktı.
    ---
    3 kasım 1996’da, susurluk skandalı patladı. kazada ölen abdullah çatlı'nın bütün ilişkileri ortaya serildi. abdullah çatlı'nın telefon kayıtları incelemeye alındı ve şaşırtıcı sonuç ortaya çıktı:
    kırmızı bültenle aranan abdullah çatlı, istanbul emniyet müdürlüğü, terörle mücadele şubesi'nin müdürüyle, reşat altay’la 5 kez telefonla görüşmüştü.
    ---
    halen niğde emniyet müdürlüğü görevinde bulunan reşat altay telefonla aradı, “ben abdullah çatlı'yı kesinlikle tanımam. arayan abdullah çatlı değildi” dedi. reşat altay olay yargıya intikal ettiği için daha fazla ayrıntıya girmek istemedi.
    reşat altay'dan sonra dgm çevrelerinden ilginç bir duyum geldi. reşat altay'ı abdullah çatlı'nın telefonundan arayanların aslında özel tim polisleri olduğu bilgisi ulaştı. iddiaya göre, özel timci polisler 1 şubat 1996 günü gözaltına alınan ve gayrettepe'ye getirilen haluk kırcı'nın akıbetini sormak için devreye girdiler. haluk kırcı terörle mücadele'de sorgulanırken, yakın korumalığında bulundukları reşat altay'ı arayarak bilgi almaya çalıştılar. hatırlarsınız, haluk kırcı'nın gözaltındayken firar etmesi üzerine istanbul eski asayiş müdürü sedat demir ve bazı polisler hakkında istanbul ağır ceza mahkemesi’nde dava açılmıştı. dava 13 ekim günü sanıkların tamamının beraatı ile sonuçlandı. bize ulaşan iddiayı doğrulatmak için reşat altay'a başvurduk. ancak reşat altay herhangi bir yorum yapmak istemedi. – hürriyet, enis berberoğlu, 29 ekim 1997
    ---
    27 kasım 1996’da gebze emniyet müdürlüğü terörle mücadele şubesi'nce şüphe üzerine durdurularak aranan 34 fbm 44 plakalı otomobilde abdurrahman kayıkçı ile sahte kimlik taşıyan faysal esen isimli iki kişi ve bu şahıslara ait 1 adet motorola marka telsiz, 1 adet 7.65 çapında unique marka tabanca, tabancaya ait 9 adet mermi, 1 adet kelepçe bulunur.
    faili meçhul cinayetlerin odak noktasında telsiz, tabanca ve kelepçe ile yakalanan bu şahısların biri pkk örgütünün kurucularından, diğeri ise pkk’nın eski çukurova bölge sorumlusudur. şahıslar görevlilere emniyet istihbarat daire başkanlığı’nda görevli hanifi avcı ve istanbul emniyet müdür muavini reşat altay'a bağlı görev yaptıklarını bildirirler. görevliler bu beyanın doğruluğunu tetkik ettikten sonra şahısları hiç bir işlem yapmadan malzemeleri ile birlikte serbest bırakırlar.
    ---
    reşat altay 2000’de gaziantep'e, 2001’de ise bursa’ya emniyet müdürü olarak atanır.
    “reşat altay önce istanbul terörle mücadele şube müdürlüğü'ne atandı. daha sonra ise gaziantep emniyet müdürlüğü'ne atandı. şimdi ise bursa gibi büyük bir şehrin emniyet müdürlüğü'ne atanıyor. buna ödüllendirme demek yanlış olmaz. demek ki reşat altay'ın özel bir durumu var." - 16 mart katliamı tanığı ve mağduru avukat kamil tekin sürek
    ---
    2003’te kırklareli’ne atanan reşat altay, 2006’da trabzon emniyetinin başına geçer. trabzon emniyet müdürlüğü önünde düzenlenen törende şöyle konuşur: “önümüzdeki dönemin çok yoğun ve iyi geçeceğini ümit ediyorum. trabzon'un adli boyutuyla değil, sosyal boyutuyla da ilgileneceğiz. trabzon her yanıyla önemli bir şehir. bu öneme istinaden çalışacağız”
    trabzon emniyet müdürlüğü sırasında, 18 kasım 2006'da, akp trabzon milletvekili mustafa cumur'un uçağa silahla binmesine göz yuman havaalanı vip polislerini savunur:
    "x-ray cihazı sinyal verince memur arkadaşlarımız, `silah var mı?’ diye sormuş, milletvekilinden olmadığı yanıtını almışlar. milletvekilinin üzerini mi arayacaklardı?"
    "vekil üzerinde silah olmadığını belirttiği için rahatlıkla cihazdan geçip uçağa binmiş. polislerin kusuru yok, görevlerini yapmışlardır."
    mustafa cumur'un istanbul'a gitmek için geldiği trabzon havaalanı’nda uçağa silahla binmişti. mustafa cumur, "bayramlaşma nedeniyle havaalanı kalabalıktı ve geç kalmıştım. polisler tanıyorlar tabii beni" demişti.
    reşat altay, 23 ekim 2006’da "verim alamadığı" ve "tutarsız bilgiler" verdiği gerekçesiyle erhan tuncel'in muhbirlik görevine son verir.
    reşat altay, sürekli linç, suikast, cinayet haberleriyle gündeme gelen trabzon'daki güvenlik zaafını izah ederken, suçu reform yasalarına atar, "avrupa birliği uyum kanunları istihbaratı zayıflattı" der.
    ---
    reşat altay, gazeteci hrant dink cinayeti sonrası, ocak 2007’de, trabzon valisi hüseyin yavuzdemir’le beraber merkeze alınır.
    ---
    reşat altay'ın trabzon emniyet müdürlüğü'nden merkeze alınmasını trabzonlular değişik tepkilerle protesto etti. trabzon'un pazarkapı mahallesi esnafı ve halkı, önceki sabah protesto için yol kapatırken, trabzonspor'un maçında tribünlerde trabzonsporlu taraftarlar da "müdürümüzü geri istiyoruz", "adam gibi adam reşat altay müdür seni unutmayacağız" yazılı pankartlar açtı. esnaf ise tepkisini, "o geldikten sonra geceleri rahat dışarı çıkmaya başladık. görevden alınacaksa istanbul emniyet müdürü ve valisi görevden alınsın" diye dile getirdi. bu arada reşat altay kendi ağzından verilen, "sanki vatan hainliği yapmış gibi insafsızca, haksızca eleştiriliyoruz. üzerimize düşeni yaptık" açıklamalarını yalanlayarak, "görevden alınmamla ilgili hiçbir basın ve yayın organına açıklama yapmadım" dedi. – sabah, 29 ocak 2007
    ---
    gazeteci hrant dink cinayeti sonrası merkeze alınan trabzon valisi hüseyin yavuzdemir ile emniyet müdürü reşat altay için trabzon'da bir veda yemeği düzenlendi.
    karadeniz teknik üniversitesi sosyal tesisleri'nde düzenlenen veda yemeğine; vali yardımcıları, trabzon belediye başkanı volkan canalioğlu, ktü rektörü prof.dr.ibrahim özen, cumhuriyet başsavcısı rıza can, il jandarama alay komutanı kıdemli albay ali öz, ak parti trabzon il başkanı av.ahmet metin genç, trabzon ticaret ve sanayi odası (ttso) başkanı şadan eren, trabzon ticaret ve sanayi odası (ttso) meclis başkanı ali osman ulusoy ile çok sayıda daire amirleri katıldı. emniyet müdürü reşat altay da konuşmasında kendisini eleştiren bazı gazetecilere sitemde bulunarak, karalamaya çalışıldığını kaydetti. reşat altay, 30 yıllık meslek hayatının her günü şerefli hizmetlerle dolu olduğunu belirterek "2006 yılının mayıs ayında göreve geldiğim trabzon'da, büyük bir şevkle işe koyuldum. başta sayın valim olmak üzere, bakanıma, milletvekillerime, siyasi parti teşkilatlarımızın tümü, sivil toplum örgütleri, basın camiası, trabzon halkının bütünü, çok büyük yardım ve desteklerini gördüm. bu yardım ve destekten aldığımız güçle de, sunulabilecek imkanlar dahilinde en iyi güvenlik hizmetinin en iyisini, objektif ve şeffaf bir çalışma anlayışı içersinde gerçekleştirmeye çalıştık. değerlendirmeyi sizlerin takdirine bırakıyorum. beni çok üzen bir konuyu sizlere söylemek istiyorum. son günlerde özellikle bir kısım gazeteciler 30 yıla aşkın meslek hayatımın trabzon'dan evvelki bölümünde emniyet teşkilatının çeşitli kademelerinde görev yapmaktayken içinde görev aldığım operasyonlardan dolayı şahsımı karalayıcı haberler yaparak maksatlı bir imaj oluşturmaya çalışmaktadırlar. 30 yıl boyunca yaptığım bütün görevlerle ilgili, adli ve idari yargının her zaman denetim ve incelenmesine tabi tutuldum yapılan bütün denetim ve incelemeler sonrası bu olaylarla ilgili en ufak bir kusurumuz, en ufak bir ihmalimiz görülmemiş. gazetecilerden bazıları benden 30 yıllığımın kitabını yazmamı istiyorlar. hiç düşünmedim, belki bir gün yazabilirim. ancak bilsinler ki, yazacağım bu kitabın 30 yıllık her sayfası her günü benim için şerefli hizmetlerle dolu olacaktır. benim için ifade edilen bu olaylarla ilgili olarak ellerinde ne kadar bilgi, belge, bulgu varsa bu iddialarını ispat etmeye davet ediyorum. bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada devletime, milletime sadakatle bağlı çalışmamı sürdüreceğim" dedi. konuşmaların ardından hüseyin yavuzdemir ve reşat altay, yemeğe katılanlarla tek tek vedalaştı. - ihlas haber ajansı, 29 ocak 2007
    ---
    muhalefet partileri, reşat altay’ın merkeze alınmasını eleştirir:
    chp il başkanı cafer hazaroğlu, "sayın vali'nin tayininin hayırlı olmasını diliyoruz. ancak emniyet müdürü'nün de alınmasını manidar buluyoruz. parti olarak müdürün görevden alınmasına hayret ettik. 6 ay önce göreve gelmiş, şehirle kaynaşmış, tecrübeli, bütün olayların üzerine gidebilen, çağdaş ve cumhuriyetçi bir emniyet müdürüydü. altay' ın hrant dink cinayetinde ne gibi bir ihmali olabilir ki? biz çalışmalarını çok olumlu görüyorduk. halkımız da kendisine güven duyuyordu. hükümet tarafından sanki bir bahane yaratılıp da alınmış hissi uyanıyor bizde. bu konuda yeterli açıklamanın yapılmasını istiyoruz" ifadesini kullandı.
    dyp il başkanı bekir bülbüloğlu ise, asıl görevden alınması gereken ikilinin istanbul valisi ve emniyet müdürü olduğunu ifade ederek, "amaç eğer günah çıkarmaksa, bu şehre yazık. bazıları trabzon'da huzur istemiyor. trabzon huzura yeni kavuşmuştur. olayı tasvip etmek mümkün değildir. trabzon halkı ve sivil toplum kuruluşları buna tepki koymalıdır" dedi.
    mhp il başkanı muhammet öztürk, vali yavuzdemir'in görevden alınmasının geç verilmiş bir karar olduğunu işaret ederek, "ancak emniyet müdürü haksız yere merkeze alınmıştır" ifadesini kullandı.
    anap il başkanı fahrettin aksoy ise, emniyet müdürünün 6 aylık icraatlarının kentte herkes tarafından takdir edildiğini vurgulayarak, "tabii ki görevden alma konusunda hükümet yetkilidir ama bu şekilde bir görevden almanın ardından kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.
    dsp il başkanı sibel suiçmez de, konunun hükümetin kendini kurtarma hareketi olduğunu belirterek, "ak parti trabzon' un ne kadar önemli bir kent olduğunu hala algılayamadı. trabzon adeta hükümetin yaz - boz tahtası haline getirilmiştir. görevden alınması gerekenler istanbul valisi ve emniyet müdürü olmalıydı" dedi.
    sp trabzon il başkanı mustafa özdaş ise, yeni göreve başlamış olan emniyet müdürünün bir bahaneyle görevinden alındığını ifade etti.
    ---
    ağustos 2007’de, hrant dink cinayetiyle ilgili trabzon emniyet müdürlüğü'nde yürütülen soruşturma tamamlandı. içişleri bakanlığı müfettişleri, trabzon emniyetindeki memurların görevlerini yerine getirdikleri ve cinayette kusurları olmadığı sonucuna vardı.
    müfettişlerin hazırladığı raporda, hrant dink'in öldürüleceği yönünde 17 kez ihbar yapıldığı iddiasının da doğru olmadığı belirtildi.
    ---
    13 aralık 2007’de reşat altay emniyet müdürü olarak burdur'a atandı.
    ---
    tbmm insan haklarını inceleme komisyonu bünyesinde, hrant dink cinayetini araştırmak üzere kurulan alt komisyon 11-12 mart 2008’de burdur emniyet müdürü reşat altay’ı dinledi. ak parti bursa milletvekili mehmet ocaktan başkanlığında toplanan alt komisyon, bir haftalık aranın ardından, bilgi almak için davet ettiği kişileri tbmm'de tekrar dinlemeye başladı. erhan tuncel'in dink'e suikast düzenleneceği yolundaki ihbarını dikkate almadığı ileri sürülen reşat altay, erhan tuncel ile birlikte dink cinayeti azmettiricisi olarak yargılanan yasin hayal'in ismini de suikastten sonra öğrendiğini söyledi. reşat altay , kendisinden önceki ekibin cinayetle ilgili olarak kendisine hiçbir bilgi aktarmadığını da öne sürdü.

    http://www.candundar.com.tr/index.php?did=4253
    http://www.atin.org/…md=articledetail&articleid=456

    ...
  • bir sure aciga alindiktan sonra burdur'a emniyet muduru olarak atanmis kisi. ilk icraati ise;

    http://www.taraf.com.tr/haberv.asp?haberno=4608
hesabın var mı? giriş yap