parallel lives

• şukela fransız indie grubumuz revolverın yepyeni gıcır gıcır ep'sidir efendim. 4 şahane parçadan oluşur: parallel lives, losing you, monk ve yine balulalow^*
• muhteşem albüm overpowered'in, herhangi bir şeyi kapatması imkansız olan kapanış^* parçasıdır. insanın içinde harekete geçmeyi bekleyen ne varsa, sanki bu şarkıyı beklemişcesine daha intro'yla birlikte açığa çıkar. róisín murphy'e 678. kez hayran olma sebebidir ve her dinleyişte bu sayı artar. benim için üzücü tarafı ise maalesef hiç canlı performansının bulunmamasıdır.
• radyoda duyduğumda intro'suyla beni yakalamış daha sonra da sözleriyle vurmuştur.
• mood booster bir revolver sarkısı. dinledikce huzur buldum. aynı tadı daha önce travis'ten love will come through dan almıstım.
  
  sözleri (daha önce biri link vermis ama link amazon'un iphone sayfasına cıkıyor):
  
  we are living parallel lives
  we don't know about each other
  we're in love with the same girl
  but one of us has never met her
  
  we don't see the same shores
  we both grew up by our sides but
  we can feel the same trouble
  'cause we're just living parallel lives
  
  we are drawing parallel paths
  but parallel lines never cross, no?
  we don't think much about the past
  we're getting used to being lost
  
  you and me, writing lines
  doing the same thing each and every night
  the same dreams, the same lies
  and ı wish and ı hope that
  
  someday...
  
  now another year has passed
  still we don't know about each other
  the girl has dyed her hair brown
  ıt's like we've loved a complete stranger
  
  you and me, writing lines
  doing the same thing each and every night
  the same dreams, the same lies
  we're just living parallel lives
  you and me, writing lines
  doing the same thing each and every night
  or at least, once or twice... (musixmatch.com)
• akustik gitarlı versiyonunda şarkı süresince 3 kere kaponun yerinin değiştirildiği eğlenceli revolver şarkısı.
• insanı bir anda bir yere, zamana ışınlayan şarkılar olur ya hani. revolver şarkısı da beni bir anda bir zamana ışınladı.
  boğazım düğüm düğüm oldu, gözlerim doldu.
  
  "but parallel lines never cross, no?"