• fuardaki hayvanat bahcesindeki filin adı
  • yukarıda dahi denildiği veçhile bu bir filin ismidir. maahaza, beni vakti ile hayvanat bahçesine götüren abilerim, bahadır kelimesini filin dalgametresi için kullanırladı. "aman çok yanına sokulmayın." diye de canlara nasihat edelim buradan.
  • kucukken hayatımın ilk buyuk sokunu bana yasatan hayvanın adı. bunun yanına es diye bi tane ufak fil getirmislerdi de bir araya getirmiyolardı bahadır bunu saapar diye...
  • cocuklugunda izmir kultur park'taki hayvanat bahcesine bir kez gitmis birisinin hayati boyunca unutamayacagi kocaman,sevimli upuzun hortumlu asya fili.
    bahadir entrysinin altinda öldüğü soylense de http://www.pakbahadur.com/ adli sitede belirtildigi uzere 28 kasim 2004'te 57 yasina girecek, fuarin en yasli sakini. 1948 dogumlu bahadur, pakistan'dan 1954 yilinda ulkemize hediye edilmis.

    cuma gunleri 9'ar saatlik yolculuga katlanip haftasonlari icin gitmeye can attigim sehirde 50 senedir tutsak bahadur.

    kenarlarina ozenle dizilmis cam, pasli dikenli tel ve de civilere aldirmadan 3x3'luk bir hendegin arkasindan kocaman hortumunu belki de yuzlerini hicbir zaman unutmayacagi cocuklara uzatirken, nereden geliyor bu deniz kokusu mu diyordu yoksa palmiyeler ona hurmayi animsattigi icin o da dogdugu topraklara olan ozlemini mi dile getiriyordu, bilinmez. belki de topraga bulanip yatmayi, suya dalip tonlarca suyu pempelesmeye baslamis derisine fiskirtmayi emrediyordu ona genleri, o ise son 50 senedir ayaklarinin tek hissettigi olan beton zannediyordu butun dunyayi.
    sehirli veletler dogayi tanisin diye getirilmisti bu bahceye ama biz biseyler ogrenirken unutturduk ona dogasini.
    nasil mulayim bir hayvanmis ki hic itiraz etmedi, sakin tavirlarla arsinlayip durdu tellerin gerisinden ufacik betondan yuvasini.

    anneannem izmire ilk geldiginde bahadur oradaymis, annemin elinden tutup goturdugunde de. ben, annemle gittigimde de..

    ama artik bahadur gitmek istiyor, binlerce cocuk onunla tanidi canlilarin en iri izmirlisini.
    hicbir zaman olmadi ama bu sehir yasaminin sonunda hic mi hic ona gore degil. derinliklerinde kaybolacagi ormanin icine saklanmis gizli bir bataklik onun istedigi olumunu hissetmis her fil gibi.

    pakbahadur olmedi, izmirlinin kalbinde.
  • son gunlerini dogal ortaminda gecirmesi icin http://www.pakbahadur.com/ adresinden katilabilinen bir imza kampanyasi duzenlenmis yasli fil.
  • izmir hayvanat bahçesi'nin 56 yaşındaki fili.. son yıllarını doğal ortamında geçirmesi için kampanya açılmış.
  • mutlu suratlı bir fil. hayatında hiç toprağa basmamış ne yazıktır ki.
  • hayatta sevdigim iki filden biri: oteki ucan fil dumbo'dur. yalnizca hayvanat bahcesi'ndeki en buyuk sey oldugu icin degil - ki o zaman yerden iki karis yukseklikte oldugum icin bana oldugundan da buyuk gorunurdu - simdiki moda tabirle gordugum en cool sahsiyet oldugu icin sevdigim hayvan. sonunda ucan file donusup memleketine donecegini duydugum icin mutluyum.
  • pak bahadur, ya da bizim seslendiğimiz şekliyle bahadır, izmir’in simgesi, çocukların sevgilisi, izmir hayvanat bahçesi’nin en meşhur sakini ve izmirlilerin kolektif hafızasında çok önemli yeri olan bir hemşerimizdir. göçlerle birlikte çehresi dinamik bir hal alıp mütemadiyen değişen izmir’in artık eski mensuplarından biridir. misal ben bir göçmen çocuğuyum ve bahadır ailem daha türkiye’ye ayak basmamışken izmir’e gelmiştir. 1954 yılında. muhtemelen devrin belediye reisi avukat rauf onursal bey’in ya da doktor selahattin akçiçek’in himmetiyle.

    bahadır, 28 kasım 1948 pakistan’da, ülkenin kurucusu muhammed ali cinnah’ın vefatından iki ay sonra dünyaya gelmiştir. doğduğunda türkiye’de ismet paşa cumhurbaşkanı, hasan saka başvekildi. türkiye bir kere daha çok partili hayata geçmiş, demokrat parti 1946’da meclis’e girmişti.

    1954 yılında yani bahadır pakistan devleti tarafından izmir'deki hayvanat bahçesine hediye edildiğinde ise adnan menderes başvekil, celal bayar cumhurbaşkanıydı.

    bahadır, bu uzun soluklu ve hâlâ süren [allah uzun ömürler versin] hayat serüveninde 27 mayıs, 12 mart, 12 eylül, 28 şubat darbelerine şahit oldu, nice depremler gördü, gözü kim bilir kaç yangının dumanına takıldı. kanlı savaşların, esrarlı cinayetlerin yankılarını duydu. izmir'in değişen çehresini vakanüvis gibi takip etti. hortumundaki her halka, izmir'in yaş kütüğündeki bir halka gibidir.

    sonra kimi zamana kimi densizler, kafesine izmarit atıp hortumunun yanmasına sebep oldu. sayısız âşık önünde fotoğraf çektirdi, binlerce gevrek kafesine atıldı, nice ekmekler, karpuzlar, kavunlar kendisine kurban verildi.

    fil hafızası diye bir şey var işte bu bahadır’da fazlasıyla tecessüm etmiştir. keşke bir gün dile gelse de konuşabilse. şahit oldukları, gördükleri ve hatırladıklarıyla şüphesiz izmir’in ve izmirlinin hafızasını tazeleyebilecek binlerce ayrıntı hâla o kocaman zihninde dönüp duruyordur. keşke konuşabilse.

    ama şimdi bahadır çok yaşlı. 59 yaşında. o küçücük beton kafesinde geçen her gün için ssk primi yatırsaydı çoktan emekli olabilir ve ikramiyesiyle pakistan ormanlarında kendine bambudan bir yazlık yaptırabilirdi. olmadı. evet, biz onu küçüklük aklımızla çok sevdik, onu elimizle besledik. kimi zaman kızdırdık ve uzun mesafe tükürükleriyle yıkandık. ama şimdi keşke özgür olabilse. evet, kimi uzmanlar, bu saatten sonra bahadır’ı özgür bırakmanın onu ölüme terk etmek anlamına geleceğini söylüyor. yiyecek bulmayı, avlanmayı unutmuş, ayağı toprağa değmemiş, ciğeri tropikal iklimin neminden uzakta kalmış, dişleri dökülmüş bahadır’ın doğal ortamda aç kalacağını ve hatta aslanlara yem olacağını söylüyorlar.

    yine de özgürlüğüne kavuşmalı bahadır. tropikal ülkelerdeki “ulusal park” benzeri korunaklı alanlarda pekâlâ yaşamının son günlerinin keyfini çıkarabilir. oradaki hayvanlara izmir’i, o 150 metrekareden ibaret izmirini anlatabilir. izmirlileri de unutmayacaktır şüphesiz. hoş, bir iki kötü anısını da paylaşacaktır. bakıcısı anlatmıştı: yıllar adamın biri sigarasını atmış, bunu hortumuyla çeken bahadır epey yanmış. uzun zaman sonra o adam yine ziyarete gelince onu hatırlayan bahadır adamı hortumuyla su çekmiş baştan aşağı ıslatmış. oh olsun, aferin bahadır.

    bir de tabii yalnız değildir bahadır. yareni, sevgilisi, dostu, yegâne arkadaşı begümcan vardır. 1996 doğumlu çıtır bir fıstık. kıskanç, çılgın, artist ve biraz da hoppa. her ne kadar bahadır’ın “ağır” ve oturaklı hallerine yakışmasa da bahadır vakur bir sevgili edasıyla onu idare ediyor, alttan alıyor. şimdilik kafesleri ayrı. bakalım ne zaman kavuşacaklar ve bahadır begümcan’dan ne zaman ayrılmak zorunda kalacak.

    özetle biz bahadır’ı çok seviyoruz, özgür olsun istiyoruz. çünkü kimi zaman hıçkırıkları duyuluyor. bahadır ağlıyor. ama en çok 15 haziran 2004 günü ağladığı rivayet ediliyor; ahmet piriştina’nın ardından…
hesabın var mı? giriş yap