• yeni bir yazar, hoşgelmiş.
  • kadın biri.
  • güzel yüzlüm, güzel kalplim, güzelim...

    ruhuna, huyuna suyuna, çekim alanına, dayanılmaz aurasına kapılıp gittiğim kadın..

    seni çok seviyorum..
    serin taze bir dağ havası gibi doluyorsun canımın çeperlerine; temizleniyorum, arınıyorum, tazeleniyorum seninle...

    dünya, içinde sen varken uçsuz bucaksız ama ruhum yine de sığamıyor içine. bedenime kan pompalayan şu kalbim, dünyanın yer küresinden daha büyük sanki. sanki tüm kötülükleri doldurmuşum çocukken içtiğimiz meyve suyu paketlerinden birine, şişirmişim bir güzel atmışım yere. bassam şöyle ayakkabımın haylaz yeriyle bir kere, yerle bir olacak hepsi, tozla duman.. puf, uçup gidecekler, hani vız gelip tırıs gidecekler; çünkü benimlesin, çünkü seninleyim, çünkü birlikteyken biz, ben hep güçlü, hep kuvvetliyim...

    öyle hissediyorum ki; tsunamiler değse durulur bedenimde, en büyük yangınlar söner, kar fırtına tipi boran cümleten diner.. doğal ve doğal üstü ne kadar kötülük ve fenalık varsa antikor olarak karışabilirim en temel hücrelerine.

    dedemin pazar kahvaltılarımıza getirdiği, fırından yeni çıkmış taze ekmek gibi sıcacık, el emeği göz nuru sevdamsın.. babamın, iş dönüşleri eve geldiğinde bir sihirli çıkın gibi görünen o çantasından çıkardığı toblerone kadar lezzetli ve cezbedici; bir misafirlik dönüşü arabamızın sağ ön koltuğunda oturan annemin canı dondurma çektiğinde, elini babama göstermeden arkaya uzatıp bana dokunarak vermek istediği: "hadi babandan dondurma iste" temalı sosyal mesaj gibi sevimlisin..

    yalnızca bugünümü güzelleştirmiyor varlığın, geçmişin en güzel hatıralarında yolculuğa çıkmak gibi seninle olmak sevgilim, geleceğin yollarını dümdüz otobanlarla, kaymak gibi asfaltlarla bezemek gibi..

    sanırım seninle el ele tutuşarak dünyayı kurtarabiliriz!
    amaaan ya da boş verelim dünyayı bakalım keyfimize, cennet bahçemizi fanilerin ölümlü mevzularından uzak tutalım.

    sevgilim, gel hadi sahilde bir yürüyüşe çıkalım seninle..
    tüm insanüstü psişik güçlerimizi, sarhoş eden sözlerimizi, cezbeden seslerimizi de birbirimize saklayalım..

    dipnot: dünya da bok yesin!
  • canımın derinliğidir.
  • sevgilim...

    canımı serinletenim,
    ben bu iç dökümüne başlarken sen güzel uykundasın.
    sen hep güzel uykunda ol, uykunda hep güzel ol sevgilim.
    yüzünün gülüşü çünkü; bahardan bile öte bir mevsim gibi,
    ne dünyada ne de cennette var sana değinebilme yetisi
    ve sonra neden; dünya üzerinde varlık bulan tüm hayallerin gücünden,
    tüm güçlerin birleşiminden fazla bana yaşattığın hislerin örneklemesi.

    aşkı yaşıyorum seninle en derinden,
    kalbim sızlıyor bazen,
    bazen bulutların üstündeyim ve hatta bazen,
    bulutlar kıskanıyor beni yüksekliğimden.

    denizlerin coşkun dalgalarını,
    dalgaların köpükleriyle, ardında kalanlara anlatma çabalarını
    o köpüklerin en beyazını,
    hepsini biz yaratmadık mı?

    ya bizim aşkımız olmasaydı?
    olmasaydı, bu nice aşk sevdalılarının ıssızlık ıslıkları çalmaz mıydı?
    senle ben olmasaydık sevgilim,
    en derinler yükselir miydi sonsuza,
    sonsuzluk derinlere saygı duyar mıydı?

    kalbinin bir ince sızısı,
    sızılarının içindeki incelik baharları,
    o kadar zarifsin ki acırken bile,
    yakıyorsun hüznünle ve dahi buharlarımı.

    kal benimle, benimle kal sevgilim
    zamanın ötesinde, bir hayal nehirinde
    yer tuttum ikimize, ikimizin kimya lezizinde.
    yanımda kal ki sevgilim, kıvırcıkları değsin saçlarının
    düşlerimizi kurabilen her zerreme.

    sevgilim, dünümüz...
    sevgilim, bugünümüz...
    sevgilim, yarınımız...
    sevgilim, iyi ki sevgilim; deliliğimizde kilitliyiz.

    veraverto

    (1 nisan 2015 çarşamba - 01.27)
  • o benim canım o caaanım beena'mdır, canımın taa içi canım sevgilimdir. kokusu burnumda tüten, bir tek teni değil, sesi de mis gibi kokandır. şapşalı olduğum yarim; nasıl da bayılıyorum.
  • kocaman sekiz sene. söylemesi nasıl kolay, dile kolay da pahası çok. nasıl seviyorum, anlatmaya hiçbir dil yetmez.

    "aman ver" diye yalvarsan "hadi yoluna" diye def ediyor hayat, tarzı öyle. senden önce çok mücadele ettim bu gidişin tersine. kaybedecek neyim vardı ki? zaten işte öylesine gelmişiz ve öylesine gidiyoruz yine.

    ama sonra sen geldin. taptaze, sanki yeni bir hayat, sanki yeni bir felsefe. sanki hayat, daha önce görmediklerimi görebilme ihtimallerini barındıran yeni gözler verdi bedenime.

    daha ilk zamanlarımızdı, bana dedin ki "olmaz, ben çok zorum". işte öylesine davetkardın ve nasıl istedim seni...

    seni öyle istedim ki klişeleri dünyanın en orijinal sözlerine çevirir gibi. suya ekmeğe muhtaçlığı, aşk sözlerine ilk ekleyen benmişim gibi.

    neye göre kime göre, çok uzun ve çok kısa bir sürede "sevgilim" dedirtebildiğimde sana, işte o an, en kırmızı ve otantik mührü bastık tarihe. elbette kendi tarihimize. zaten düşünecek olursan evreni, bir toz tanesi kadarız ya hani, bana ne toplumların tarihinden, ben bulmuşum artık seni.

    her şeyini sevdim. bak ama her şeyini. tırnağından saç teline kadar, her bir zerreni.

    tam sekiz seneyi doldurduk. hâlâ seni bütün olarak sevme eylemini doldurma derdindeyim. sanıyorum ki yüz yaşında olsak ikimiz, yeni keşfettiğim sevileceklerin, daha sonra bulacaklarımın ancak görünen yüzü olur. bize bir sonsuzluk bahşedilse şu ömrümüzde, her gün yine tek telaşım, sen üzerine bir keşif olur.

    düşünüyorum; ne sıradan şey yaşamak ve nasıl katlanırdım sen olmasan. mahallede pikapıyla dolaşan manavın en güzel karpuzunu, ben nasıl seçerim ki sen yanımda olmasan?

    geniş bir mutfak, içinde saatlerce oturmalık masa ve sandalyeler. ferah bir balkon, birinci kat ise camla kaplanmış; güvenlikli olması açısından. olursa fazladan iki oda, biri misafirlerimize, biri çalışalım ve üretelim diye. düşünüyorum, sen olmasaydın ne önemi vardı ki bunların...

    hani diyorum ya hep, öylesine geldik ve öylesine gideceğiz. evet sen olmasaydın, bir göz odaya tüm potansiyelimi boğarak, kendime o odada nefes aldırmayarak çürütüp gidecektim ömrümü ama şimdi sen varsın. ben senin için neler kazacağım derinlerden ve biz birlikte bizim için neler doğuracağız, bunun tahayyülünü ah bir anlatabilsem...

    benim ışığım, benim kendimi buluşum, benim aşk neymiş zerk edişim, benim keşfim, benim sonsuz tarihte ne işim olduğuna cevabım... o yüce kudret her ne ise seni bana verdiği o günün bu yıl dönümüne de şükürler olsun.

    isminin içimdeki anlamına, gözlerinin bana bakışındaki manaya, sıradan hareketlerinde bulduğum oksijene katrilyonlarca kere şükürler olsun.

    seni hak ediyormuş demek ki tıynetim. o tıyneti bana sevdirişinin, gözlerimi mutlulukla parlatışının bir yıl dönümü daha kutlu olsun.

    az kalıyor anlatmaya da bir yenisini daha icat edinceye kadar biz, bu kadarını deyişimi mazur gör; her geçen gün, ben sana bir kere daha çooooook aşığım sevgilim.

    diliyorum; eksikliğini hiç görmeyeyim.
hesabın var mı? giriş yap