*

  • osmanlı devleti'nde arazinin mülk, mirî, mevkuf, metruk ve mevat olmak üzere beş kısma ayrıldığını biliyoruz.
    mülk arazi, mülkiyetin kazanılma yollarından veya padişah tarafından şahıslara devlete hizmetlerine karşılık mülk olarak verilen yerleri ifade et­mekte­dir. bu çeşit arazide tam mülkiyet esasları geçerli olup malikleri dilediği şekilde bu taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunabilirlerdi. bu tasarruflar genelde şekle bağlı değildir. sadece ileride çıkması muhtemel anlaşmazlıkları önlemek için uygulamada bu tasarruflar şer’iye sicillerine kaydedilmekteydi.
    mirî arazi ise, kuru mülkiyeti (rakabesi) devlete tasarruf hakkı şahıslara ait olan arazilerdir. gelirlerine göre has, zeamet ve tımar olmak üzere üçe ayrılır. bu çeşit arazi üzerinde tasarruf hakkı sahibi olanların, mülkiyeti başkasına devir ve temlik dışında tam mülkiyete yakın şekilde tasarruf etme imkanına sahip oldukları söylenebilir. sözgelimi kendisi ekebilir, başkasına kiraya verebilir ve borcuna karşılık vefâen ferağ edebilir ve zamanla oranları değişse bile mirasçılarına intikal edebilirdi. has, zeamet ve tımar sahipleri yerin sahibi (sahib-i arz) sayıldıklarından tasarruf hakkı sahiplerinin bu hak üzerindeki tasarrufları ancak bun­ların huzuru ile gerçekleşirdi. bu gibi işlemlerde has, zaim ve tımar sahipleri yeni tasarruf hakkı sahibine kendi mühürledikleri belge(temessük)leri verir­lerdi.
    kaynak:
    osmanli hukukunda taşinmazlara tasarruf şekli ve tasarruf belgelerinin günümüz hukukunda geçerliliği
    yrd. doç.dr. osman kaşıkçı*
    http://www.e-akademi.org/makaleler/okasikci-1.htm
  • tımar arazisi : osmanlı devleti, fetihlerde yararlılık gösteren devlet adamı, komutan ve askerlere fethedilen bölge topraklarından araziler tahsis ederdi. bu araziler büyüklüklerine göre has, zeâmet veya tımar ismini alırdı. meselâ 300 köylü bir sancağın 200 köyü ikişer veya üçer köy olarak 80-90 tımara ayrılır, hak kazanan muhariplere dağıtılırdı. kalanı has itibar edilerek bundan vezirlere, beylerbeyilere, sancak beylerine ve sair ümeraya hisse verildikten sonra artanı “hass-ı hümayun” namıyla devlete kalırdı.

    tımar arazilerinden geliri üç bin akçeden yirmi bin akçeye kadar olanına tımar, yirmi binden yüz bin akçeye kadar olanına zeâmet, yüz binden yukarısı da has olarak isimlendirilirdi.

    osmanlılar:
    1) hassı hükümdar, şehzâde, vezir, beylerbeyi, sancakbeyi, defterdar, nişancı gibi yüksek devlet adamlarına,
    2) zeâmeti alaybeyi, tımar defterdarı, tımar kethüdâsı, divan kâtip ve çavuşlarıyla ve saire orta derecedeki devlet memurlarına,
    3) tımarı da sipâhilere tahsis eylemişlerdi. tımar sahiplerinden bir kısmı topraklarını kendileri işlerken, bir kısmı da sahip olduğu toprakları işleyebilecek halka (reâyâya) dağıtarak bunlardan çeşitli isimler altında vergiler alırlardı. has ve zeâmet sahipleri genelde sahip oldukları toprakları işleyen halktan vergi toplayan kişilerdi. tımar sahipleri gelirlerinin her bin akçesi karşılığında “cebelü” denen teçhizatlı bir asker besleyip, savaş zamanlarında askerleriyle beraber sancak beyi veya beylerbeyinin komutasında savaşa katılmak zorundaydı. osmanlı devleti bu şekilde 70-80 bin kişilik atlı bir tımarlı sipâhi ordusu temin etmekte idi. (osmanlı tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü, mehmet zeki pakalın, m.e.bakanlığı yayınları, istanbul 1993, c:iii, s:497-506)
    http://www.anitkaya.com/tapu5.htm
  • tımar sistemi 17.yy.başlarında niteliğini kaybetmeye başladı,aynı yüzyılın ortalarında tamamen bozuldu.köprülüler devrinde gösterilen çabalar sistemi düzeltmeye yetmedi.bu sistem 18.yy. da değerini kaybetti.tanzimattan sonra tımarlar,kurulan süvari alaylarına tahsis edildi.bir süre sonra ise kaldırıldı.
    http://www.filozof.tripod.com/toprak.html
  • gorunce hemen ne zaman ve hangi bolgede sorulariyla karsilanmasi gereken baslik. evet, osmanli devletinde arazinin ayrimina iliskin pek cok kategorizasyon gerek belgelerde gerekse tarihcilerin eserlerinde mevcuttur ama bunlari ahistorik bir bicimde osmanlida arazi boyledir diye ele almak yanlistir.

    osmanlida tarimsal topragin kullanimi ve etrafinda cereyan eden toplumsal iliskiler zaman icinde ciddi bicimde degisime ugramistir. pek cok yanilginin kaynagi kabaca 150 yillik bir donem olan ve literaturde klasik donem olarak gecen zaman dilimindeki iliski ve kurumlarin imparatorlugun tum omrune tesmil edilmesidir. ustelik klasik donemde bile bu kurumlarin ne derece osmanli tarihi kitaplarinin cogunda yazildigi gibi isledigi tartisilmalidir. cografi olarak bakildiginda da, osmanli toprak sisteminin temelini olusturdugu dusunulen timar sistemi imparatorlugun bazi bolgelerinde hic bir donemde yayginlik kazanmamistir.
  • imparatorluğun kalbini (bkz: #4969435) oluşturan fırat'ın batısı ve tuna'nın güneyi arasında kalan diyarlarda mirî toprak rejimi (tımar sistemi) 1695 malikâne fermanına dek uygulanmıştır. kezalik mâlikane sisteminin de tımar düzeninin bir nevi başkalaşım geçirerek devam eden hali olduğunu (sipahinin yerini âyân almış ve cebelünün yerini de levent almıştır; âyânın toprak üstündeki kontrolü, dolayısıyla da bağımsızlığı artmıştır doğrudur ama toprağın işleniş şekli ve işletilme amacının değiştiğini söylemek zordur(1) ) göz önüne alırsak; hele ki özel toprak mülkiyetinin 1858 arazi kânunnamesine dek devletçe resmen tanınmadığını da eklersek mirî toprak rejiminin modernleşme başlayana kadar imparatorluğun temel arazi düzeni olduğunu söylemek mümkündür.

    (1)ariel salzmann, "an ancien régime revisited:"privatization" and political-economy in the eighteenth century ottoman empire"; politics & society, sayı 21 no:4, aralık 1993 içinde

    mehmet genç, osmanlı imparatorluğunda toplum ve ekonomi, istanbul 2003
hesabın var mı? giriş yap