• sadece drunk grubu ile bildiğim jagjaguwar isimli plak şirketinden çıkan 2002 yılı albümleri each one teach one ile tanıdığım brooklyn'li rock grubu. çift cd'lik, plak dükkanlarının garage sectionlarında bulacağınız türden, işte rock bu dedirten bir güzel albüm... plak olarak satın almak çok güç bu albümü, çünkü hem limited, hem double hem renkli vinyl'lar. sonuçta da bir hayli pahalı bir seçim oluyor. ama cd olarak hesaplı sayılabilir. ilk iki şarkı "sheets of easter" ve "antibiotics" ilk cd'yi kaplıyor. neyse ki bitmiyor, 7 şarkılık nefis bir 2. cd'niz var. uzun zamandır post rock adına bu kadar heyecanlanmamıştım. neredeyse nirvana'dan beri.
  • ziyadesiyle sert ve artistik bir garajyen ekip.. kendilerini hazirliksiz dinleyince ters seritteki kamyona carpmis gibi olduk, sagolsunlar.. iyice suyu cikmis garaj ortamlarina inancimiz tekrar yerine geldi.. hem son albumleri each one teach one icin, hem de acilisinda o bitmek bilmeyen, girdap gibi dibine cektigi icin bir süre sonra bitmesine gerek de kalmayan sheets of easter icin de ayri ayri notlar dusmeli..
  • new york eyaletinde bir şehir.
  • eski zamanlarda bir sey gorur gibi olmanin veya beklenmedik bir ses duymanin ardindan soylenen "o neydi oyle" nidasinin soylene soylene* aldigi bicim.
  • tam adı “oneida community of perfectionist olan newyork merkezli bu ütopyacı cemaatin başındaki kişi papaz john humprey noyes. amaçları, günahtan korunabilecekleri eşitlikçi bir toplum oluşturarak insanları mükemmelliğe ulaştırmak. eşitliği hem mülkiyet bölüşümünde hem de cinsel ilişkide eşitlikçilik olarak düşünen bu cemaatte, cemaat içi sapmaları denetleyecek çeşitli mekanizmalar da oluşturulmuş. çeşitli cemaat içi sorunlar ve cemaat dışından gelen baskılar nedeniyle ancak kırk yıl varlığını sürdürebilmiş. zaten bu tür cemaatler pek fazla uzun ömürlü olmuyorlar.

    bryan turner eşitlik adlı kitabında* bu tür toplumsal mezhep gruplarının kısa ömürlü olmasını ve çoğunlukla ancak bir kuşak yaşamasını şu şekilde açıklar:

    “paradoks şudur: mezhepler başarılı olduklarında, zorunlu olarak hem kalabalıklaşır hem yaygınlaşırlar; bu gelişme de otorite, mülkiyet ilişkileri, iç disiplin ve biçimsel toplumsal kurumlardan oluşma bir sistemi gerekli kılar. mezhep, kendi sanayisini, öğretimini, pazar okulunu ve tarikatlara özgü diğer yapıları geliştirerek, bir muhalefet grubundan uyumcu (conformist) bir tarikata dönüşür. bu tarikatlaşma süreci, özellikle toplumu hıristiyanlaştırmayı amaç edinmiş “konversiyonist” denen mezhepler arasında yaygındır. bu dinsel gruplar hakkındaki incelemeler, toplumsal yapıdan yalıtılmış, küçük ölçekli bir kurum içinde eşitsizliğin azaltılmasının ya da tasfiyesinin olanaklı olabileceğini göstermektedir; ama eşitsizliğin böyle azaltılması, tarihsel sınırlamalara tabidir. alternatif dinsel topluluklar, zamanla bir otorite hiyerarşisi, cinsel ilişkilerle ilgili biçimsel bir düzenleme, mülkiyeti denetleyecek bir sistem ve toplumsal ödevlerin aksamadan yerine getirilmesi için bürokratik düzenlemeler geliştirme eğilimi gösterirler. örneğin ingiltere’de genelde komünlerin gelişmesinin bir sonucu olarak, alternatif dinsel toplulukların çoğu, birkaç yıldan fazla yaşayamadı. bu alternatif komünlerden sadece birkaçı, kurumsal karar alma düzeneği ve otorite sorununu kendi eşitlikçi öğretilerine zarar vermeden çözmüşlerdir.” (s. 104-105).

    *bryan turner, eşitlik, çev. bahadır sina şener, dost kitabevi yayınları, ekim 1997, ankara. s.104.
  • bir çatal bıçak markası.
  • 1848 yılında amerikalı sosyolog john humphrey noyes tarafından new york’ta oluşturulan topluluk.
    bu topluluk hristiyanlık temeline dayanan bambaşka bir bakış açısı idi. noyes’e göre isa m.s. 70 yılında tekrar dünyaya gelmiş ve hristiyanlıkla ilgili güncellemeler yapmıştı ve oneida da tam olarak bu düşünceler üzerine kuruluydu. bazı kavramlar yeniden tanımlanıyordu. örneğin insanların evlenip birbirini sahiplenmesi, oneida’ya göre saçmaydı. oneida cemaati’ndeki insanların hepsi birbirleriyle evlilerdi ve herkes birbiri ile ilişki içerisindeydi. topluluğun yaşlı üyeleri genç olanlara yardım edip, hayatı daha çabuk deneyimlemelerini sağlıyorlardı. mesela onlarla ilişkiye girip, onlara cinselliği öğretiyorlardı. ayrıca bu ritüeller hariç, üyelerin çocuk yapmak amacı dışında ilişkiye girmesi yasaktı. topluluğun üzerinde durduğu bir diğer konu da eleştirilmekti. genel toplantılarda bir kişi hakkında çok ağır eleştiriler getirilip, o kişinin sükunetle bu eleştirileri karşılaması bekleniyordu. aksi takdirde topluluktan çıkartılıyordu. oneida cemaati’nin başına noyes’in agnostik oğlu theodore noyes geçince, topluluk dağıldı ve oneida ltd. adlı bir şirkete dönüştü.
  • liderleri (bkz: john humphrey noyes) olan sapkın bir topluluk.

    john h. noyes in kendi hastalıklı fikirleri üzerinden yüzlerce kişiyi bir araya toplayıp yine kendi sikinin keyfine bir takım kurallar koyup -nedense koyduğu kurallar birazdan okunacağı üzere kendi menfaati doğrultusundadır*
    insanları manipüle ederek bir topluluk oluşturmuş.

    30 yıl boyunca bu topluluk bir şekilde var olmuş ve sonra yok olmuştur.

    tarih 1848

    bu john. h. noyes dediğimiz adam vaiz. ağzı güzel laf yapıyor.
    bir evde 200 kadar kişiyi “size gerçek hristiyanlığı öğreteceğim” nidaları ile bir araya toplamış. gerçek hristiyanlık böyle olmalıdır, isa babamız, kutsal ruh vs minvalinde bol din soslu vaazlar ile beyin yıkama seansları gerçekleştirmiştir.
    asıl amacı sürekli alt benliğinde yatan “bakire kız fantezisinden” başka bir şey değildir tabi ki. ama oraya gelene kadar bu bir araya topladığı grubu ilmek ilmek işlemiştir.

    giderek artan sohbetlerden sonra artık topluluğa kural koyma zamanı gelmiştir;

    - duygusal bağı yasaklıyorum
    evet yönettiği topluluğa anne ve çocukları arasındaki bağ dahil duygusal bir bağ kurmayı yasaklamıştır.

    - herkes birbirleri ile evli.
    evet topluluktaki herkes birbirleri ile evli. grup evliliği diyebiliriz. yani kim kiminle isterse rıza ile sevişebilirdi. adam duygusal bağı boşuna yasaklamadı. herkes paylaşımcı olacak.

    -boşalmak yasak.
    john h. hayes'e göre erkeler cinsel birleşme sırasında boşalmadığında daha fazla zevk alıyordu. bir gecede yasakladı. erkek cinsel birleşme sırasında orgazm olmayacaktı. john h. noyes ve yanındaki bir kaç kankası bu kuralın dışındaydı. onlar istedikleri her yere arttırabilirdi.

    - yaşlılar gençlerle, gençler yaşlılarla halvete girecek.
    sapkın vaizin koyduğu kurallar bitmiyordu.
    kendisi gibi her açıdan mükemmel olan olgun erkeklerin henüz “mükemmel olmayan”(!) - buradan kasıt körpeler benim olacak düşüncesi genç kızlar ile seks yapması ve ergen sivilceli erkeklerin ise mükemmeliyete ulaşmış menapozlu kadınlar ile seks yapması gerekliliğini ilan etti.
    bu şekilde olgun kadınlar ergen sivilceli erkeklere seks öğretmenliği yapacak ve onlara bütün incelikleri öğretecekti.

    o günlerde bir şey oldu;
    genç erkeklerin kanı hızlıydı, pek tabii biraz da atarlıydı. ergen tripleri işte. içlerinden biri lafa girdi “hem kadayıf olmuş karılar ile sevişiyoruz hem de boşalmıyoruz sikerim yapacağın işi” diye noyes'e çıkıştı.
    diğer sakalsız oğlanlar da de bu genci destekleyince noyes koyduğu bir kuraldan geri adım atmak zorunda kaldı.

    - genç erkekler yaşlı kadınlar ile sevişirken artık boşalabilir.
    çıtır hatunlar hala noyes'in elinin altındaydı. öyle de bir pezevenkti.

    bu şekilde devam eden topluluk hır gür çıkarmadan 30 seneye yakın yoluna devam etti. yani bu kadar salak 200 kişiyi bir araya toplayan noyes hala geminin kaptanıydı tabi zevklerinin de.

    noyes'in tanrıcılık oynadığı dünyası son koyduğu kural ile yıkılmak üzereydi.

    - ilk ben yapacağım.
    evet artık nihai hedefine ulaşmıştı noyes alt tarafa daha fazla söz geçiremedi.
    genç her kızın ilk regl döneminden sonra bekaretini kedisi alıp, kızın cinsel yaşama ancak o zaman başlayabileceğini buyurdu.

    diğer mükemmel(!) olgun yaşlı erkekler konu bekaret olunca küplere bindi sanki 30 yıldır harika bir hayat geçiriyorlarmış gibi, bu koyulan kuralı hep bir ağızdan karşı koydular.

    ve noyes'e new york eyaleti tecavüz kanunlarını hatırlatıp seni şikayet ederiz dediler. şikayet sebebi niye sen ilk yapıyorsun *

    noyes olacaklardan korktu ve kaçtı. sapık vaiz gidince de topluluk dağıldı.

    din adına harcanmış 200 hayat. insan üzülse mi gülse mi bilemiyor..
hesabın var mı? giriş yap