• kadrosunda kirsten dunst, ted levine, theodore pellerin gibi isimler de bulunan tv dizisi projesi.
  • kirsten dunst ve alexander skarsgård'ın başrollerinde oynadıkları yeni showtime dizisi. 1992 yılıda geçen bir piramit ya da saadet zinciri hikayesini anlatacak olan dizinin ilk sezou 10 bölüm olarak planlanmış.

    türü kara komedi, ama fragmanı nedense bana pek çekici gelmediğinden bir türlü başlayamadım.

    imdb
  • ilk sezon ardından, pandemi nedeniyle iptal edilen dizi.
  • güzel diziydi, yazık oldu.
  • lodge 49 benzeri bişey kurgulamaya çalışıp işin sonunda baya başarısız kalan dizi. iptal olması yerinde çünkü showtime dizisi olduğu için ikinci sezonda daha da kötüye gidecekti, şaşmaz bu. kirsten dunst hayranıysanız yine de izleyin, yoksa bulaşmayın bence.
  • ümit ünal'ın övmesiyle başladım. kendisi, bu diziden coen kardeşler tadı aldığını yazmıştı twitter'a. ama diziyi çok sevemedim gibi. yine de bir şans vereceğim bakalım. alexander skarsgård ise tanınmaz halde. "bu adamı nereden tanıyorum?" diye sorup durdum kendime. big little lies'daki halinden eser yok.
  • çok güzel başlayıp, keyifli ilerleyip, son bölümlere doğru gereksiz uzatıldığı için sıkmaya başlayan ve heyecanını kaybeden dizi.
    iptal kararı, bence, yerinde olmuş.
  • bence her sahnesi ve sahneler arasi gecisler inanilmaz guzel. bircok simge barindiriyor. bir suru alakasiz seyi birbiriyle iliskilendiriyor, dusunduruyor. asiri keyifle izledigim dizidir efendim. neredeyse her karaktere özel olarak inilmesi de hostu. alexander skarsgård'in hali ise ayri dusundurdu, bi kaleci saci kesimi ne vikingler batiriyor*.
  • son zamanlarda netflixte izlediğim en iyi dizi. sevdiğim aktörler olduğu için bir heves izleyip hayal kırıklığına uğradığım niceleri sonrasında beni ters köşe ettiği için de mutluyum ayrıca.
    robert funke & matt lutsky ikilisinin yarattığı dizi, fam adındaki hayali bir saadet zincirini konu ederken, karakterlerin içindeki boşluğu dolduran inanç ve güdüleri, piramidin en tepesindeki zorbalık ve bayağılığı ve özellikle de tüm bunların ortasındaki anti kahraman krystal stubbs'ın hikayesini öyle güzel anlatıyor ki peş peşe 5 bölümü bitirdim ve keşke dizi olmasaydı da iyi bir yönetmenin elinde film olsaydı dedim.
    dizi olunca ister istemez dizi tüketim alışkanlıklarıyla seyrediyor insan, film olsaydı daha konsantre ve çarpıcı olabilirdi her şey.
    dürüst olmalıyım, başta da pek umutlu değildim. kirsten dunst bu showtime dizisinde ne yapıyor dedim. tamam, çok iyi aktörlerin sırf para için yaptığı çöp işlere de alışkınız ama 5.bölüm sonu itibariyle söyleyebilirim ki bu onlardan biri değil. neyse ki.
    kirsten dunst'ın canlandırdığı krystal stubbs, bilenler için ozarks'taki ruth karakterinin yaşlanmış hali : hayatta kalma içgüdülerine bağlı gücünün zirvesinde white trash bir kahraman. bu kadını kesinlikle seviyorum. soğukkanlılığı, asla yalvarmamak, ne olursa olsun pes etmemek gibi özelliklerinin yanında çok özel bir yeteneğe de sahip. bence uçmak gibi, görünmez olmak gibi bir süper kahraman yeteneği : krystal insanların ne istediğini biliyor. çoğu zaman insanın kendisinin bile ne istediğini, neyi ne için yaptığını bilmediği bir dünyada, bu bence bir süper güç.
    krystal sonrasında dizinin en iyisi bence olayların geçtiği eyalet. amerika'da bile "eğer bir meteor düşecek olsaydı hangi eyalete düşsün derdiniz ve neden florida?" espirisine konu olan bir eyalet olması sebebiyle white trash diyarı florida dizinin dna'sını oluşturabilmiş. basit ve gündelik dertlerle çepeçevre, sahte yaşam amaçlarının ve insanların içindeki koskocaman boşlukların diyarı.
    son olarak; 5. bölüm itibariyle yakından tanıma şansı verilen obie garbeau ıı, yani fam'in piramidinin en tepesindeki adam ise, modern yaşamda sık sık karşılaşma şansı bulamadığımız, ama bulduğumuzda bizi hayretlere düşüren o obur, egoist, güç bağımlısı tepe adamların vücut bulmuş hali. kurumsal hayatta birebir tanık olduğum birçok olayı anımsattığı için de, acı acı gülümseyerek seyrettim haşmetmeaplarını.

    --- spoiler ---
    krystal'a ilk hayranlığım timsahları avladığı ve sonra derisini yüzdüğü sahnelerde başladı. hoş bıçakla timsahın sırtını yararken bari karnından yarsaydın da derisini satardın, hem sırtını nasıl bir bıçak bu kadar rahat kesebiliyor diye içimden geçirmiştim. bu hatayı sonraki bölümlerde düzeltmişler. dizi hatası olarak kayda geçebilir.
    krystal, ne kadar hastalıklı ve yalan dolan bir düzen olduğunu çok iyi bildiği için bu çarka girmemek için elinden gelen her şeyi deniyor. para kazanabileceği her yöntemi. hayatında yardım isteyebileceği herkesi. hoş asla yalvarmadığı için hep onlar için de cazip olacak teklifler sunuyor ama hep karşılaştığı ya vurdumduymazlık veya açgözlülük. her ne kadar insanlar zor durumdakilere sempati beslese de, sonuçta kocasını timsah yemiş bebekli tek başına bir kadından bahsediyoruz, sıra yardım etmeye geldiğinde ya bir duygusuza veya daha da kötüleri faydayı maksimize derdindeki bir bencile dönüşüyor. zaten modern dünya düzeni de tastamam bu, ne bir eksik ne bir fazla.
    güzel haber, daha sonra krystal'ın the great gatsby gibi, geri dönüşüne tanık olacağız. tek fark gatsby daisy için geri dönüyordu, krystal ise bebeği deedee için.
    birkaç çarpıcı sahne var, çocuk krystal'a acı çeken köpeğini acısız öldürmek konusunda yardım "edemeyen" kocaman pırlantalı veteriner dr. örneğin.
    bir diğeri de kucağındaki bebeğiyle oturan kocası yeni ölmüş kadına, evini 1 hafta içinde boşaltması gerektiği haberini verdikten tam 2 sn sonra, onun önünde doğum gününü coşkuyla kutlayan bankacı. şimdi burada insan düşünüyor. evet bir insan zor durumdaki herkese yardım edemeyebilir, ama kendisine dokunan o insana yardım edemese bile, hissettikleri ve tepkisi, daha az yüzeysel olamaz mı? insani duygular bu kadar mekanik midir?
    güldüğüm bir sahne, krystal'ın cody'i otel odasında ararken klozete bakarak hüzünlenmesi. hahaha gerçekten insanın görünce sevgilisini anacağı en son eşyalardan biri ama ilgili bölümü izleyenler sebebini anlayacaklardır. gerçekten komikti. krystal ve cody, gördüğüm en garip çiftlerden biri oldu ayrıca. uzun zamandır bu kadar uyumsuz bir çifte rastlamamıştım.
    aklıma gelen son sahne ise 5. bölüm sonunda haşmetmeaplarıeın mutfakta oturmuş, krystal'ın dosyasına bakarken, tam nefesimizi tuttuğumuz o güzel sahnede ağzından çıkan tek cümle "nice tits!" hay allah seni kahretmesin dedim içimden ama bir yandan da güldüm. o kadar gerçekti ki.

    --- spoiler ---

    kişisel not : karakterler, hikayeler, modern dünya düzenine dair bulduklarım, oyunculuklar vs. vs. hepsi var da bu dizide bana asıl ne iyi geldi diye düşünüyorum. sanırım elle tutulur bir derdi olan dibe vurmuş gerçek bir insan, krystal, ve onun eliyle, tırnağıyla, her şeyiyle kendini adadığı bu mücadele, beni içinde oynadığım çamur birikintisinden ve bu birikintiyle tezat hijyen dertlerimden bir süre için uzaklaştırdı. diziyi bu sebeple de sevdim sanırım.
  • kıyıda köşede kalmış bir modern zaman büyülü gerçekçiliği.

    --- spoiler ---

    bu diziyi ben tek başıma izlerken sevgili eşim göz atıp "aa kirsten dunst ile skarsgard karı koca mı, hehe..." deyip gitti bir gün. bugün beni yine bu diziyi izlerken yakalayıp bir süre bakıp da skarsgard'ı göremeyince "bu kadının kocasına ne oldu?" diye sordu. sesim içime kaçarak "timsah yedi..." dedim, bakın bunu her dizide yaşayamazsınız.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap